Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Ankara toplantısında derneğin önde gelen yöneticilerinin hükümete yönelik başka eleştiriler yanında yüzde 10'luk seçim barajının yüksekliğine yönelik saptamalarını toplantının onur konuğu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de doğrulamış ve barajın "birkaç puan" düşürülmesine olumlu baktığını ifade etmişti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugün TÜSİAD eleştirilerinin tümünü sertçe reddederken seçim barajının düşürülmesi önerisini de elinin tersiyle geri çevirdi ve TÜSİAD'ı istikrarı bozmakla suçladı : "Hiç yaşayamadıkları istikrarı onlara biz sağladık"
"Bunu daha önce aynı iş çevresi niye söylemedi? TÜSİAD bugün mü var. 1987'den bu yana niçin bunu gündeme getirmedi? Şimdi mi bunu gündeme getiriyor. Bunu anlamakta zorlanıyorum"
Parlamento dışındakiler
Gündemdeki tartışmayı yüzde 10 seçim barajının asıl mağdurlarına sorduk. Parlamento dışında kalan muhalefet partilerinin yaklaşımları satır başlarıyla şöyle:
* Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) genel başkanı Filiz Koçali "Kendi yarattıkları sistemden korkuyorlar" dedi.
* Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) genel başkanı Hakan Tahmaz, "Yüzde 10 barajı hangi Avrupa ülkesinde uygulanıyor? Utanç verici bir tartışma" dedi.
* Emek Partisi (EMEP) genel başkanı Levent Tüzel,"Eğer son seçimde sol partiler meclise girebilseydi Türkiye'de anlamlı değişiklikler olurdu" dedi.
Ekinci: "Gücün değil adaletin temsili"
Tarık Ziya Ekinci, Türkiye'de adaletin temsilinin zorunluluk olduğunu ve zaten Anayasada da adaletin temsilinin ön görüldüğünü hatırlattı.
Ekinci "Ancak bizde adaletin değil gücün temsili söz konusu ve güçlü olan iktidar olacak derken, erken seçimle hükümet dağılabiliyor" dedi. "Bu yöntemle her zaman güçlü iktidar oluşturulamıyor."
Ekinci'ye göre Türkiye'de vatandaşların büyük bir kısmı parlamentoda temsil edilmiyor ve güçlü olanın iktidar olması parlamento dışı muhalefeti beraberinde getiriyor. "Meclis dışı muhalefet ancak huzursuzluk getirir" diyen Ekinci 1965 seçimlerinde uygulanan "milli bakiye sistemi"nin doğruluğuna inanıyor.
TİP ve milli bakiye
Milli bakiyeyi savunurken TİP'in 1965 seçimlerinde 14 milletvekili ve 1 senatörle meclise girmesi örneğini veren Ekinci, "TİP ile çok değişiklik oldu ama en önemlisi görece sükunet sağlandı. Huzursuzluk 1970'den sonra baş gösterdi. Milli bakiye sistemi hem sol hem de sağ bütün politikaların aldıkları oy oranında mecliste temsil edilebilmesini sağlayan adil bir sistem" dedi.
Ekinci, ayrıca "1970'e kadar milli bakiye sistemi temsilde adaleti fevkalade öne çıkaran bir sistem, öyle bir sistemde de tek başına iktidar olmak çok zor. Ama bu eleştiriye verilecek en iyi cevap Adalet Partisi iktidarıdır" diyor.
"Adalet Partisi o seçimde tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağladı, aldığı oy, yüzde 50'yi geçmişti. Ama bütün politik seçenekler de meclise taşınabilmişti."
"Baraj yüzde 5 olsun!"
Toplumun genel eğiliminin siyasete yansımasının aslında hiçbir zaman sorun olmadığını belirten Ekinci "Milli bakiye sistemini doğru bulmama rağmen günümüz şarlarında, en fazla yüzde 5 barajı uygulanabilir" diyor.
Ekinci bir çok Avrupa ülkesinde de yüzde 5 baraj sistemi uygulandığını vurgulayarak böylece hem siyasi akımların temsilinin hem de parti enflasyonunun önlenmesinin ve istikrarın sağlanmasının mümkün olacağını söylüyor.
Koçali : "Baraj kalkmalı"
SDP Genel Başkanı Filiz Koçali ise "12 Eylül darbe anayasasının ortaya koyduğu yüzde 10'luk sistemi hala tartışıyor olmak çok üzücü. Barajın düşürülmesi ya da kaç olması gerektiğinin tartışması yerine barajın ortadan kalkması gerekir" dedi. Koçali'ye göre "Hangi siyasi partinin gücü ne kadarsa meclise o kadar girebilmeli".
"Seçim sistemi öylesine çarpık ki halkın yarısı verdiği oyun karşılığını alamıyor" diyor Koçali. "İktidar ise sistemin ne kadar demokratik olduğunu her fırsatta söylüyor çünkü öyle olmadığını biliyor ve korkuyorlar."
"Kürtlerin meclise girmesini istemiyorlar"
Koçali Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykal'ın "Demokratik Toplum Partisi'ni istemiyoruz" mesajı verdiğini düşünüyor:"Bu 'Kürtleri mecliste istemiyoruz' anlamına geliyor ki Baykal'a bunu söylettiren de derin devlettir."
