PKK’nin kaçırdığı kamu görevlileri, Fırat Haber Ajansı’ndan (ANF) Erdal Er ile Mehdi Doğan’a konuştu. Hürriyet'e konuşan kamu görevlisi olmayan ve korucu esirlerin aileleri ise endişeli.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 23 Şubat’ta BDP heyetiyle yaptığı görüşmede “devlet ve PKK’nin elinde tutsakların bulunduğunu” söylemişti. KCK yönetimi de Öcalan’ın mektubunu iletmek üzere Kandil’e giden heyete PKK’nin elinde bulunan kamu görevlilerinin serbest kalması için gereken çalışmayı 10 gün içerisinde sonuçlandıracaklarını açıkladı.
BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak da geçen cumartesi yaptığı açıklamada, kaçırılanların 10 gün içinde serbest kalacağını ifade etti.
ANF’nin haberine göre, Astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç, 9 Temmuz 2011’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, kaymakam adayı Kenan Erenoğlu aynı yıl 12 Ağustos’ta Muş-Kulp karayolu üzerinde yapılan kimlik kontrolü sırasında, uzman çavuş Kemal Ekinci 1 Ekim’de Şırnak merkezde, polis memuru Nadir Özgen ise 10 Eylül’de Van’ın Çatak ilçesinde kaçırılmıştı. Askerler Reşat Çeçan, Hadi Gizli ve Ramazan Başaran da 6 Ağustos 2012’de Lice-Bingöl karayolunda kaçırıldı.
Kaçırılan kamu görevlileri, sağlık durumlarıyla ve serbest bırakılmalarıyla ilgili ANF’nin soruları şöyle yanıtladı:
“Hayırlısıyla sonuçlanır”
“Ben kaymakam adayı Kenan Erenoğlu. Ağustos 2011’de sivil yolculuk yaparken Muş ve Diyarbakır arasında alındık. O tarihten bu yana da buradayız.
İyiyiz. Şu an ailelerimizin bizleri iyi bilmesini istiyoruz. Tek dileğimiz bu. İyiyim ve kendilerine bu süreçte çok iyi bakmalarını istiyorum. Moralli olsunlar. Ve inşallah en kısa zamanda, en yakın zamanda onlara kavuşma ümidindeyiz.
Bir sürecin işlediğini radyodan takip edebiliyoruz, kısıtlı imkanlarla. Umarız her şey hayırlısıyla en uygun şekilde sonuçlanır.”
“Ailemi özledim”
“Ben Zihni Koç. Uzman çavuşum. Diyarbakır-Lice arasında yaklaşık iki yıl önce alındım. Şu anda buradayız iki yıldır yaklaşık olarak.
Sağlık durumum iyi. Gayet iyiyim. Ailemin öyle bilmesini istiyorum, onları seviyorum. İlla ki bu süreç içerisinde biraz özledik. Yaklaşık iki yıl oldu. Onun dışında söyleyeceğim bir şey yok. Dik dursunlar, sağlam dursunlar. Onun dışında bu süreç içerisinde yıprandıklarını hissediyorum ama ona göre de kendilerine iyi baksınlar.”
“Olumlu sonuçlanmasını istiyorum”
“Ben Abdullah Söpçeler. 9 Temmuz 2011 tarihinde Diyarbakır-Lice karayolunda alındım. Yaklaşık 21 aydır burada tutuluyorum. Sağlık durumum genel olarak iyi. Çok ciddi herhangi bir problemim yok.
Aileme söylemek istediğim onların da kendilerine dikkat etmeleri, iyi olmaları, morallerini bozmamaları; dirayetli ve moralli bir şekilde davranmaya devam etmek istiyorum.
Ben arkadaşlarım gibi bu sürecin olumlu sonuçlanmasını istiyorum.”
“Ailem de katkıda bulunsun”
“Ben Kemal Ekici. Şırnak’ta uzman çavuştum. Şırnak’ta evimin önünden alındım. Yaklaşık 18 aydan beri buradayım.
