Ya sonra? Kütahya'yı yazmak istiyor ama orada yaşarsa, hissederse; çünkü Kütahya'dan sadece geçti
Pamuk, son kitabı "İstanbul, Hatıralar ve Şehir" için Yapı Kredi Kültür Sanat'ta okurlarıyla buluştu. Salon yetmedi elbette, lobi ve merdiven basamaklarına oturan her yaştan okurlar yazarı ekrandan izlemek zorunda kaldı.
Her romancı, yazar gibi o da kitabı üzerine uzun uzun konuşmak istemiyor; sorular üzerinde okurla tartışmak daha hoş besbelli.
Çocuk aklıyla çocukluk
"İstanbul, Hatıralar ve Şehir" yazarın yaşamının ilk 22 yılı ve dolayısıyla İstanbul'la ilgili anıları ve itiraflarından oluşuyor. Elbette, çocuk aklıyla yazılan bir kitap bu, şimdiki aklıyla yazsa başka bir kitap ortaya çıkardı. Kendisi böyle diyor.
Her yaştan okur orada; okurların çoğunun kendini "fanatik Pamukçu" şeklinde tanımlıyor. Sadece soru değil eleştiriler de geldi; ki en üzerinde durulan yazı dilinin değiştiği, anlaşılmak kaygısının yıllar ve kitaplar geçtikçe arttığı, hatta, bir televizyon programında, Pamuk'un "daha anlaşılır bir dili var yeni kitabınızın" diyen konuğa teşekkür etmesi oldu ve de hoş karşılanmadı.
"Televizyonda bu jest yapılınca alttan aldığım doğru ama okunmak için kurulan uygun cümlelerle kitabın kalitesi düşmez."
İtiraflar ve bol sıfırlı satışlar
İyi yazar olmak için yalnızlık şart mı? Hegel'in de pişpirik arkadaşları vardı ama yazarken kendi temel yargılarıyla yalnızdı.
"Cemaatle birlikteyken aynı filmleri izlemek, aynı şeyleri görmüş olmaktan dolayı sıkılır yalnızlığı tercih edersin. Ben çok iyi kitap yazamıyor olsam bile edebiyata ayırdığım zaman için gurur duyuyorum. "
Acaba, Orhan Pamuk, ünlü bir yazar olmasa, kitapları bol sıfırlı rakamlarla satılıyor olmasa, yazmaya yeni başlayan bir yazar olsa bu itirafları yazmaya cesaret edebilir miydi?
Yanıt net ve kısa: Hayır!
Okur akıllı olsun, seçsin!
"Kar'da Kars'ı yazdım ama orada yaşamadığım için orayı temsil edemeyeceğim, içimde hissedemediklerimi yazmamın ahlaki ve edebi bir sorun yarattığı eleştirilerini aldım.
Kitapta, hüzün kuramı yaratarak, Selahattin Pınar'ın müziğinde,pop müzikteki "Depresyondayım" şarkısında olduğu gibi ,imparatorluktan ulus devlete geçişte batı kültürüyle özdeşleşip başımıza geleni istermiş gibi olduğumuzu anlattım, diyor.
"Cumhuriyet bozuldu artık Hürriyet okuyorum" diyen okur salonu çok güldürdü. Üstelik güldürmekle de kalmadı, Pamuk'u zorladı da: "Hiç Orhan Pamuk okumadım. Ama kızım sizin fanatiğiniz. Kitabın çıktığını Ayşe Arman'dan öğrendim ama röportajı hiç beğenmedim. "
"Kitabı tanıtmak için medyada konuşmak zorundayım. Ona, şunu şunu söyleyemem, diyemem. Siz akıllı olun seçin. Ama ben,tahammül etmek zorundayım.
Okurla yazarı aynı odada
Bir okur, "hayatımda olmak istediğim yerdesiniz" deyince, "evet sizinle ayni odadayız," deyiverdi.
Başka neler konuşuldu?
İtiraflarını bir psikologa anlatırcasına, yapıcı yada yıkıcı ruh haliyle, İstanbullu olmak şansını hatıra geleneğinde kullandığını ama kırıcı olmadığını ayrıca rakipler için kitap yazılamayacağını söyledi.
Babasından dinlediklerinden etkilendiğini, 30 yıldır yaşadıkları ve yazdıklarından yazı dilinin değiştiğini,"Cevdet Bey ve oğulları"ndaki kurgunun yeni kitabında olmadığını kabul etti.
Kültür Bakanı olmak istemedi, çünkü, ona göre, kim kültür bakanı olsa harikalar yaratıp Türkiye'yi düzeltemez.
Çünkü o bir erkek
Okura göre; "Hatıralar ileri yaşlarda yazılır", yani Pamuk neden şimdi yazdı? Yazara göreyse; bu orta yaşlı bir yazarın çocukluğuna hüzünlü bakışı, bir kariyer savunması değil gençlik azgınlıklarının savunması.
Peki Orhan Pamuk kitaplarında kadınlar neden hep kötü karakterler oluyor? Yanıt yine kısa: Çünkü ben erkeğim.
Tuğçe Baran'ın yazdığı cümleden kimse söz etmedi. Hani şu 95.sayfada başlayıp 101. sayfada biten 772 kelimeden oluşan cümle..
Söyleşinin bitiminde onlarca okuyucu kitabını imzalatabilmek için izdiham yaratırken diğerleri Pamuk'u izlemenin keyfiyle salondan ayrıldılar. Orhan Pamuk kitabını yine bol sıfırlı satışlar bekliyor gibi.(LŞ/NM)