İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Kiraz Biçici, polislerin, farklı etnik ve cinsel kimliklerden olan insanlara karşı tahammülsüz olduğunu söyleyerek, bunun devlet politikasında varolan anlayışa dayandığını, Kürt sorunun konusunda çözümsüzlük yaşanmasının bunun örneği olduğunu belirtiyor.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Sedat Aslantaş, "Polislerin şiddet kullanımındaki artışın nedeni, Avrupa Birliği (AB) sürecine uyum sağlamak istememek olabilir" diyor.
İnsan Hakları İçin Mazlumlarla Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez, Gülbahar Gündüz'e tecavüz edilmesini skandal olarak niteliyor ve "polislerin insan haklarına aykırı davranmamaları ve yasalara uymaları konusunda eğitilmesi gerektiğinin" vurguluyor.
Sönmez, polislerin olağanüstü güvenlik önlemleri gerektiren durumlar dışında, sokaklarda gruplar halinde dolaşmasını eleştirerek, "Yurttaşlara kendilerini sürekli hatırlatarak, baskı ortamı yaratıyorlar" dedi. Bu uygulamaya karşı herkesin dava açması gerekir. Polis, sadece güvenliği tehdit eden durumlarda olay yerine gelerek görevini yapar."
"Otoriteyi terk etmek istemiyorlar"
İHD'den Biçici, polislerin Kürt kökenli vatandaşlara sürekli şiddet uyguladığına dikkat çekiyor.
* "Dün Bingöl'de basın açıklaması yapmak isteyen kadınların tartaklanarak göz altına alınması örneğinde de gördüğümüz gibi, son zamanlarda polisin hem toplumsal olaylarda, eylemlerde sert bir tutum takındığına, hem de Gülbahar Gündüz'ün yaşadıkları gibi bir insanı öldürmeyle eşdeğer sayılabilecek işkenceler yapabileceklerine tanık oluyoruz. Güvenlik güçleri insanları kaçırarak bir çok insana işkence yapıyor ve bu kişiler yargı yoluna başvuramıyor.
* Bu yapılanlar AB'ye uyum sürecinde Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) işlevinin tartışmaya açılmasıyla, otoritesini terk etmek istemeyen kesimlerin savunma mekanizması. Ülkedeki asıl hakim gücün kendilerini olduğunu kabul ettirmek için otoritelerini toplum üzerinde gösteriyorlar. Devlet yönetiminde süren iktidar kavgası ve otoritenin hissettirilmesi anlayışı, polisin davranışlarından mahkeme kararlarına kadar farklı alanlara yansıyor.
"Polisler sokakta kendilerini hatırlatıyor"
* Polisler İstiklal Caddesi'nde, mahalle aralarında gruplar halinde ya da araçlarıyla sürekli dolaşıyor. Polis devleti içinde yaşadığımızı hatırlatıyor, "Biz varız" demek istiyorlar. Yasalar ne kadar değişirse değişsin, baskının yoğunluğunu değişmiyor.
Kürt işportacılara sürekli baskı uygulanıyor
* Kürt sorununda inkar ve imha politikası vatandaşlara farklı şiddet şekilleriyle yansıyor. Son zamanlarda artan şiddet olaylarını Kürt vatandaşların başına gelmesi bunun göstergesi. Derneğimize adli nedenlerle gözaltına alınan , kötü muamele ve işkenceyle karşılaşan inanların tümüne yakını Kürt kökenli. Devletin Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü için bir çaba içine girme niyeti yok.
* İstanbul'da işportacılara çiğ balık yedirilmesi ya da sürekli şiddete maruz kalmalarına bakarsak, işsizlik nedeniyle göç etmiş, burada da iş bulamadığı için işportacılık yapmak zorunda kalan bölge insanlarına sürekli şiddet uygulanıyor.
* Son olarak İstiklal Caddesi'nde seyyar satıcılık yapan görme engelli bir genç, polise Bingöllü olduğunu söyledikten sonra yol ortasında tartaklandığını söyleyerek bize başvurdu.
* Türkiye'de farklı etnik kimliklerin birlikte, kültürel, sosyal ve ekonomik olarak eşit haklar içinde ve kardeşliğin anlamını benimseyerek yaşamaları anlayışının kabul edilmesi gerekiyor. Bu anlayış devlet içinde yerleşmedikçe, polisler de kendilerinden farklı olan insanlara şiddet göstermeye, üstünlük sağlamaya devam edecek.
* Bu anlamda Kürt sorununun barışçı yollarla çözümü için Pişmanlık Yasası'nın çözüm olmadığı ve genel af çıkarılması talebi göz önünde bulundurulmalı. Diyarbakır'da çocukların yüzüne dışkı sürülmesi olayında da tekrar karşımıza çıkan tahammülsüzlük ve sindirme politikası terk edilmeli."
İşkence ve kötü muamelede artış var
TİHV'den Aslantaş, "son bir ay içinde vakfa adli nedenlerle işkence gören üç kişinin başvurduğunu, başta güvenlik güçlerinin işkence ve kötü muamelesine maruz kalanların sayısında da bu yıl içinde bir artış olduğunu" belirtiyor.
Mazlum-Der'den Sönmez, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin azalması için çıkarılan kanunların uygulama aşamasına geçemediğini savunuyor:
* AB'ye uyum sürecinde çıkarılan yasaların uygulanmasını aksine, "devleti rahatsız" eden insanların yine haksız olarak gözaltına alındığına, kötü muameleyle karşılaştığına tanık oluyoruz.
* Gülbahar Gündüz'ün yaşadıkları Meclis insan Hakları Komisyonu'nda acil olarak ele alınmalı, araştırılmalıdır. Polislerin hangi gerekçeyle olursa olsun tecavüzü kabul edilemez bir durum ve ilgili tüm devlet kurumlarını harekete geçmesi gerekiyor. (ÖG/NK)