Sayın konuklar, Değerli basın mensupları, Kadın hareketinin sevgili aktivistleri,
Türkiye'de kadın hareketi son üç senede büyük bir kararlılık azim ve inançla çalışarak Yeni Türk Ceza Kanunu'nda kadınların insan haklarını ihlal eden maddelerin kaldırılmasını ve cinsel ve bedensel hakların güvence altına alınmasını sağladı.
TCK'nın değişimi sırasında kadınların verdikleri mücadele, önemlidir ve Türkiye'de kadın hareketinin gücünü göstermektedir. Bu mücadele hafızalarımızda henüz tazeliğini koruyor olsa bile ben yakın geçmişte yaptıklarımızı bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum:
TCK tasarısının tartışılması sürecini, kadınların gururla hatırlayacakları bir süreç yapan özellikler nelerdi:
İçinde 26 sivil toplum kuruluşu temsilcisini, kadın hukukçuları, kadın aktivistleri ve hatta kadın milletvekillerini barındıran TCK Kadın Platformu, 2002 yılından itibaren TCK yasa tasarısı üzerinde çalıştı. Kadınlar akıllarını ve emeklerini bir araya getirdiler.
Kadınlar TCK'ya ilişkin görüş, eleştiri ve önerilerini yazarak ve konuşarak defalarca Meclis'e sundular. Meclise de defalarca gittiler, oturumları izlediler, toplu görüşmeler yaptılar.
Bunlardan belki de en dikkat çekeni 14 Eylülde 80 kadın örgütü ve 7 platformun Ankara'da TBMM ye yaptığı yürüyüş ve basın açıklamasıdır. Başta namus cinayetleri, ev içi şiddet ve bekaret kontrolü olmak üzere önemli konularda sürekli basın açıklamaları yaptılar.
Komisyon üyesi milletvekillerine elektronik posta ile mektuplar gönderdiler ve fakslar çektiler.
Kadın hukukçular komisyon toplantılarını ve alınan kararları gecikmeden izlediler, gerekli müdahaleleri yaptılar, komisyon üyelerine hatırlatmalarda bulundular. Tartışmalara veri sağlamak için, devam etmekte olan davaları izlediler, hakim kararlarını ve Yargıtay kararlarını takip ettiler.
Yeni Türk Ceza Kanunu'nun görüşüldüğü son bir yıl içinde kadınların çabaları Türkiye ile sınırlı kalmadı. Birleşmiş Milletler düzeyinde şunları da yaptılar:
Ankara'da Nisan 2003'te 138 kadın kuruluşundan 453 temsilcinin katılımıyla CEDAW STK Forumunu yaptılar.
Bu forumdaki atölye çalışmalarında yapılan tartışmalar ışığında CEDAW-Türkiye Yürütme Kurulu tarafından CEDAW Gölge Raporu hazırlandı ve bu rapor geçtiğimiz ocak ayında Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesinin 32. Oturumunda sunuldu.
Aynı tarihte, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı tarafından hazırlanan ve TCK Kadın Platformu tarafından desteklenen ikinci raporun sunuşu da yapıldı ve böylece Türkiye'deki değişiklikler hakkında komite bilgilendirildi.
Bu raporlarda, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda kadının insan hakları ihlallerini meşrulaştırmaya devam eden ayrımcı maddeler; sırasıyla namus cinayetleri, bekaret testleri, 15 -18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı ilişkilerine getirilen cezalar ve ayırımcılık maddesi ile ilgili düzenlemeler hakkında görüşler sunuldu.
Bu sunuşlar ve komite üyelerinin her biri ile yapılan görüşmeler sonucunda komite, Türkiye için hazırladığı tavsiye kararlarında, TCK'da namus yerine töre ifadesinin kullanılmasının hâlâ ceza indirimine yol açabileceği 15-18 yaş arası gençlerin kendi rızalarıyla girdikleri ilişkilere getirilen yasakların özellikle genç kadınlar için olumsuz etkilerinin olacağı, bekaret testlerinin kadının onayı olmaksızın yapılabileceği noktalarında endişelerini dile getirildi.
Böylece kadınlar TCK'da kendi arzu ettikleri yönde yapılmayan değişiklikler için Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Komitesi'nin de dolaylı desteğini de almış oldular.
Yeni Türk Ceza Kanunu 29 Eylül 2004 tarihinde kabul edildi. Dün yaşadığımız gelişme olmasaydı bugün bu kanun yürürlüğe girecekti. Öğrendiğimize göre bu tarih 1 Haziran'dır.
TCK'nın yürürlüğe girmesi ile işimiz bitmiyor. Hatta işin önemli kısmı şimdi başlıyor. Bundan sonra yapmamız gerekenler bu kanunla gelen değişiklikleri öğrenmek, kanunun uygulanmasını yakından izlemek ve takipçisi olmaktır.
Bu mücadelede gücümüzü nereden aldık ve almaya devam edeceğiz?
