Bir yandan, cinselliğin tabu sayılma süreci devam ederken, diğer yandan her gün kitle iletişim araçlarında pornografik öğelerle karşı karşıyayız. Bu ikircikli durumun modern dünyanın bireyi üzerinde yarattığı kafa ve davranış karışıklığı başka bir yazının konusu olabilir.
Ben daha çok kitle iletişim araçlarındaki pornografik öğelerin, özellikle cinsel kimliği ile yeni buluşan gençleri, nasıl etkilendiğine ve bunun toplumsal cinsiyet rollerini nasıl pekiştirdiğine göz atmak istiyorum. Bu süreci kız ve erkek çocukları birbirinden farklı şekilde yaşıyorlar. Kız veya erkek çocukları farklı kanallar yolu ile bu tür bilgileri ediniyorlar.
Bir erkek çocuğunun hayatında pornografi çok daha önemli bir yere denk düşüyor. Kadın bedeni ile ilk tanışmaları pornografi sayesinde oluyor. Bu tanışıklık, bu tür yayınların kadın bedenini bir 'ürün' olarak kullanması sonucu, kısa sürede düşmanlığa, bedene verilecek herhangi zararlı bir eyleme dönüşebiliyor. Çünkü pornografi, kadını bir insan olarak değil, erkeğin huzurunda vücudun belli bölgeleri ile halihazır bir şekilde resmediyor. Bütün bir kadın değil, sadece gerekli organlardan oluşmuş zevk araçları olarak çıkıyor karşımıza kadın bedeni.
"...Konu kadın bedenidir. Öncelikle erkeğin haz almasına yönelik olan kadınlar hoş bir nesne, sırf bedenleri olan, kişiliksiz yaratıklar olarak sunulur görenlere, okuyanlara. Stratejik bazı kısımlar özellikle sergilenerek. Kadın bedeni bir mobilya gibi parça parça resmedilir. Kadının kimliği, erkeklerden bağımsız varlığı ihmal edilir. Bu tür resimli dergi ve filmlerde yinelenen tema, kadınlara karşı erkeklerin egemenliğini, gücünü gösteren eylemlerdir. Kadın bedeni yönetilir, hükmedilir, hatta hırpalanır. Kısaca bedensel ve ruhsal anlamda örselenir. Kadının cinsel yönelimlerinin bastırıldığı bu özel yaklaşım türünde kadın tepkisiz ve hoşnuttur." (1)
Daha önce kadın bedeni ile hiç tanışıklığı olmayan bir erkek çocuk ise bedenin bu teşhiri karsısında ciddi bir şokla karşılaşıyor. Ancak bu tür yayınlardan vazgeçemiyor da. Çünkü pornografik yayınlar yalnızca poşetli dergilerin içinde veya gizli saklı satılan video kasetçilerde değil, bütün kitle iletişim araçlarının içine sızmış durumda.
Erkek çocuğun bu yayınlardan vazgeçememesinin bir diğer nedeni de bu tür yayınların onun erkekliğine erkeklik katacak bir eylem haline dönüşmüş olması. Erkek, böylece kadın bedenine ne kadar saldırıda bulunursa, o kadar erkekleşebileceğini düşünüyor. Porno, kişiliği olmayan, kendi sözünü söyleyemeyen bir kadın ile de erkeklerin kafasında bir imge yaratıyor ve kadının cinsellikteki yerini belirliyor. Bunun aksi bir kadından ise korkuluyor. Çünkü kadının kendi varlığını fark etmesi, tamamen pornografinin yok olması demektir.
Peki pornografi yok edilebilir mi? Ya da pornografiyi insanda varolan cinselliği ortaya çıkarmanın bir aracı olarak mı tanımlamalıyız? Burada da erotizm ve pornografi arasındaki farka değinmemiz gerekiyor sanırım. Erotizm insanın cinselliğini yaşamasının bir yolu olabilir. Erotizmde bir cinsiyet farkı yoktur. Her iki taraf da erotizmde cinselliklerinin öznesi olabilirler. Kendi istekleri ile erotizme yön verebilirler.
