Fotoğraf: Anadolu Ajansı
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Adana Şubesi yürütücülüğünde 22-23 Ekim 2021’de düzenlenen, “İSİG Kongresine Giderken Pandemi Sürecinin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkileri Sempozyumu”nun sonuç bildirisi yayınlandı.
Sorunlar ve çözüm önerileri
Sempozyumun panel ve oturumlarında sunulan görüş ve bildiriler, tespitler ile yapılan tartışmalar sonucu pandemi süreci ile İSİG alanında atılması beklenen adım, önlem ve düzenlemeler şöyle:
*Pandemi sosyal devletin gerekliliğini yeniden göstermiştir. Eğitim ve sağlıkta özelleştirmenin olumsuz sonuçları pandemi sürecinde bir kez daha görülmüştür. Küreselleşmenin, yeni dünya düzeninin dayattığı koşullardan vazgeçilmeli, sosyal devlet ilkesi hatırlanmalı, sosyal devletin gerektirdiği politikalara dönülmeli, eğitim ve sağlık kamusal hizmet olarak düzenlenmelidir.
*Uygulanan politikalar emeği ile geçinenleri daha da yoksullaştırmakta, derin yoksulluk yaygınlaşmaktadır. Pandemi “Halk İçin Bütçe” ihtiyacını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bütçe kaynakları harcama planlaması,emeği ile geçinenlerin yaşamını kolaylaştıracak şekilde yapılmalıdır.
*2022 bütçesinin TBMM’de görüşüldüğü bu günlerde eğitim ve sağlığa ayrılan pay artırılmalı, yeni derslik, personel ihtiyacı, telafi eğitimi gibi ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmalıdır.
*Ülkemizde, asgari ücret ortalama ücret olmuştur. Asgari ücret insanca yaşanacak seviyeye çıkarılmalı ve vergi dışı bırakılmalıdır.
*Çalışanların sosyal ve ekonomik koşulları iyileştirilmelidir.Tüm aileler için temel geçim desteği uygulamasına geçilmelidir.
*Kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
*Elektrik, su, doğalgaz ve temel gıda maddelerinden KDV alınmamalı, özel şirketlere aktarılan kamu kaynakları (köprü, tünel, otoyol, havaalanı, şehir hastanesi vb. yerler için verilmiş olan yolcu, araç, hasta garanti ödemeleri vs.) derhal durdurulmalı bu kaynaklar enerji yoksullarına ayrılmalı, işten atılan, işyeri kapanan, iş bulamayan, elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturalarını ödeyemeyen yurttaşlara karşılıksız maddi destek sağlanmalıdır.
*Pandemi çalışanların sağlık hakkının yok sayıldığını ispat etmiştir. Sağlıklı yaşam hakkı, sağlıklı koşullarda çalışma, nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmetine ulaşabilmenin öncelikli temel insan haklarından olduğu hatırlanmalı, düzenleme ve uygulamalar bu gerçeklik üzerine yeniden kurgulanmalıdır.
*Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
*Çalışan temsilcileri, sendika temsilcileri ve sendikaların işyerlerinde gerçek anlamda işçi sağlığ ıiş güvenliği denetimi yapabilmelerinin yasal zemini oluşturulmalıdır. Sendikalar örgütlü olmadıkları işyerlerinde de İSİG denetimi yapabilmelidir.
*Kadınlar sadece pandemi döneminde değil öncesinde de çalışma yaşamında ayrımcı politikalarla karşı karşıya kalmışlardır. Pandemi dönemi ve sonrası için çalışma hayatındaki toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı iş ve aile hayatı ile barışık, bütüncül bir dönüşüm politikası hayata geçirilmelidir.
*İşyerlerinin devlet tarafından İSİG yönünden denetimi sayı olarak artırılmalı, güvensiz işyerlerine ertelemesiz ve afsız, idari yaptırım ve para cezası uygulanmalıdır.
*Pandemi süreci, işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının bir ekip işi olduğunu ve iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekiminin işbirliği gerekliliğini kanıtlamıştır.
*İşyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasının işveren yükümlülüğü olduğu, İSİG profesyonellerinin işyerlerine verdiği İSİG hizmetlerinin sadece rehberlik ve danışmanlık hizmeti olduğu hatırlanmalı, aksine değerlendirmelerin olduğu yargı kararları da göz önünde bulundurularak, bu kararlara dayanak gösterilen mevzuat hükümleri, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin rehberlik ve danışmanlık hizmeti verdiği gerçeğinin net olarak anlaşıldığı şekilde düzenlenmelidir.
*COVID-19’un başta sağlık çalışanları olmak üzere, etkenin işyeri kaynaklı olduğu belirtilirse meslek hastalığı olarak tanınacağı açıklanmalıdır.
*Sağlık çalışanlarının salgın döneminde bedenen ve ruhen çok yorulduğu bilinmektedir, bu nedenle Sağlık Bakanlığı’na bağlı birimlere hekim, hemşire, yardımcı sağlık personeli alınmalıdır.
*Kronik hastalıkları olan çalışanlar, COVID-19 toplum bağışıklığı kazanılıncaya kadar kamu-özel sektör çalışanı ayrımı olmaksızın ücretli izine ayrılmalı, ücretleri, bütçeden karşılanmalıdır.
*COVID-19 hastalığının ilk günlerinden beri uygulanmakta olan maske-mesafe-hijyen-kapalı alanların yüzde 100 şartlandırılmış taze hava ile havalandırılması vb. uygulamaların sürdürülmesinin yanında, geliştirilen aşıların etkinliği gözle görülmektedir. Ancak ülkemizde halen aşılanma toplum bağışıklığını sağlayacak seviyede değildir.
*Sağlık Bakanlığı’nın verileri ayrıntılı paylaşması, aşı yaptırma kararsızlığının ortadan kaldırılmasında önemli rol oynayacaktır.
*Pandemi aşısızların pandemisi olmuştur. Aşı, bağışıklığı sağlayan bir koruyucu önlemdir. Aşı yaptırmayanlar, hem kendi yaşamlarını hem de diğer vatandaşların yaşamını tehlikeye atmaktadır.
*PCR testleri salgını önleyemeye yetmeyecektir.
*En azından toplumsal bağışıklığı sağlayacak ölçüde aşı yapılması ile salgının önlenebileceği bilinerek ve gelişmiş ülke yaklaşımları örnek alınarak kamusal yönetimle, şeffaf, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, sendikalar ve özel sektörün koordineli çalıştığı yöntemlerle toplumsal korunma ve bağışıklık sağlanmasına katkıda bulunulabilinir.
*Ülkemiz mevzuatına göre siyasi iradenin aşıyı zorunlu tutma yetkisi vardır-yoktur tartışmalarına girmeden, aşı yaptırma; yaşam hakkı, vücut dokunulmazlığı ilkelerini gözeten çerçevede erişilebilir, öngörülebilir, kesinlik ölçütleri içeren yasal düzenleme ile çözülmelidir.
*Toplum bağışıklığı sağlanmadığı sürece gelişecek yeni varyantlar da göz önünde bulundurularak, maske, mesafe, hijyen, havalandırma gibi önlemler sürdürülmelidir. (EMK)