Özkaya'nın konuşması
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, törende yaptığı konuşmada, 2003-2004 Adli Yılı'nın hayırlı olmasını ve yargı yönünden başarılı geçmesini diledi.
"İsterdim ki, bu konuşmam önceki adli yılların açılış konuşmalarından farklı olsun" diyen Özkaya, bu adli yıla, devlete değil bireye evrensel nitelikleriyle öncelik tanıyan, laik, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarını hayata geçiren, çağdaş yeni bir anayasa veya en azından böyle bir anayasanın hazırlık çalışmalarıyla başlamayı istediğini söyledi. Anayasa'ya paralel olarak diğer yasalarda da değişiklik yapıldığını görmenin hazzını yaşayarak yeni adli yıla girmek isteyeceğini ifade eden Özkaya, şöyle konuştu:
"İsterdim ki sanki toplumun değişmez kaderi haline gelen vurgun ve yolsuzluk bataklığının kurutulması, işsizliğin, yoksulluğun azaltılması için gerekli ve etkin önlemler alındığının, yargının önünün açıldığının kıvancına varalım.
İsterdim ki birey ve ulus olarak 80 yılı aşan bir zaman süreci içerisinde, hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri, demokrasi, medeniyet ve çağdaşlaşma yönündeki tüm birikim ve kazanımlarımızın, Yüce Atatürk'ün ilke ve devrimleri üzerine kurulu, demokratik laik hukuk rejiminin olduğu unutulup göz ardı edilmeden, Cumhuriyetin sağlam temelleri ve vazgeçilmez ilkeleri örselenip zedelenmeden, aksine onlara dayanılıp, onlardan hız alınarak yeni bir ruh ve heyecanla kalkınma, çağdaşlaşma, ileri uygarlıklara ulaşma yönünde el ve gönül birliğiyle çalışıp çaba gösterelim... Özlemlerden değil, övünülecek gerçeklerden söz edelim."
"...Takdirle karşılıyoruz"
Son dönemlerdeki meclislerin ve hükümetlerin insan hak ve özgürlüklerine daha geniş bir boyut ve anlam kazandıran ve güvence veren başarılı çalışmalarını, özellikle Avrupa Birliği uyum yasaları yönünde gösterdikleri üstün gayretlerini, Çek Yasası, İş Yasası, İcra İflas Yasasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa, Adalet Akademisi Yasası gibi yasaların kabul edilmesini takdirle karşıladıkları ve alkışladıklarını ifade eden Özkaya, "Meclis Komisyonlarında görüşülmekte olan yasa tasarılarını biliyoruz. Ne var ki, kimi yasaların değiştirilip yenilenmesine, iyi niyetli çabaların sürdürülmesine rağmen ulusumuzun istediği ve hak ettiği konumdan çok uzaktayız" dedi.
"Dış dinamiklerin zorlamasıyla değil..."
Köklü reformların gerçekleştirilmesini ağırdan alma, yapılan küçük işleri reform gibi göstererek oyalama, popülist politikalar uygulama lüksüne sahip olunmadığını anlatan Özkaya, genç, dinamik, haklarını bilen ve arayan Türk toplumunun artık durmaya, oyalanmaya, hatta ağır ilerlemeye tahammülü kalmadığını, bu reformların dış dinamiklerin zorlaması ile değil, halkın gereksinmelerinin ve isteklerinin bu doğrultuda olduğu bilinciyle yapılması gerektiğini kaydetti.
Çağdaş demokrasilerin en belirleyici özelliği olan hukukun üstünlüğünün ve hukuk güvencesinin sağlanması için iki temel unsurun bir arada gerçekleşmesine gerek olduğunu anlatan Özkaya, bunlardan birincisinin, insan hak ve özgürlüklerini en geniş anlamda tanıyıp güvence altına alan, evrensel ilkelere uygun, toplumun gereksinmelerine cevap veren iyi yasaların çıkarılması, diğerinin de bunların doğru, etkin bir biçimde ve zamanında uygulanması olduğunu belirtti.
Özkaya, bu iki temel unsurdan birinin veya her ikisinin bulunmadığı veya noksan olduğu bir ülkede; hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin varlığından, hak ve özgürlüklerin güvence altında bulunduğundan söz edilemeyeceğini ifade ederek, "Türk hukukunda bu iki unsurun varlığını ve tam olduğunu ileri sürmek olanaksızdır" diye konuştu.
"... Aldığımız yasalar değişti"
Türk hukukunda bu iyileştirme ve değişme çok ağır işlediğini, uslararası hukuka ayak uydurmakta ve uyum sağlamakta geç kalındığını bildiren Özkaya, "Aldığımız yasaların birçoklarının asılları, batı ülkelerinde tamamen veya kısmen değiştirilmiş bulunmaktadır" dedi.
