Baro Başkanı Avukat Noyan Özkan tarafından "Pişkinsüt soruşturması insan hakları hukukuna aykırıdır" başlığı ile yapılan basın açıklamasında şöyle denildi:
"TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu raporlarında belirtilen işkence ve pek fena muamele olaylarının zanlıları yargı önüne çıkarılmadığı sürece, insan haklarına dayalı bir hukuk devletinden bahsetmek mümkün değildir."
Açıklamada özetle şu görüşlere yer verildi:
* Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt hakkında TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı döneminde hazırlanan ve kamuoyuna mal olan işkence ve pek fena muamele raporlarında belirtilen olay mağdurlarının adlarının Savcılığa bildirilmediği gerekçesi ile açılan soruşturma haksız ve yanlıştır.
* TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu anayasal bir kurumdur. Sayın Pişkinsüt bu komisyonun eski başkanıdır.
* İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kanununun ilgili maddesine göre, komisyon
Türkiye'nin insan hakları uygulamalarının, taraf olduğu uluslararası antlaşmalara, anayasa ve konunlara uygunluğunu incelemek ve bu amaçla araştırmalar yapmakla yükümlüdür. Komisyonun bir diğer sorumluluğu da bu konularda iyileştirmeler ve çözümler önermektir .
* İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun hazırlayıp 2000 yılında yayınladığı raporlar, İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi Daimi Çalışma Grubu üyesi avukatlar tarafından incelendi.
* Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi, İstanbul karakolları, Urfa ve Erzurum Güvenlik birimlerinde meydana geldiği iddia edilen işkence ve pek fena muamele olayları hakkında, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Yetkili savcılıklar nezdinde, olayların sorumlusu olan mülki idare amirleri, cumhuriyet savcıları ve güvenlik güçleri amir ve memurları hakkında 24 adet suç duyurusunda bulunuldu.
* Bugüne kadar hiç bir sorumlu yargı önüne çıkarılamadı. Suç duyurularımız hakkında genel olarak takipsizlik kararları verildi.
Açıklamada, Pişkinsüt hakkında açılan soruşturmanın Birleşmiş Milletler İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlıkdışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Ceza'ya Karşı Sözleşme'nin ilgili maddelerine de aykırı olduğu belirtildi:
"Her bir taraf devlet kendi egemenliği altındaki ülkelerde işkence fiillerinin işlenmesini önlemek için etkili yasal, idari, yargısal veya diğer önlemleri alır."
"Şikayet edenin ve tanıkların, şikayetin veya yapılan tanıklığın sonucu olarak herhangi bir kötü muamele veya tehdide karşı korunmasını sağlayacak gerekli önlemler alınır."
Açıklamaya göre soruşturma , ayrıca şu antlaşma ve uluslararası sözleşmelere de aykırı :
* 4 Kasım 1999 tarihli Birleşmiş Milletler - İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi Hakkında İstanbul Protokolü
* 7 Eylül 1990 günlü Birleşmiş Milletler-Savcıların Rolüne Dair Yönerge
* Türk Ceza Kanunu'nun 296. maddede düzenlenen "suç işleyenleri saklamak ve suçun delillerini yok etmek" arasında kurulan nedensellik bağı, Türk Ceza Kanunu'nun, "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesine de aykırıdır .
* BM İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesinin 12.maddesi, ilgili devlete , bir işkence eyleminin işlendiğine inanmak için yeterli gerekçeler varsa, ilgili devletin yetkili makamları, resmi bir şikayet olmasa bile hemen, yansız bir soruşturma başlatma görevini yükletmektedir.
* Bunun anlamı şudur, işkence fiiliyle ilgili soruşturmaya başlamak için işkence mağdurunun mutlaka bulunması gerekmez . Söz konusu raporlarda, suç konusu fiillerin işlendiği yer, zaman ve hatta zanlıların isimleri saptanabildiğine göre, hakkında işkence iddiasında bulunulan kamu görevlilerinin ifadeleri alınmalıdır.
(BB/NU)