"İşçinin, kadınların, Kürtlerin meclise girmesinden korkuyorlar. Kendi yaratıkları sistemden korkmasınlar."
Demirel bile TİP'in önemini kabul etti
Koçali, TİP'in 1965'te yüzde 3'ün üstünde bir oy oranıyla meclise girmesi örneğini de şöyle değerlendiriyor: "Geçmişteki baskıcı uygulamalarına karşın o dönemin başbakanı Süleyman Demirel bugün çıkıp 'TİP'in meclise girmesi önemli bir gelişmeydi' diyor. TİP sadece muhalefet etmekle kalmadı üstelik işçi hareketi adına alternatif politika geliştirmeyi de başardı."
Şemdinli daha erken ortaya çıkarılırdı
Koçali'ye göre son genel seçimlerde sol partiler meclise girebilseydi çok şey değişirdi: "Şemdinli'de yaşanan gerçeğin ortaya çıkması bu kadar gecikmezdi. Çünkü orada yaşayanların temsilcileri olayları örtbas etmez ortaya çıkarırdı. Zina tartışmaları söz konusu bile olmazdı."
Koçali "Kadın tabanlı, işçi tabanlı, Kürt tabanlı bir çok parti meclise girebilmeli" diyor.
Tüzel : "TÜSİAD'ın açıklaması anlamsız"
EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, "Biz her zaman barajın olmamasından yanayız" diyor. Ama bu konuda "iş adamlarının ifade ettiği görüşün çok anlamlı olmadığı" kanısında: "Ne de olsa Türkiye de egemen güçler arasındaki dengeler değişebiliyor."
Tüzel'e göre TÜSİAD'ın böyle bir görüş bildirmesinin anlamsızlığı şurada: "Hükümetle sermayenin ya da hükümetle cumhurbaşkanın arasındaki gerilim veya çatışma politik olarak bu şekilde sonuçlanıyor. Bu yüzden anlamlı değil. Merkez partiler de zaten bu kararı onaylamayacaklar"
Tüzel "Bütün politikaların dolayısıyla halkın temsilinin söz konusu olabileceği şekilde" barajın kalkmasını istiyor. Ancak "egemenlerin köklü seçim değişikliğine hazır olmadığı" kanısında.
Tüzel'e göre, son seçimde sol partiler meclise girebilselerdi Türkiye'de önemli değişiklikler olurdu: "Vergi düzenlemeleri bu şekilde olmazdı. Şemdinli'de gelişen olayların takibi yapılırdı, hesap sorulurdu. Halktan yana ekonomiden tutun da insanların bugünkü umutsuz durumlarına kadar bir çok önemli değişim yaşanabilirdi."
Tahmaz : "Nispi sistem olmalı"
ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz ise, "ÖDP olarak kurulduğumuz günden bu yana temsilde adaleti sağlamak için çaba sarf ediyoruz. Seçim sisteminin yeniden her boyutuyla değişmesini istiyoruz" diyor.
Tahmaz'a göre "Barajın düşürülmesi sorunun çözümü değil. Yeniden düzenleme çok gerekli. Nispi temsili uygun. Yüzde 10 hiçbir özgür ülkede uygulanan bir sistem değil ve çok utanç verici."
Tahmaz "Sol partiler şimdi mecliste olsaydı, hiçbir değişim olmasa bile en azından siyasetin eşit şekilde yapılması yeterdi. Kaldı ki emekçi ve yoksulun veya şu an temsil edilmeyen toplum kesimlerinin yansıması kesinlikle mecliste yer bulurdu" açıklamasında bulundu.
Tahmaz konunun TUSİAD tarafından gündeme getirilmesiniyse "Şu an siyaset kısırlaştı. Kim muhalefet kim hükümet belli değil" diyerek açıklıyor.
AKP ve CHP'yi "barajın arkasına sığınmak"la suçlayan Tahmaz "Bu komik bir durum" diyor:"Çünkü onlar da Anavatan Partisi (ANAP), Demokratik Sol Parti (DSP) veya Milliyetçi Halk Partisi'nin (MHP) bugünkü durumunda olabilirlerdi."
DTP'den Sırrı Sakık da barajın kesinlikle düşürülmesinden yana olduklarını söyledi.
Meclistekiler susuyor
Barajın indirilmesini neden istemedikleri konusunda görüşlerine baş vurmak istediğimiz CHP yöneticilerinden Kemal Anadol bianet'e "konu hakkında görüş veremeyeceği"ni bildirdi.
Doğru Yol Partisi (DYP) barajın düşmesinden yana olmadıklarını açıkladı. DYP genel başkan yardımcısı Saffet Arıkan Bedük, Türkiye'de istikrarın temin edilmesine yönelik güçlü hükümetlerin oluşmasının ülkenin meselelerinin çözümlenmesinde daha etkili olacağına inandığını söyledi.
Anavatan Partisi Grup Başkan vekili Süleyman Sarıbaş, Türkiye'de yönetimde istikrarı ve temsilde adaleti sağlamanın yolunun yüzde 10'luk seçim barajını düşürmekten geçmediğini, sistem değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyledi.
CHP lideri Deniz Baykal ise TÜSİAD'ın hükümete yönelik eleştirilerini genel olarak benimsemekle birlikte baraj konusunda "TÜSİAD ile her noktada görüş birliği içinde olmamız şart değil" dedi. (EZÖ/EK)