Prof. Dr. Şebnem Oğuz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Danışma Kurulunda yer aldığı için 10 yıldır öğretim üyesi olarak görev yaptığı Başkent Üniversitesi tarafından istifaya zorlandığını duyurdu.
Şebnem Oğuz kimdir?Prof. Dr., son olarak Başkent Üniversitesi öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kamu Yönetimi'nden, yüksek lisansını ise yine aynı üniversitenin Siyaset Bilimi bölümünden aldı. Doktorasını York Üniversitesi Siyaset Bilimi'nde yaptı. Uluslararası ekonomi ve siyasal hayat ve kurumlar alanlarında çalışıyor. | |
TIKLAYIN - "AKP, 12 Eylül faşizminin revizyondan geçmiş versiyonu"
Prof. Oğuz, "Mecliste grubu bulunan yasal bir siyasi partinin danışma kuruluna üye olmamın hemen ardından emeklilik nedeniyle istifaya zorlandım" dediği açıklaması şöyle:
"Ağır ekonomik-siyasal-toplumsal kriz"
"3 Temmuz Pazar günü HDP 5. Olağan Kongresi'nde deklare edilen Danışma Kurulu'nda benim ismim de yer almaktadır. Kurul üyeliği teklifini içinde bulunduğumuz ağır ekonomik-siyasal-toplumsal krizin geldiği kritik aşamada demokrasi mücadelesine katkıda bulunmak amacıyla onurla kabul ettim. Bu adım, benim için 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP'ye destek ile başlayan, 2016'da 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlıklı barış bildirisinin imzacıları arasında yer alışımla devam eden siyasal tercihlerimin doğal bir uzantısıydı.
"Yaz sonunda emekli olacağımı bildirmiştim"
"Kongrenin hemen ardından, 4 Temmuz Pazartesi günü öğle saatlerinde Başkent Üniversitesi Rektörlüğü HDP Danışma Kurulu'nda yer almam nedeniyle mesai bitiminden önce istifa dilekçemi yazmamı istedi. Anayasa'da tanımlı ve hukukî koruma altında olan bu hakkımı kullanmış olmam üniversite tarafından işimin sonlandırılması gerekçesi oldu. Okula gittiğimde ilişik kesme formum bile hazırlanmıştı.
"Bundan iki hafta önce zaten başka nedenlerle yaz sonunda emekli olacağımı yönetime bildirmiştim. Danışmanlığını yaptığım tez öğrencileriyle ve başka akademik angajmanlarla ilgili işleri yaz sonuna kadar tamamlamak üzere bir planlama yapmıştım. Fakat pazartesi günü istifam istendiğinde yönetimin bir gün daha okulda kalmama tahammülü olmadığı ortaya çıktı. Hemen ilişiğimi kesip odamı toplamam, kurumsal elektronik hesaplardan çıkmam bekleniyordu. Emeklilik nedeniyle görevimden ayrılmak istediğime dair dilekçeyi mesai saati bitiminden önce teslim etmeye zorlandım.
"Apar topar ayrıldım"
"Bundan sonrası 2016'dan beri muhalif siyasi duruşu nedeniyle KHK, sözleşme feshi, zorla emeklilik ya da başka yollarla işten çıkarılan akademisyen arkadaşlarımız için fazlasıyla tanıdık bir öyküydü. On yıldır çalışmakta olduğum üniversiteden apar topar eşyalarımı alıp ayrıldım. Bilimsel-mesleki angajmanlarımın tarihi ve geleceği yok sayıldı. Kurumla olan gerçek ve dijital bütün bağlarımı iki günde keserek üniversite kimlik kartımı teslim ettim. İlişik kesme işlemleri sırasında kurumun bilişim sistemine yüklediğim materyalleri kendi dijital ortamıma aktarmak için istediğim süre dolmadan ilgili hesaplara erişimim kapandı, bölümün web sitesinden adım çıkarıldı, bölümün sosyal medya hesapları dahi takipçim olmaktan çıkarıldı. Daha önce sözünü verdiğim akademik işleri teker teker iptal etmek zorunda kaldım.
"Öğrencilerim mağdur oldu"
"Kısa bir süre önce bir öğrenci için yazdığım referans mektubu bir anda geçerli olmaktan çıktığı için öğrenciyi arayıp başka birinden referans mektubu istemesi gerektiğini söyledim, ancak öğrenci mektubu çoktan teslim etmişti. Üniversite içinde ve dışında yer almaya söz verdiğim tez jürilerinden teker teker çıktım. İki gün sonra tez savunmasını yapacak olan öğrencim için güçlükle kendisini mağdur etmeyecek bir formül bulabildim.
Yönetici: Sizi atmamıştık, kıymetini bilmediniz
"Üniversite yönetimi aynı tahammülsüzlük ve hızla cezalandırma tepkisini 11 Ocak 2016'da barış için akademisyenler bildirisi açıklandıktan sonra da göstermişti. Bildirinin okunmasından bir hafta sonra görevden uzaklaştırılmış, bir süre sonra göreve yeniden başlamıştım. Ancak bu kez konjonktür farklıydı. Pazartesi günü istifam istendiğinde yöneticilerden birinin 'sizi o zaman atmamıştık kıymetini bilmediniz, tam da tanıtım günleri başlamadan önce böyle bir şeyi nasıl yaparsınız' mealindeki sözleri üniversite yönetiminin tutumunun, siyasal rejimin otoriterleşme doğrultusunda geldiği vahim aşamadan bağımsız değerlendirilemeyeceğini ve yasal güvencemin bu çatı altında geçerli olmadığını göstermektedir.
"Anayasal hakkım"
"Vermeye zorlandığım dilekçemin hemen ardından fakültede 'kendi isteğimle emekli olduğum' konusunda yazılı açıklama yapılmıştır. Bu açıklama yanlış ve eksiktir. Mecliste grubu bulunan yasal bir siyasi partinin danışma kuruluna üye olmamın hemen ardından emeklilik nedeniyle istifaya zorlandım. Bu açıklamayı yapma nedenim kişisel bir mağduriyeti dile getirmekten çok, hem kapatma davası açılan bir siyasal partinin yasallığını bir kez daha vurgulamak üzere gösterdiğim dayanışmanın, Anayasal hakkımın ve görevimin, hem de özgür ve demokratik üniversite mücadelesinde vakıf üniversitelerinde yaşanan sorunları ortaya koyma sorumluluğumun bir gereğidir."
(AÖ)