Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinin aleniyet kazanması ve şeffaflaşmasının yolunun parlamentodan geçtiğini ifade etti.
Hürriyet gazetesine konuşan Demirtaş, özetle şunları söyledi:
Parlamento kararı
Bugüne kadar parlamento defalarca sınır ötesi tezkeresi çıkardı. Savaşla ilgili defalarca karar almış bir parlamento, bir defacık olsun barışa dair bir karar almakta niye tereddüt gösteriyor? Bu barışa destek olma kararı, parlamentonun bu yönde Türkiye toplumuna karşı sorumluluğudur.
Bu işin aleniyet kazanması, şeffaflaşması parlamentoya mal edildiği sürece sağlanabilir. Yüzyıllık bir sorunun, Türkiye’nin demokratikleşme meselesinin nasıl çözüleceğine dair, hangi takvimle nelerin yapılacağına dair bir yol haritası açıklamak herkese güven verir.
Parlamento ayağı da bu yol haritasını destekleyecek yasal düzenlemeleri yapmaktır. Bu yasanın çıkmasını istememek veya böyle bir yasal düzenlemeye karşı çıkmak bu sürecin kerhen yürütülmesi, bu sürecin çaktırmadan yürütülmesi gibi bir anlama geliyor. Ya da sadece kişisel güven duygusu üzerinden yürütülmesi anlamına geliyor ki bu hiç kimse açısından sağlıklı bir yöntem değil.
Hükümet bu konuları biraz kapalı yürütmeyi bir taktik olarak sürdürüyor. Ama bunun giderek değişmesi gerekir. Hükümet, varsa planını, projesini toplumla paylaşırsa herkes açısından daha rahatlatıcı bir süreç olur.
Kandil’le diyalog
Şöyle bir zorluk yaşanıyor; devlet Abdullah Öcalan ile istediği zaman görüşüyor, Kandil sadece BDP aracılığıyla yine devletin istediği zaman görüşebiliyor.
Bu diyalog mekanizmasının biraz daha kolaylaştırılması lazım. Ayda yılda bir yapılan Ada ziyaretleriyle bu güvensizlikleri aşmak zor gibime geliyor. Ama yine de Sayın Öcalan bir mektup yazdığında, bir çağrı yaptığında KCK yönetiminin bu ciddiyetle değerlendireceğini düşünüyorum. Tabii yine kararı kendileri verecektir.
Sayın Öcalan ‘Yasa değişikliği olmadan da çekilme başlayabilir’ gibi bir çağrı yaparsa bu KCK içinde bir bölünmeye veya bir ayrışmaya yol açması ihtimalini çok zayıf görüyorum. Bugüne kadar KCK tümüyle Öcalan’ın arkasında oldu. Bu saatten sonra yeni bir tartışmanın çıkacağına hiç ihtimal vermiyorum.
Yeni ziyaret
Bu hafta yeni ziyaret olabilir, bu güçlü bir olasılıktır ama şu saate kadar bize iletilmiş herhangi bir bildirim yok.
Eğer süreç hızlı ilerlesin isteniyorsa bu konuda hızlı hareket etmekte fayda var.
Sürece eleştiriler
“Demokratik sol kesimler, Aleviler, liberal kesimler, barış istemiyorlar, barışa karşılar” gibi değerlendirmeler çok büyük haksızlık olur. Bu çevreler barışı öylesine istiyorlar ki bu süreç bozulmasın diye yerinde uyarılar yapma sorumluluğu hissediyorlar.
Barış için, akan kan dursun diye yıllarca yazıp, çizmiş, uğraşmış, mücadele etmiş çevreleri yaptıkları ilk eleştiride barış düşmanı ilan etmek çok büyük haksızlık olur. Biz onların eleştirilerini dikkatle izliyor ve uyarılarını tartışıyoruz. Haklı olanlar var, haksız olanlar var ama hiçbirini elimizin tersiyle itmiyoruz.
Eyalet sistemi
Sayın Başbakan’ın eyalet (federatif) sistemini tartışmaya açmış olmasının süreçle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Hangi yetkileri içeren bir federatif model önerdiğini bilmediğimiz için bizim özerklik modelimizle karşılaştırmasını yapmamız imkânsızdır.
Ama şu da bir gerçektir ki; şu andaki devlet yönetim modeli toplumun ihtiyaçlarını karşılamıyor. Yeni ve daha demokratik bir model üretmek gerektiği açıktır.
Akil insanlar
Başbakan’ın ortaya koyduğu akil insanlar perspektifi bizim önerimizle örtüşmüyor. Bir defa akil insanları tek başına Sayın Başbakan’ın belirlemesi gibi durum bu komisyonun ruhuna aykırı olur. Böylesi bir komisyonu destelemek isteyen bütün partiler bu komisyona öneri yapabilmelidir. Ve bütün partiler komisyona meşruiyet sağlayacak bir siyasi destek sunmalıdır.
Ancak bu komisyon, meşruiyetinin asıl gücünü toplumsal vicdandan almalıdır. Ve komisyonun tek görevi de süreci kamuoyuna anlatmak olmamalıdır. Bu komisyon aynı zamanda geri çekilme aşamasında bir gözlem gücüdür, olası provokasyonlara karşı bir müdahale gücüdür, müzakerelerde olası tıkanmalara karşı da bir arabulucu güçtür.
Ve siyasi angajmanı olmayan bir komisyon olmalıdır. İçinde eşit temsil hakkına sahip kadınlar, farklı etnik kesimlerin temsilcileri ve zamanını bu işe ayırabilecek, emek harcayabilecek gönüllü kişilerden oluşmalıdır diye düşünüyoruz.
Ev hapsi
Bu konuda İmralı’da yaptığımız görüşmede kendisinin somut olarak söylediği hiçbir şey yoktur. Sadece oranın çalışma ve görüşme koşullarında çalışmalarını yürütmesinin neredeyse imkansız olduğunu söyledi.
Hatta şunu söyledi: “Mesele benim özgürlüğüm değil. Devlet bana bu hafta, bu ay serbest kaldın dese bile buradan çıkmam. Ben politik bir insanım ve politik düşüncelerim nedeniyle buradayım. Eğer bir gün çıkacaksam toplumun özgürlüğü ve demokrasi sağlandığında çıkarım. Ama mesele gelip benim özgürlüğüme kilitlenirse bu doğru olmaz.”
İslam bayrağı vurgusu
Sayın Öcalan mektubunda bir gelecek sunma perspektifi adına onu belirtmiyor. “Gelin Türkler ve Kürtler İslam bayrağı altında yaşayalım” demiyor. Tarihi bir referans atfı olarak onu belirtiyor.
O dönemin hukukunda katliam yoktur, İslam’ın hukukunda zorla asimilasyon yoktur. Fakat bu hukuka uyulmadığını ve sorunların da aslında buradan çıktığını mektubun başka paragraflarında ifade ediyor.
Yoksa bir vizyon olarak bunu ortaya koymuyor. (AS)
* Fotoğraf: Bülent Doruk / AA