Gücümüzün ilk kaynağı, kadınlar olarak yaşadıklarımız ve deneyimlerimizdir. Haklarımızın ihlali, cinsiyetçilik ve eşitsiz uygulamalar, bir taraftan canımızı yakarken bir taraftan da bize mücadele edeceğimiz bir zemin hazırlıyor.
Gücümüzün ikinci kaynağı, kadın hareketi olarak özellikle son yirmi senede cinsiyetçilikle savaşırken öğrendiklerimiz ve biriktirdiklerimizdir. Kadına yönelik şiddetin varlığını topluma kabul ettirdik.
Kadınlarla erkekler arasında her alanda görülen eşitsizlikleri kamusal tartışma düzlemine taşıdık. Bedenimize, emeğimize ve kimliğimize sahip çıktığımızı duyurduk, gösterdik. Bugüne kadar yaptıklarımız, bize bugünden sonra yapacaklarımızı öğretti.
Kadınlar olarak haklı mücadelemizin teorik temellerini akademik alanlardan sağlıyoruz. Kadın Çalışmaları disiplinlerinde üretilen bilgi, deneyimlerimizle biriktirdiğimiz bilgiyi destekliyor, güçlendiriyor.
Diğer sivil toplum kuruluşlarından da güç alıyoruz. Onların bize verdikleri desteği burada anmadan geçmek haksızlık olur. Bizler de kadın örgütleri olarak bu kuruluşlara kendi mücadelelerinde destek olduk, olacağız. Demokrasiye daha yaklaşacağımız bir sivil toplum alanının ortaklaşarak ve dayanışarak yaratılacağına inanıyoruz.
Bir başka güvendiğimiz kurum daha var. O da medya. Bu güçlü araç, elindeki gücü doğru kullanırsa Türkiye'de kadın hareketinin yükselmesine çok şey katabilir. Ataerkilliği yeniden üretmeyecek, cinsler arası eşitliği yüksek sesle ve inanarak savunacak bir medyayı yanımızda görmek istiyoruz.
Yargı kurumları, özellikle hakimler ve savcıların da bizden yana olduklarını bilmek, görmek istiyoruz. Onlardan da güç almak istiyoruz. Özellikle Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu'ndaki değişikliklerin hayata geçmesindeki rolleri son derece kritik.
Kadın Hareketi, hak ihlallerinin önlenmesi ve değişen yasa maddelerinin kağıt üzerinde kalmaması için bugünden kolları sıvıyor. Şimdi saydığım grup ve kurumlardan aldığı destekle yolunda kararlılıkla yürüyecek.
Bu yürüyüşte hep birlikte daha neler yapmalıyız?
Burada, Ankara'dan ve Türkiye'nin 58 ilinden gelmiş kadın aktivistler ve kadın hakları savunucuları olarak bizimle buluştunuz. Davetlilerimiz arasında kadın örgütlerinin dışında, diğer sivil toplum örgütlerinden gelenler ve yerel yönetimlerin temsilcileri de var.
Pek çok kesimden bize katılınsın istedik, çünkü Türk Ceza Kanunu'nun kadınları ilgilendiren maddelerinin hayata geçirilmesinde çok aktörlü, çok boyutlu bir çabanın gereğine inanıyoruz.
Daha iki ayımız olduğuna göre, TCK'da sorunlu bulduğumuz maddelerde değişiklikler yapılması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Namus cinayetlerinin nitelikli insan öldürme kapsamına alınması ve her türlü namus cinayetinde ceza indirimi verilmesinin önlenmesi için çaba sarfetmeliyiz.
Bu toplantıda bir araya geldik; çünkü bilgiyi yaygınlaştırmak , güçlerimizi birleştirmek ve devam etmek için gereksinim duyduğumuz enerjiyi çoğaltmak istedik. Kadınlar olarak kararlı ve ısrarlı olduğumuz, çalışmalarımıza devam edeceğimiz haberini vermek bir başka amacımız. Ayrıca, bütün kurumları yasanın doğru uygulanması için duyarlı olmaya da çağırıyoruz.
Benden sonra pek çok arkadaşım, kendi kurumlarının mesajlarını iletecekler. Daha sonra, size buradan döndüğünüzde kullanabileceğiniz basılı doküman, afiş ve medya malzemesi vereceğiz. Bunları kullanarak yaşadığınız kentte TCK'yı tanıtıcı çalışmalar başlatmanızı öneriyoruz.
Ayrıca biraz sonra sizin için bir atölye çalışması da hazırladık. Bu çalışmada Sn. Özlem Dalkıran size kampanya başlangıcı ve yürütülmesi hakkında bilgi verecek, deneyim aktaracak.
Önümüzdeki iki ayda kendi kentinize özgü TCK ile ilgili bir kampanya modeli oluşturabilirsiniz. Biz size tek tip bir model önermiyoruz.
Bugün sizi yoracağız. Ama biliyoruz ki bu tür birliktelikler kadınlar arasında çok verimli ilişkiler, işbirlikleri ve dayanışma bağlarının kurulmasına vesile oluyor.
Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. (YE/BA)