*Fotoğraf: Hatice Ataç / csgorselarsiv.org
Kendisine ve çocuklarına işkence eden eşini öldüren ve serbest bırakılan Melek İpek'in geçen hafta açıklanan gerekçeli kararı, özsavunmanın bir hak olduğunu bir kez daha gösterdi.
Nevin Yıldırım, Fikriye Özbek, Nimet Akgün... Bu kadınlar da özsavunma hakkını kullandılar. Ancak bu hakları gözetilmediği için cezaevindeler. Bu nedenle müebbet hapse mahkum edilen kadınlar var.
Birçok kadın, hayatta kalmak için kendisine şiddet uygulayan erkeklere karşı özsavunma hakkını kullandığında ceza alıyor. Meşru müdafaa hakkı kadınlar için çoğunlukla kabul görmüyor. Bunun nedenini ve özsavunmanın ne olduğunu, kapsamını avukat Tuba Uçar'la konuştuk.
Melek İpek kararı
| |
"Saldırıyı bertaraf zorunluluğu"
Özsavunma nedir? Yasal olarak neyi ifade ediyor?
Özsavunma en temel anlamıyla kişinin kendisini veya bir başkasını mevcut veya olası tehlikelere karşı korumasını ve korunmasıyla ilgili tedbirleri ifade ediyor.
İnsanlar tarafından ilk duyulduğunda, karşılaşılan tehlike veya şiddeti bertaraf etmek amacıyla gösterilen fiziksel savunma gibi anlaşılsa da özsavunma bunun çok üstünde bir kavram.
Kişinin karşılaştığı şiddet karşısında verdiği hukuki mücadele veya aldığı psikolojik destek de aslında bir özsavunma. Meşru savunmanın salt bir hukuki terminoloji olmaktan çıkıp toplumda daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmak gerekiyor.
Çünkü toplumda meşru savunma veya özsavunma hakkından bahsedildiği zaman bu, kişinin işlediği fiil karşısında herhangi bir cezai yaptırıma uğramayacağı şeklinde algılanıyor. Bu nedenle toplumda tepkilere sebep olabiliyor.
Halbuki, meşru savunmanın amacı kişiye maruz kaldığı haksız saldırı karşısında kendini koruma içgüdüsüyle işlediği fiil sebebiyle herhangi bir cezai sorumluluk yüklememek. Burada kişinin kendi isteğinden ziyade o saldırıyı bertaraf edebilmesi için bir zorunluluk söz konusu.
Temel bir hak
Davalarda, kadınların bu hakkı neden gözetilmiyor?
Bu hakkı kullanan kadınların anayasal hakkının gözetilmemesinin başlıca sebeplerinden biri, hukuk sistemimizde özsavunmanın anayasadan ziyade ceza kanununa bir dayanak sağlaması.
Kişilerin özgürlüklerinin ve mahremiyetlerinin değerli olduğundan yola çıkarak özsavunmanın temel bir hak olduğunu söylememiz gerekir.
Özsavunma hakkı, ceza ve yaptırım öngören bir sistem içerisinde değerlendiriliyor. Kişinin yaşama hakkını savunması için gerçekleştirdiği bir fiil sebebiyle dahi yargılanması bekleniyor.
Aslında burada gözetilmesi gereken esas unsur, işlenen fiilden ziyade işlenmesine sebep olan olay ve korunmaya çalışan menfaat olmalı.
Peki bu konuda yasalar mı yetersiz yoksa işleyişte mi sıkıntı var?
Temel problemimiz hukuki destek mekanizmalarının yeterliliğinden ziyade bu mekanizmaların işleyişinde. Öngörüldüğü şekilde uygulanmadığı için toplumda o mekanizmanın yeterli olmadığına dair bir algı oluşuyor.
Avukatlar olarak, kanunda tanımlandığı ve sınırları öngörüldüğü haliyle meşru müdafaa hakkının uygulamaya da doğru ve etkin yansıtılabilmesini sağlamamız gerekiyor.
Davaların sonuçlarında meydana gelen tepkilerin esas sebebi, meşru müdafaa ile ilgili toplumda yerleşen yanlış algı. Bu sebeple hem dava sürecindeki karar aşamasında hem de bu kararın kamuoyuna yansıtıldığı aşamada avukata etkin ve önemli görevler düşüyor.
Nedir bu görevler, avukatlar ne yapabilir?
Avukatlık bir kamu hizmeti ve bir davada avukata düşen en önemli görev maddi gerçeğin objektif bir şekilde açığa çıkartılmasını sağlamak. Bunu yaparken toplumun doğru bir şekilde bilgilendirilmesini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Sosyal medyada artık bir davaya ilişkin çok fazla bilgiye ulaşabiliyoruz. Ancak yanlış bilgi yığınına da maruz kalındığını görebiliyoruz ve maalesef bu durum mahkeme sürecine de etki edebiliyor.
Bu sebeple avukatların yargı sürecinde maddi gerçeğin ortaya çıkması adına yönlendirici ve aynı zamanda kamuoyunu bilgilendirici bir rolü bulunuyor.
"Dönüm noktası"
Melek İpek kararının özsavunma için önemi nedir?
Çok kez tanık olduğumuz kadına şiddet karşısında kadının kendini koruması için verdiği mücadelenin bir yansıması olan bu karar gerçekten bir dönüm noktası niteliği taşıyor.
Melek İpek ve onun gibi daha binlercesi mevcut sistem ve işleyiş içerisinde maruz kaldıkları şiddet karşısında maalesef yalnızlığa mahkum ediliyor.
Bu kararla kadının hem fiziksel hem de mental olarak yıprandığı şiddete karşı verdiği mücadele karşısında özsavunmanın gerçekten bir hak olduğunu anlıyoruz.
"Bu hakkı kullanan kadınları unutturmayacağız"Kadın Öz Savunma Akademisi'nin kurucularından İdil Kandil ise, özsavunma hakkını kullanan kadınların görünür olması için çalışmalar yaptıklarını söylüyor. Kandil, "Özsavunmanın mental ve fiziksel olarak iki boyutu var. Akademi olarak mental özsavunma için çeşitli eğitimler, projeler veya atölyeler yürütüyoruz. Kadın güçlenmesi ekseninde, özsavunmayı bir metot olarak kullanıyoruz" dedi. Devletin sorumluluğuKandil, güçlendirici özsavunmanın, olay anında ya da kriz sonrası müdahaleden çok, önleyici bir mekanizma olarak kullanıldığını anlattı ve özsavunma hakkını kullanan kadınların unutulmaması için çalıştıklarını belirtti: "Bu kadınların yaşantılarına baktığımızda, farkında olmadıkları ya da sonradan fark ettikleri bir şiddet halini tasvir ettiklerini görüyoruz. "Şiddet dediğimizde hepimizin zihninde bir kavram beliriyor ama birçok kişi şiddet gördüğünü bilmiyor. "Özsavunma içerisinde kullandığımız, 'durumsal farkındalık' da tam olarak buna tekabül ediyor. Bilinçlendirme kısmı gerçekten çok önemli. "Akademi olarak odak noktamızın önemli bir kısmını bilinçlendirme ve farkındalık eğitimleri oluşturuyor. "Aslında burada en büyük sorumlu ve en çok iş düşen yer, kadının karşısında değil yanında olması gereken devlet." Önleyici çalışmaların önemiKandil ayrıca, "Özsavunma hakkını kullanan kadınları unutmamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hatırlamanın yanında bunların altında yatan sebepleri yorumlamak ve önleyici çalışmaların zeminini oluşturmak da önemli" ifadelerini kullandı. | |
(SO/DŞ)