"Eski Yunanca'da erotizm tüm yönleriyle kişiselleştirilmiş sevginin bireysel yaratıcı güçle harmonisi anlamına gelmektedir. Fethetmek ve kurban yaratmak söz konusu olmadan, tarafların karşılıklı isteği ile gerçekleştirilen bir cinsellik anlayışıdır. Bir başkasına onu ve kendimizi aşağılamadan yaklaşırken, coşku kapasitesinde bir artışla birlikte giden çok yönlü bir paylaşım alanıdır. Doğaldır ki kişiye neyin erotik geldiğini bir dizi bireysel ve kültürel farklılıklar belirler." (2)
Bu yüzden dizilerde veya filmlerde erotizmin sunumu ile pornografinin sunumunu birbirinden ayırmamız mümkündür. Pornografide herhangi bir seçim yoktur. Bir kadın bedeninin erkeğe sunumundan başka bir şey değildir pornografi. Kadının kimliğini yok sayan cinsellik sahnelerini veya diyaloglarını pornografinin içinde konumlandırmalıyız. Bu tür ürünler, özel porno dergilerinde, filmlerinde olabileceği gibi, günlük gazetelerin, dergilerin, magazin programlarının, dizilerin, filmlerin, reklamların içme de sızmaktadırlar.
Halk arasında arka kapak güzeli diye nitelendirilen iç çamaşırlı, mayolu kadın bedeninin teşhiri bunlardan biridir. Ya da hergün izlediğimiz mankenli programlar da aynı amaca hizmet etmektedir. Bu noktada porno yayınları sınıflandırmak da mümkündür. Gülnur Savran'ın Playboy'un Türkiye'ye girişi üzerine kaleme aldığı yazı bize bu noktada yardımcı olacaktır.
"Cırlak seslerin susturulduğu, kabalıkların törpülendiği, şiddete yer olmayan uygar bir dünyanın dergisi Playboy. Bu dergide kadın bedeni bir şıklık ve zarafet tülüyle örtülmüş. Kadın bedenine yöneltilen şiddet yumuşatılmış. Derginin sunuş yazısında sözü edilen "demokratik" ve "liberal" niteliği de bu yumuşatmanın bir ürünü olsa gerek.
Evcilleştirilmiş pornografiyi aile kurumuna sokarak erkeğin gönlünü hoş ederken, kadın cinsini kendi içinde pekiştirme çabalarınıza başarılar.
Ancak Playboy'un Batı'daki erkek dergileri arasında da bir özelliği var. Playboy, kadın bedenini "estetiklik" ölçüleri içinde sergiliyor. Ve yalnızca kadın bedenini sergiliyor. Ne çıplak erkek var ne de cinsel temas, ne eşcinsel kadınlar. Aile alanını kirletecek, tehdit edecek bir şey yok.
Tan, Merhaba, Bravo, Erkekçe, Playboy... erkeklere yasak ve fetişleşmiş cinselliği yaşamaları için sunulmuş çeşitli araçlar. Tan, bunların ağırlıklı olarak emekçi sınıfların
erkeklerine layık görülmüş olanı. Playboy ise kendisinin de belirttiği gibi bir seçkinler kulübü." (3)
Playboy'un veya Tan gibi gazetelerin pornografi öğeleri, kadını 'estetik açılardan da dikkate alarak sergilerken', "yumuşak pornografik yayınlar olarak" adlandırılır. Ancak cinsel organı tamamıyla gösteren veya cinsel ilişkiyi bütünüyle gösteren yayınlar ise "sert pornografik yayınlar" olarak adlandırılır.
