"Kürtler demokrasi beklentilerinden umut kesmedikçe ayrılmak istemezler diye siz bize öğrettiniz. Son yıllardaki önemli reformları da sizden öğrendik. Ama PKK durmadan bomba patlatmaya başladı. Bunu nasıl yorumlayacağız?" Benim öğrencim bunu diyorsa, başkaları neler diyor kim bilir. Nitekim, bir sınıf arkadaşım, bugünkü (12.07.2005) köşesinde "Ne İstiyorlar?" başlığı altında "Türkiye'ye tek seçenek bırakıyorlar: Savaşmak..." deyivermiş...
Türk ve Kürt kökenli aydınlar bildiri yayınlıyor: "PKK derhal ve koşulsuz silah bıraksın!" AB büyükelçileri "PKK'yla ilişkinizi hemen kesin!" diyor. AB raportörü Eurlings "El Kaide neyse, PKK da odur!" diyor.
Ama PKK mayınlıyor. Bombalıyor. Adam kaçırıyor. PKK karşıtı Kürtlerden Hikmet Fidan beyninden tek kurşunla öldürülüyor. Tatsız günler geri geliyor. Zaten küreselleşmenin azdırdığı ve vatanseverlikle hiç ilgisi olmayan, düpedüz şoven ve linççi bir milliyetçi gidiş patlamıştı, şimdi daha da güçlenecek. Fevkalade rahatsızım.
Fakat rahatsızlığımın asıl nedeni başka: Özünde terör bulunan PKK'nın bunları yapması normal. Ama buna bizzat Kürt kökenli halk tepki göstermeliydi. Göstermiyor. Bu anormal. Üzerinde kara kara düşünülmesi gereken tek şey bu.
Öğrencimin sorusunun cevabı olarak iki olasılık var:
1. Benim çocuklara öğrettiğim "demokrasi, ayrılma isteğini önler" modeli [bkz. İletişim'den çıkan Türkiye'de Azınlıklar kitabı, 5.199-205] yanlış olabilir;
2. Ayrılmayı önleyecek kadar demokrasi Türkiye'de olmayabilir.
Benim modelimi doğrulamak veya yanlışlamak için vakit çok erken. Acaba ikinci olasılık ne durumda?
Bu yılın başından beri HAKPAR ve DEHAP'lılara kongrelerde Kürtçe konuşmaktan açılan davaları hiç saymıyorum (ör. bkz. Radikal, 17.03, 20.03, 04.05); yalnızca son haftadan birkaç haber: 04.07 Radikal: "Kapatılma tehdidi sonucu, Eğitim-Sen tüzüğünden anadili çıkardı". 08.07 Radikal: "Urfa'da yerel seçim konuşmasına başlarken 'Sevgili kız kardeşlerim' cümlesini Kürtçe söyleyen Handan Çağlayan 7 ay hapis ve 513 YTL ceza aldı". 12.07 Radikal:" Büro Emekçileri Sendikası yöneticileri hakkında anadili savundukları için soruşturma".
Oysa, bırak Kürtçe konuşmayı, Ekim 2001'den beri çıkartılan reform paketleri Kürtçe gazete ve TV yayınını ve ayrıca öğretimini yasal kıldı.
Hatta bırak paketleri, Türkiye'nin kurucu antlaşması Lozan'ın 39/4 maddesi aynen şöyle diyor: "Bütün TC uyrukları açık toplantılarda diledikleri dili kullanırlar ve buna karşı hiçbir kısıtlama getirilemez."
Ama Siyasi Partiler Kanunu md.81/c ve 117'de yasak hâlâ duruyor ve savcılar Kürtçe'ye durmadan oradan dava açıyor. Peki, hani Mayıs 2004'deki Anayasa paketi "Uluslararası antlaşma ile kanun çatışırsa, birincisi esas alınır" diyordu? Lozan uluslararası antlaşma değil mi? Herhalde değil ki, uygulanmıyor.
Yargımız benzer konularda da bütünüyle aynı çizgide. Norveç'te doğup tatil için akrabalarına gelen S.U. (17) ve K.Ç. (16), Anıtkabir defterine "Senin kafana saç ektireceğim, ama ektirmiyorum" diye yazınca Emniyet'e götürüldüler. Arkasından da, Elmadağ Çocuk İslahevine (07.07, Milliyet).
Azınlık Raporu'nu TV önünde yırtan Fahrettin Yokuş'a dava açtık, adamı "gasp" hükümlerine göre yargılıyorlar. Ne ilgisi varsa.
Hrant Dink'i ölümle tehdit eden Ülkü Ocakları İl Başkanı Levent Temiz, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerinden yargılanıyor. Ama bizzat Hrant, "Türklüğe Hakaret'ten! (09.07 Hürriyet).
MHP davasından yatmakta olan Sebahattin Zorlu, Şişli Cumhuriyet Savcılığına cezaevinden mektup yolladı, O.Pamuk'un Osmanlı'ya iftiradan cezalandırılmasını istedi, savcı 'Türklüğü Aşağılamak'tan 3 yıl hapis istemiyle dava açtı (12.07 Hürriyet).
Daha anlatayım mı? Bu durumda Kürt kökenli vatandaş kendini bu memlekete ne kadar ait hissediyor acaba? PKK terörü bütün bu acayipliklerden kaynaklanmıyor; onun mantığı başka. Üstelik, fevkalade yanlış bir konjonktürde hortladı, halletmek çok kolay.
Ama bu halkı kazanmak bu ortamda kolay değil. Ülkedeki bu hukuk anarşisi PKK terörünün ekmeğine bal sürüyor. Ona halk desteği derleyiveriyor. Dili bağlanan halk, cenazelerde bağırıyor. Cumhuriyet, bu hukuk ve uygulamasıyla, kendi kendini bombalıyor.
Hadi, umutla bitirelim: Sınıf arkadaşımın iki sayfa ötesinde, eski bir MHP'linin köşe yazısı şöyle bitiyor: "Bu sorunu sosyolojik gerçek çözecektir. Yani, PKK totalitaryanizmine karşı çıkan sivil, şeffaf, yapıcı bir hareket". (BO/TK)