Suriye'ye gitti
1917'nin hemen başında, o sırada Şam'da ordu kumandanı olarak bulunan Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın davetiyle Suriye'ye giden Halide Edip, Şam'daki ve Beyrut'taki kız okullarıyla yetimhanelerin iyileştirilmesine çalışmış ve oralara gönderilmiş olan Ermeniler ile de yakınlık kurmuştu.
Aşağıda, İstiklal Savaşı yıllarının "Halide Onbaşısı" Halide Edip Adıvar'ın, 1917'nin 1 Mart günü İstanbul'a, Maliye Nazırı Cavid Bey'e gönderdiği uzun mektubun bazı bölümleri yer alıyor. Bu mektubu okurken Halide Edip'in muhalif karakterini unutmamak ve bazı edebiyatçıların günümüzde de benzer sözler söylediklerini hatırlamak gerekiyor.
"...Suriye'yi ve Suriyelileri çok seviyorum. ...Esasen bu memleket bugünlerde hep insanı ağlatacak gibi. Eleminde o kadar derin ve ezilmiş bir şey var. Bilhassa Ermeniler, Cemal Paşa'nın aziz başına Allah'la beraber yemin eden, sırf burada yaşamak hakkını bulan bir sürü bedbaht Ermeni var. Mektebe bağlı bir binada da birçok var. Çöllerde ot yiyerek karınları şiştikten sonra kimi anasını, kimi babasını, bir çokları da çocuklarını kaybettikten sonra buraya düşmüşler. Daha doğrusu, Cemal Paşa getirtmiş. Belediye biraz yiyecek veriyor, oturuyorlar. ...Çocuklarıyla, kadınlarıyla ayrıca meşgul oluyorum. ...Dışarıdan anası açlıktan ölen, babası yanında öldürülen on iki yaşında bir Ermeni kızı geldi, iltica etti ...Büyük gözleriyle etrafımda dolaşıyor, lüzumlu lüzumsuz elimi öpüp ağlıyor. Bahçede bir facia daha var! ...Birdenbire dilini kaybeden bir bedbaht, öteki oğlunu ve ailesini nereye attıklarını bilemiyor. Ayakları çıplak, gözleri elem içinde, mütemadiyen işaretle felaketini haykırıyor. Bazen geceleri çocuğu ölen bir kadın gibi, başı elleri içinde döğünüyor, döğünüyor. Gündüzleri yazı yazarken bazen hıçkırdığını işitiyorum. Pencereye koşuyorum, aşağıda bahçede ellerini sallıyor. ...İşte bunlardan binlerce, yüzlerce var. Yetimhaneler hayatta bir şeyin telafi edemeyeceği şeyi kaybetmiş yarı aç bedbaht çocuklarla dolu.
'Herkes ağlıyordu'
"Ermeniler bana diyorlar ki, 'Senin Suriye'ye gelmeni iki aydır uykumuz kaçarak bekledik. Bizim için bir şey yap. Dünyada bir Cemal Paşa, bir seni severiz'. Ben ne yapabilirim? Her gittiğim yerde bana mutlak sefalet manzaralarını gösterip ağlıyorlar. Şam'da beni bir saat eski dar sokaklarda dolaştırdıktan sonra götürdükleri bir yerde kadın, erkek söylediler, söylediler ve birdenbire çok metin görünen bir erkek başını kollarının arasına alarak yüksek sesle ağlamaya başladı. Bu hep böyle! ...Ben, kendi hayatımla bu fena ve çirkin şeyi ödeyebilsem öderdim. Fakat benim hayatım nedir ki?! Hiç, hem de pek gülünç ve küçük bir hiç!..
Halide Edip" (MB/TK)
* Murat Bardakçı'nın Hürriyet gazetesinde yayınlanan, 25 Nisan 2006 tarihli yazısından bir bölüm. Yazının tamamını görüntülemek için tıklayın.