Ama ister yumuşak ister sert olsun, bu tür yayınların hizmet ettiği yer aynıdır, iki türlü yayın da kadınlar tarafından izlenemez, hatta yok sayılır, İngiltere'de ve Amerika'da kadınlara yönelik pornografik yayınlar yapılmak istenmiş, ancak alıcısı olmamıştır. Bu yayınlar çok kısıtlı kalmış ve erkek cinsel organı kesinlikle gösterilmemiştir. Bunun nedenini kadınların bu dergileri almaktan utanması olarak yorumlamak çok doğru olmayacaktır. Yoksa öyle ya da böyle yayıncılar çıplak erkek bedenini teşhir etmenin bir yolunu bulabilirlerdi (Üçüncü sayfa kadını gibi). Kadınların bu tür yayınlara bakışı epeyce farklıdır. Kadının pornografi ile ilgisi bile kendisi için değil, karşı tarafı mutlu etmek üzerinedir. Yani bu alanda kadına edilgen bir rol biçilmiştir. Aslında bu rol kadının toplumsal cinsiyet rolleri ile doğrudan bağlantılıdır.
"Çıplak bedeni izlemek erkeklerin bir çoğunu uyardığı halde, kadınların çoğunu ilgilendirmemektedir. Hele şiddet içeren, sert adı verilen yayınlar kadınlara çok kez itici gelir ve bu yüzden kadınlar bu tür yayınları yok sayan bir tutum alırlar. Aslında aynı amaca hizmet eden yayınları yumuşak-sert diye ayırmak yapaydır. Yumuşak denen ve şiddet içermeyen yayınlar, hele kaliteli ve daha estetik bir anlayışla ve özenle basıldığında, erkeğin nasıl memnun edileceği kadına gösterilerek kadınlara mutluluk reçeteleri taşındığında, kadınların da ilgisini çekmektedir." (4)
Toplumsal cinsiyet içinde kadın, cinselliğini kendi için değil, partneri için yaşar. Erkekler bunu pornografik yayınlardan öğrenirken, kadınlar pembe dizlerden, ZARARsız kadın dergilerinden öğrenirler. Özellikle genç kızlar bunu gençlik dergilerinden, pembe dizilerden veya şarkılardan öğrendikleri gibi yaşarlar. İlk cinsel kimliklerini keşfettikleri çağda, onlar için erkeklere oranla daha fazla kısıtlanmış olan bu alanı keşfederken bu tür yayınlar ile üstü kapalı, örtülü bir şekilde pembe ve romantik keşiflere girerler. Bu yüzden kadın ve erkeğin cinselliği yaşamada, toplumsal cinsiyete bağlı olarak konumları, beklentileri ve istekleri birbirinden farklıdır.
Sonuç olarak;
"* Kitle iletişim araçlarındaki pornografi, cinsiyetçiliğin yeniden üretimini sağlayan bir konumdadır.
* Pornografi insandaki erotik arzu ve duyguların bir ifadesi değildir.
* Kişiliği olmayan, söyleneni yerine getiren sahte bir kadın imgesi çizilir. Çünkü kadının kendi varlığını fark etmesinden korkulur.
* Böylelikle porno, cinsiyetçi rol ayrımını perçinlemeye yönelik bir araçtır.
* Dolayısıyla pornografi ancak saptırıcı bir eğitim aracı olarak varolan yapıyı muhafaza etmek ister.
* ...temel felsefesi erkeklere hoşça vakit geçirtmek ve seçkin gelişmiş zevklere hitap etmektir." (5)
Ama asıl sonuç ise her an, her yerde biz kadınların yakasına yapışıyor. Ne yazık ki cinselliğini porno ile tanımış olan her erkek, her gece binlerce kadının ırzına geçiyor. Bu teorinin uygulaması hergün sokaklarda bir küfür, bir bakış, bir tecavüz olarak bizlere yansıyor. (NK/YS)
* R. Morgan
(1) "Kadın Cinselliği ve Pornografik Yayınlar", Şahika Yüksel, Cumhuriyet, 8 Mart 1986.
(2) a.g.e.
(3) "Tan'dan Playboy'a", Gülnur Savran, 11. Tez, Sayı: 2 Şubat 1986.
(4) "Erkek İnsanın Cinsel Davranışları", Kinsey, A.C. Pameroy, W.B.
(5) a.g.e.