Birinci Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Bedrettin Şinal, 191. Duruşmada ifade değiştirdi.
Şinal, Cumhuriyet gazetesi saldırısında kullanmak için tabanca ve el bombasını polislerin verdiğini iddia etti, polislerin kimliklerini açıklamadı.
Birinci Ergenekon davasında 27'si tutuklu 108 sanık yargılanıyor. Cumhuriyet gazetesine 2007'de molotof kokteyli atılması davasının birleştirilmesiyle Ergenekon sanıklarına katılan Şinal, emniyet, savcılık ve cezaevi ifadelerini baskı altında verdiğini söyledi.
Şinal, davanın diğer sanıkları hakkında haksız suçlamalarda bulunduğunu, sanıkların dört yıldır tutuklu kalmalarına sebep olmaktan üzüntü duyduğunu kaydetti.
Yeni ifadeye göre olay öncesinde Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bağlı polislerce Şinal'a baskı yapılmaya başlandı: "Buradaki bazı kişilere komplo kurulması için beni kullanmaya çalıştılar. 2007'de organize polisinin baskısıyla bazı olayları üstlendim."
"Cezaevine girmem gerekiyordu, bana bir silah verdiler ve Haydarpaşa Tren Garı'nda silahla birlikte yakaladılar. Bayrampaşa Çocuk Cezaevinde kaldım, 18 yaşından küçüktüm, dört yaş büyüttüler ve Bayrampaşa B Blok'taki bir koğuşa verildim. Yaklaşık 10 gün sonra C Blok'taki C-27 koğuşuna verdiler. Burada Eyüp Ülkü Ocağı'ndan tanıdık isimler vardı. Bu koğuşta üç ay kaldıktan sonra salıverildim."
Şinal, dışarıdayken polislerin kendisiyle çok yoğun görüşmeler yaptığını, büyük baskı ve tehditler altında kurulan bir tuzağın kurbanı olduğunu öne sürdü.
Buna göre, polisler Bayrampaşa'daki bir internet kafenin bombalanması olayını üstlenmesini istediler, Şinal da kabul etti ancak savcılıkta olay yerini gösteremediği için serbest bırakıldı.
Şinal, "Gaziosmanpaşa'da bir tekstil dükkanında otururken polisler Cumhuriyet gazetesine atılmak üzere bir adet el bombası ve bir tabanca verdi" dedi.
"Bu el bombasını Cumhuriyet gazetesine atacaktım ama patladığı zaman yaşanacakları düşündüm ve bomba atmaktan vazgeçip molotof kokteyli hazırladım. O bombayı da Cerrahpaşa'da oturan bir arkadaşıma teslim ettim."
Şinal, Cumhuriyet'e üç kere keşif yaptığı binasına mahalleden yaşı küçük iki kişiyi alarak gittiğini, molotof kokteylini attıktan sonra olay yeri yakınında biraz oyalandığını, sonra eve gittiğini söyledi.
Polislerin ertesi sabah kendisini evden aldığını söyleyen Şinal, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorgulandığı üç gün boyunca kendisine "akıl almaz şeyler yapıldığını," bu nedenle polislerin planına bağlı kaldığını iddia etti. Şinal ayrıca beş ay öncesine dek kendisine polisin para yardımında bulunduğunu öne sürdü.
"Kimse cezaevine döndüğümde öldürülmeyeceğimin garantisini vermiyor. Cezaevi 'dingonun ahırı' gibi olmuş, terör polisleri elini kolunu sallayarak geziyorlar. Benimle cezaevinde gayri resmi görüşme yapan polislerin beni öldürmeyecekleri ne malum? Bu adamların burada olmasının sebebi Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde örgütlenmiş polislerdir. Ne dava sanığı Boğaç Kaan Murathan'ı ne de Sedat Peker'i tanırım. Emniyetin kurduğu bir tezgah."
Şinal, psikolojisinin bozuk olduğunu, cezaevinde intihara teşebbüs ettiğini de söyleyip mahkemeye vücudundaki yara izlerini gösterdi. (ÖÖ/ŞA)