Erbil'den yayın yapan dijital yayın mecrası Rudaw'ın sorularını yanıtlayan Türkiye'nin eski Avrupa Birliği Daimi Temsilcisi Uluç Özülker, "Suriye’de Kürtlerin statüsü konusunun ‘tamamen Suriye’nin kendi iç meselesi” olduğunu, "Türkiye'nin konuya dahli bulunmadığını" söyledi.
Rudaw'ın “Türkiye, [Irak] Kürdistan Bölgesi’nde olduğu gibi Suriye’de de federal bir yapıya ve Kürtlerin statü sahibi olmasına karşı mı?” sorusuna Özülker "Türkiye'nin sorunu PKK'yle" diye yanıt verdi.
"Kararı Esad rejimi verecek"
Özülker'in anlatısına göre, “Herhangi bir şekilde bizim kabul edip etmememiz diye bir durum söz konusu değil. Bunun kararını Esad rejimi verecektir. Unutmayın ki Esad uzun yıllar bir futbol maçının ertesinde ortaya çıkan olaylara kadar oradaki Kürtler hakkında fevkalade menfi bir tutum içindeydi ve kendilerine kimlik bile vermemişti. Bugünkü koşullarda yine Suriye’de yaşayanların bütünü aynı sıkıntılarla meşguller.
"Netice itibariyle üçe bölünmüş bir Suriye'den bahsediyoruz. Bugün Esad'ın Suriye'si var ama diğer tarafta bir de Amerikalıların Suriye'si var ve burada Türkiye'ye yönelik tehditkâr birçok unsurların da işin içinde olduğunu biliyoruz. Nitekim bizatihi Trump döneminde Amerikalılar dahi 32 kilometrelik güvenli bölgenin oluşturulmasını telkin ve talep etmişlerdir. Dolayısıyla böyle baktığımızda olay bizden değil doğrudan Suriye'nin kendi iç koşullarından kaynaklanıyor. Böyle bakmak çok daha gerçekçi olur.
"Orada elbette ki bir Kürt unsuru vardır ve onlara karşı da Türkiye'nin en ufak bir düşmanlığı yoktur. Türkiye'nin bütün sorunu terör örgütü olan PKK'yladır. Dolayısıyla burayı eğer hep beraber kontrol altına alıp ölümleri ve birtakım yabancı emelleri ortadan kaldırabildiğimiz ölçüde yakınlaşmak da daha kolay olacaktır."
"Irak'ta federasyon var ve Barzani'yle görüşüyoruz"
Özülker, bir kez daha konunun "tamamen Suriye'nin kendi iç meselesi" olduğunu vurguladıktan sonra "Esad bir takım ısrarlarından vazgeçebilirse ve bütünleşmiş bir Suriye oluşturulabilirse zaten Kürt kardeşleriyle birlikte bunu yaratması kolay olacaktır." dedi ve "Türkiye’nin niye bu konuda bir sıkıntısı olsun ki?" diye sordu.
Özülker'e göre, "Türkiye'nin sıkıntısı esas itibariyle terördür ve bu terör ortadan kaldırıldığı ölçüde Orta Doğu'nun barışıyla birlikte hepimizin rahat edeceği huzurlu yaşayabileceğimiz bir ortam yaratılmış olur." Buna kimin itirazı olabilir ki? diyen Özülker, "En basit şekilde Irak'a baktığınız zaman bir federasyon vardır ve Türkiye'nin orada Barzani ile nasıl görüştüğünü konuştuğunu görmekteyiz.”dedi.
Rojava'da "barışa ulaşabilmenin imkân ve kabiliyeti yok"
Özülker, Rudaw'ın “Türkiye’nin Rojava’ya hava saldırıları ne zaman son bulacak. Rojava’daki Kürtler ne zaman ‘artık üzerimizde bir tehdit yok’ deyip rahat uyuyacak?” sorusunaysa “Ne zaman ki başta PKK olmak üzere bu terör örgütleri insan haklarını ihlâl eder ve acılara yol açan bir faaliyet içinde bulunurlarsa, bir şekilde kendi hudutlarının dışına da taşırmaya gayret sarf ederlerse alacakları cevap da çok net olur." diye yanıt verdi.