Aksayan ve eskiyen yasaların değiştirilmesi gerektiğini, düzeltilmesi, değiştirilmesi hatta yenilenmesi gereken yasaların başında Anayasanın geldiğini ifade eden Özkaya, şöyle konuştu:
"1982 Anayasası bugüne dek birçok olumlu değişikliklere uğramış, başlangıç bölümü, 30'dan fazla maddesi değiştirilmiştir. Ancak çeşitli tarihlerde yapılan bu değişiklikler yetersiz kalmış, hatta hazırlanış felsefeleri farklı olduğundan öteki maddelerle uyumsuzluklar doğurmuştur. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasal sorunu halen devam etmektedir. Tepkisel felsefeyle ve otoriter devlet anlayışıyla hazırlanmış bu anayasada yer yer yapılan değişikliklerle ancak sınırlı iyileştirmeler sağlanabileceği, değişim istek ve çabalarının sona ermeyeceği göz önünde tutularak Türkiye'de pek çok sorunun kaynağını oluşturan 1982 Anayasası tamamen değiştirilmeli, sadece bugünün değil, yarınların da ihtiyacını ve toplumun beklentilerini karşılayacak, çağın evrensel değerleriyle bütünleşecek yeni bir anayasa kabul edilmelidir."
"Anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir"
Özkaya, özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş yeni bir anayasanın beklenen süre içerisinde çıkarılamaması halinde farklı zamanlarda yapılacak birbirleriyle çelişen değişiklikler yerine, çağdaş normlara uymayan tüm maddelerin hep birlikte değiştirilmesi yoluna gidilmesi gerektiği belirtti.
Özkaya, bir kısım idari işlem ve kararları yargı denetimi dışında tutan Anayasa maddelerinin yürürlüğüne son verilmesi gerektiği, hukuk devleti kavramına uymayan, toplumun gereksinmelerini karşılamadığı anlaşılan maddelerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini anlatarak, "Anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir. Gerek bu maddeler, gerekse değiştirilmesi gereken öteki tüm maddeler, gözden geçirilip değiştirilirken herhangi bir partinin veya iktidarın isteği ve tercihi değil, tüm toplumun beklentisi, gereksinmeleri, demokratik standartlar, insan hakları ve hukukun üstünlüğü esas alınmalıdır" diye konuştu.
DGM'ler kaldırılmalı
Özkaya, Anayasa'da yapılması gereken değişiklik ve iyileştirmeleri tamamlamak üzere bir kısım temel yasaların da değiştirilmeleri ve yenilenmelerinin zorunlu olduğunu kaydetti. Değişiklik gerektiren yasalara değinen Özkaya, "Doğal mahkeme kuralına aykırı bulunan Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmalı, görevleri ağır ceza mahkemelerine devredilerek ağır ceza mahkemeleri arasında iş bölümü esası getirilmelidir" dedi.
Pek çok davanın gereksiz yere açılıp yargının önü tıkandığını, kişiler veya kişilerle kamu kurum ve kuruluşları arasındaki özel hukuk ilişkilerinden doğan ve tarafların iradeleriyle çözümlenebilecek davaların, önce uzlaşma kurullarında çözüme kavuşturulmasını isteyen Özkaya, mümkün olmadığı taktirde hukuk mahkemelerinde dava açılması için usul hukukunda ve maddi hukukta gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini söyledi.
Adli Kolluk Yasası'nın bir an önce kabul edilmesi gerektiğini,Kira Yasası'nın kira tespit komisyonlarının kurulması yönünde değiştirilmesinde zorunluluk olduğunu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü demokrasiyi gerçekleştirmek, parlamentoyu demokratikleştirmek üzere Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında mutlaka değişiklik yapılması ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın, Anayasa'nın değişen 68 ve 69 maddelerine uyumlu hale getirilmesi gerektiğini anlatan Özkaya, teknolojik olanaklardan yararlanılarak, hızlı ve güvenilir tebligat yapılacak şekilde Tebligat Kanunu'nun değiştirilmesini, bilirkişilik müessesesinin davaları uzatmayacak şekilde ayrı bir yasa ile düzenlenmesini istedi. Özkaya, İcra ve İnfaz Hukuku yeniden gözden geçirilmesini, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Yasa Taslağı'nın bir an önce yasalaşması gerektiğini söyledi.
Orman işgalini yasalaştırmak..."
Özkaya, Türkiye'de ormanların çoğalacağına azaldığını, erozyonun ürkütücü boyutlara ulaştığını ifade ederek; şöyle konuştu:
"Devlet ile orman köylüsü arasında kavga bir türlü bitmemekte, ormanlarımız alev alev yanmaktadır. Devlet ormanların tahribatını önleyememekte, önce ormanda işgale ve yapılaşmaya göz yummak sonra da bu yerleri orman dışarısına çıkarmak suretiyle orman işgalini yasallaştırmak gibi yanlış politikalarla ormanların azalmasına neden olmaktadır. Çaresizliğin sonucu olarak yapılan orman dışına çıkarma işlemleri, artık gelenek halini almış durumdadır. Orman Bakanlığı, ormanların korunmasında yetersiz, azalmasına seyirci kalmaktadır. Ormanların korunup çoğaltılması için yeni bir felsefe ile bireyden devlete, köyden şehre, ceza evlerinden emniyet güçlerine ve okullara kadar tüm kurum ve kuruluşları bu yönde örgütleyecek, aralarında el ve işbirliğini sağlayacak bir Orman Kanunu çıkarılmasında zorunluluk vardır."