Bir günlük genel grev (iş bırakma) Peru'da tam içine düştüğümüz genel grevi yeniden yaşattı bana. Peru'dan Bolivya'nın başkenti La Paz yoluyla Şili, Arjantin ve Brezilya'ya uğrayan Latin Amerika yolculuğumuzdan şu Tekel direnişi günlerinde ilk düşündüğüm bu genel grev oluyor.
Bu yüzden bütün hizmetleri ve üretimi durduran genel grevi paylaşmak istiyorum.
Peru'dayız. Machu Picchu efsanesi, dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen, günde birkaç bin turistin uğradığı bu antik İnka şehriyle büyülenmiş bir halde yorgun argın akşam yemeği için Cusco'da lokantadayız. Gündüzün güzellikleriyle sarhoş yemeklerimizi yiyoruz.
Rehberimizle yerel rehber arasında anlam veremediğimiz bir görüşme sürüyor. Tedirgin oluyoruz. Nasılsa bize de bir şey söylenir diye bekliyoruz. Sonunda rehberimizin açıklamasıyla mesele anlaşılıyor.
Sonraki gün ülkede üç gün sürecek genel grev başlayacağı için iki rehber aralarında "kalalım mı yoksa yola devam mı edelim" diye tartışıyorlarmış.
Otelimize geldik sabah netleşelim dedik, ama kimse Puno'ya geçip Uros yüzen adalarını görmeden gitmek istemiyor. Aslında, sonradan Macchu Picchu'ya da hiç kimsenin gidemediğini öğreniyoruz. Kıl payı yakalamışız efsaneyi.
Yüzen Adalarda
Ertesi sabah Juliaca'ya uçmaya karar veriyoruz. Yola çıktık, şanslıyız, uçak kalktı. Juliaca'dan Puno'ya otobüsle gidiyoruz. Yollarda grevin etkileri başlamış, ana caddeye pota kurmuşlar kadınlı erkekli top oynuyorlar.
Her taraf cam kırıkları ve kesek dolu, yolları kapatmışlar. Banketlerden yola devam edebiliyoruz. Nihayet oteldeyiz. Yerel rehber geldi, bizi yüzen adalara götürecek tekneye getirdi.
Sorun yok! Adalardayız. Aslında ada deniyorsa da Titikaka gölündeki kara parçaları ya da parçacıklarından hakiki ada ve adalar kast edilmiyor. Suyun üzerinde yüzen saz yığınlarına ada deniyor.
Bu adaları yüzyıllar önce Uros ya da Pucina denen halk savunma amacıyla sazlardan oluşturmuş. Deniz seviyesinin üç bin 810 metre üzerindeki Titikaka dünyanın en yüksek gölü kabul ediliyor.
Dahası İnka uygarlığının kökleri bu yüzen adalara kadar uzandığı yolunda efsaneler de var. Onlarca nehir ve dereyle beslenen Göl, Bolivya'nın tek suyu.
Rehber terk ediyor
Ertesi sabah da Bolivya'ya geçeceğiz. Ancak, grev artık etkisini göstermeye başlamış, yerel rehber bizi sınıra götürmesinin hiç imkanı olmadığını söylüyor ve bizi terk ediyor.
Herkes çok riskli diyor ama biz ertesi gün uçağımızı yakalamak için Bolivya'dan Şili'ye geçmek zorundayız. Yola devam!
Puno'da yürüyüşler başlamış. Halk meydanlara asılan gazetelerden ve medyadan grevi takip ediyor. Bizler dil bilmemenin sıkıntısını yaşıyoruz. Otele kapanmış iki arkadaşıyla birlikte yolu kontrole giden yerel rehberimizi bekliyoruz.
Grev varsa yol yok
Bizim rehber nihayet taksiler bulduğunda vakit öğle. Ve hemen yola çıkıyoruz. Sonradan Bolivya'dan bizi karşılamaya gelecek rehberi engellemeye çalıştıklarını öğreniyoruz.
Taksilerle iki saat bile sürmeyecek yolculuğumuz altı saati buluyor. Her 50 metrede bir yolumuz kesiliyor. Bütün köylüler yollarda grev gözcüsü.
Köylüler yola kesek, cam, taş atıyor, dolayısıyla yol trafiğe kapanıyor. Biz sürekli ana yoldan ayrılıp toprak yollara saparak ilerlemeye çalışıyoruz.
Sınıra yaklaşırken şoförler bizi arabalardan indiriyorlar; eşyalarımızı da tabii. İşaret diliyle durum anlaşılıyor: Buraya kadar
Bisiklet lastikleri
Artık arabasısız. Bizim rehber üç tekerlekli bisikletler buluyor. Eşyaları bisikletlere yüklüyoruz.
Çok geçmiyor. Birkaç grevci geliyor, bisiklet lastiklerini söndürüyor. Yine işaret dili devrede. Kesinlikle hiçbir araca izin verilmediğini, verilmeyeceğini anlıyoruz.
Ellerde valizler yürüyoruz. Etrafımızda toplananların turist, turist dediklerini anlıyoruz. 80 yaşında bir arkadaşımızı bisiklete bindiriyoruz; hasta olduğunu yine işaretlerle anlatmaya çalışıyoruz.
Yine ilerleyemiyoruz. Grevciler arkadaşımızı bisikletten indiriyor, arkadaşımızın üzerine branda atıyorlar. Valizleri fırlatıyorlar.
Yürüye yürüye sınıra
Bir arkadaşımız gençlerle çat pat İngilizce ile iletişim kurmaya çalışıyor. Grevi desteklediğimizi, ancak gitmek zorunda olduğumuzu anlatıyorlar. Genç grevciler halkı sakinleştirip durumumuzu onlara anlatıyorlar. Valizleri toparlayıp bizi sınıra götürüyorlar.
Yollarda bir tek polisin olmaması bizim için çok şaşırtıcı. Daha da şaşırtıcısı, daha sonra öğreneceğiz, polisler dahil herkes grevdeymiş. Devlet ordudan yardım istemiş.
Nihayet hava kararırken Bolivya'ya geçiyoruz. Başkent La Paz'ı görmeden Latin Amerika'dan ayrılıyoruz.
Neden genel grev?
7-8-9 Temmuz 2009'daki Peru genel grevinin nasıl seyrettiğini ancak Türkiye'ye dönünce öğrenebildim.
Okuduklarımdan aktarıyorum.
Genel İşçi Konfederasyonu (CGPT) öncülüğünde hükümetin neoliberal politikalarına karşı yapılan genel grevde ücretlerde artış, petrol fiyatlarının düşürülmesi, özelleştirme kararlarının iptaliyle politik baskılara ve yolsuzluklara son verilmesi talep ediliyordu.
Hükümet protestocuları kontrol edebilmek için 100 bin kadar polisi harekete geçirirken ordudan da destek aldı. Peru'nun güneyinde ana yolu kapatan göstericilerle güvenlik kuvvetleri arasında yaşanan çatışmalarda 200'den fazla gösterici gözaltına alındı.
Aslında grev başkent Lima başta olmak üzere, bazı kırsal yörelerle Amazon bölgesi dışında olaysız geçti.
Perululara genel grevde destek vermek çok isterdik. Ne yazık ki, istemeden onları zora soktuk. Özür dileriz.(İS/BA)