"Dolayısıyla burda sizin söylediğiniz manada bir barışa ulaşabilmenin imkân ve kabiliyeti yoktur. Her şeyden evvel silahları bırakıp doğru dürüst hep beraber birlikte yaşamanın nasıl olabileceğini öğrenmeleri icap ediyor” dedi.
Özülker: "Türkiye İdlib'de mutlak barış sağladı"
Emekli diplomat, 3 milyona yakın isyancı muhalif ve ailelerinin yaşadıkları İdlib'i ise "topyekün ve mutlak şekilde bir barış ortamı içinde yaşanılmakta" olan bir bölge olarak niteledi.
Özülker, “Halihazırda Türkiye Suriye'deki ayaklanma ve buradaki kanlı sonuçları da dikkate alarak kuzeyde operasyonlarla ve aynı zamanda gene İdlib’de bir şekilde Esat'la anlaşmaya varmak suretiyle barışı getirdi [...] Burada topyekün ve mutlak şekilde bir barış ortamı içinde yaşanılmaktadır” dedi.
"Her şey ABD yüzünden..."
Uluç Özülker, Rudaw'ın bir zamanlar PYD’li yetkililerle görüşen ve yaralı YPG’lileri tedavi eden Ankara’nın bugün Rojava’daki oluşuma neden “terörist” dediği sorusuna: “O tarihte ABD orada bulunmuyordu." diyerek karşılık verdi.
Özülker, "Netice itibariyle Esad rejimi karşısında ezilen bir toplum vardı ve o ezilen topluma arka çıkmak veya onlarla şu veya bu şekilde birlikte olabilmek insancıl bir yaklaşımdı. Ama mevcut koşullar altında başta PKK olmak üzere, bu bölgelerde Türkiye'nin tehdit altına sokulduğunu düşünürseniz tabiatıyla karşılığının farklı boyutlarda olmasını da bilinçli şekilde kabullenmelisiniz." dedi.
Emekli diplomat, koşullar arasındaki farklılığı "Unutmayın ki hudutlarımızı açıp hatta hatta Diyarbakır'da Öcalan'ın mektubunu dahi okuttuğumuz bir dönemden söz edebilirim. Eğer bu işi barış kapsamı ve anlayışı içinde ele alırsak geçmişimize bakalım, bunların hepsi vardır." diyerek betimledi.
"Bugün gelinen noktada baktığımız zaman karşımızda tamamen Türkiye aleyhinde olan silahlı güçler oluşturulmuş bulunmaktadır. Herhalde oturup Türkiye'nin ne yapıyorsunuz diyecek hali yoktur. Mevcut zihniyetle ve maalesef bu kadar kan döküldükten sonra, bu kadar şehit verdikten sonra işimiz kolay değil.” dedi.
Özülker, "Türkiye’nin bugün 'terörist' olarak adlandırdığı DSG’nin Türkiye’nin NATO müttefiki ABD tarafından desteklendiğinin" hatırlatılması üzerine “ABD ile bizim hangi meselemizi kolaylıkla çözdüğümüzü düşünmektesiniz bilmiyorum ama herhâlükârda en basit şekliyle YPG-PYD’nin terör örgütü olduğunu kabul etmeyen ve orada her türlü silah yardımıyla birlikte orasını kan gölüne çevirme hazırlığı içinde olan ABD ile anlaşabildiğimizi söyleyebilir miyim acaba?” diyerek ABD'nin IŞİD karşısında SDG'yi desteklemekle yeni bir soruna yol açtığını dolaylı olarak ifade etti.
Eski AB Daimi Temsilcisi yorumunu, ABD'nin gerilim ve çatışmalardan çıkar sağladığını da imâ ederek “Evvela burada hakça ve olması gerektiği şekilde, buradaki insanları ve devletleri bölerek değil, bunları birleştirerek ve barış getirerek Orta Doğu’yu ayağa kaldırdığınız ölçüde ne kaybedersiniz? Dolayısıyla ABD dediğiniz zaman iki defa düşünmek ve yapmak lazım." diye sonlandırdı.
(AEK)