Sağlık durumum çok şükür iyidir. Aileme de buradan selamlar söylüyorum. Ailemin de bu süreçte dik durmasını bekliyorum. Ailemin de katkıda bulunmasını istiyorum.
Bu süreci radyodan dinliyoruz. Olursa olumlu yönde Hak’tan hayırlısı diyoruz.”
“Sağlık durumum çok iyi”
“Ben Nadir Özgen. Van Çatak’tan 2011 Eylül ayında alındım. Van Çatak’ta polis memuruydum. Sağlık durumum çok iyi. Ailemin de dimdik ayakta durmasını istiyorum bu süreçte. Radyodan dinlediğimiz kadarıyla inşallah hayırlı olur, her şey iyi olur, sürecin iyi sonuçlanmasını bekliyoruz.”
“Umarım yakında kavuşuruz”
“Adım Ramazan Başar. Mardinliyim. Amed-Bingöl arasında yakalandık. Sağlığımız, durumumuz iyidir. Ailelerimiz bizi merak etmesin. Umarım en yakın zamanda kavuşuruz birbirimize. Tartışmaları radyodan duyduk. Böyle bir görüşme var, umarım iyi olur.”
“Artık kan dökülmesin”
“Adım Reşat Çeçan. Urfa, Suruçlu’yum. 6 Ağustos 2012 tarihinde Amed Bingöl istikametinde yakalandık. Burada ellerinden geldiği kadar bize iyi davrandılar, herhangi bir sorunumuz yok. Sağlık durumumuz iyidir. Her koşulda bize yardımcı oluyorlar.
Burada tek bir sıkıntımız var o da hasretliktir bu da zamanla giderilir. Sorunumuz yok, herkese selam gönderiyoruz. Artık kan dökülmesine karşıyız. Benim de bir kardeşim dağdadır. Kardeşim gerilla ben de asker, bir çatışmada karşı karşıya gelsek ya o beni vuracak, ya da ben onu. Birbirimizi tanımayacağız.”
“Gerillanın da ailesi var”
Hadi Gizli: “Urfa Viranşehir’denim, Arap’ım. Ağustos 2012’de Lice etrafında esir alındık. Şu anda örgütün elindeyiz. Hem ruhsal hem de fiziki olarak sağlık durumumuz yerinde.
Bir an önce ailemize kavuşmayı umuyoruz. Umarız bir an önce bu hasretlik biter.
Bu sürecin iyi gitmesini umut ediyoruz. Bu kan durur, silahlar susar, rehineler, herkes ailesine evine kavuşur. Dağda gerilla var. Onların da ailesi var, annesi, babası, kardeşleri var. Barış olması ve herkesin huzur içinde yaşamasını umut ediyorum. Bu süreçte inşallah iyi gider, herkes ailesine kavuşur.”
“Korucuyuz diye bırakmadılar”
Ancak PKK’nin kaçırdığı, kamu görevlisi olmayan rehinelerin aileleri endişeli.
PKK’nın bölge halkı içinde Türkiye askeriyle iş yaptığı için kaçırıp Kandil’e götürdüğü insanlardan ikisinin ailesi Hürriyet gazetesine konuştu.
Gümüşyazı beldesindeki emekli korucular Halit İlhan ve Nimet Özdemir’in oğulları Abdulvahap İlhan ve Ramazan İlhan geçen yaz Suriye’de PKK tarafından kaçırıldı.
Abdulvahap İlhan’ın kardeşi Ahmet İlhan, PKK’nin elinde “130–140 kişi olduğunu” söyledi.
Emekli korucu Halit İlhan, kaçırılan çocuklarının annelerinin Mahmur Kampı’na gittiğini, oradakilerin “Babaları gelmezse bırakmayacağız” dediğini söyledi. Bunun sebebini de korucubaşılık yapmalarına bağlıyor. (AS)