Milliyet Gazetesi'nin eski genel yayın yönetmenlerinden biri olan Umur Talu
böyle diyordu.
Antalya'da gerçekleştirilen "İnternet Çağında Gazetecilerin Geleceği" konulu seminerde konuşan Talu, Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) Yasa tasarısıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı:
"RTÜK başından sonuna kadar karşı olduğum bir kurumdur. Yanlış bir yapıdır. Ama bozuk bir saat de günde iki defa doğruyu gösterir . Bu çerçevede RTÜK doğru işler de yaptı. Bunlardan bir tanesi de medya patronlarının, sanayi ve borsa şirketlerine sahip olamaması ve kamu ihalelere girememesi hakkındaki maddedir. Bunu doğru buluyorum."
Hüsamettin Özkan'ın Rolü
Umur Talu, seminerin "Türkiye'deki Medya Krizi" başlıklı bölümünde Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın bu yasa konusundaki belirleyici rolünü detaylandırarak anlattı:
"Hüsamettin Özkan, medya patronlarına sürekli olarak, getirilen sözkonusu sınırlamaların kaldırılacağı sözünü veriyordu. Başbakan Bülent Ecevit ise buna sıcak bakmıyordu. Bunu birinci ağızdan biliyorum."
Büyük medya ve hükümet
Konrad Adenauer Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Alman Türk Vakfı'nın ortaklaşa düzenlediği ve Antalya Kemer'de Kilikya Otel'de yapılan "İnternet Çağında Gazetecilerin Geleceği" seminerinin ikinci günü konuşan gazeteci yazar Umur Talu, siyasi partilerin bu yasa karşısındaki tavırlarını şöyle analiz etti:
"Bu yasadan yana olanlar cephesi fire veriyordu. RTÜK'ün yeni yasasına yatkın olan Cumhurbaşkanı gitti, yerine karşı olan geldi. Askerler de bu yasa tasarısına karşıydı."
" Büyük medya hükümetle uyum içindeydi. Enerji skandalında büyük medya farklı tavır almaya başladı. Aynı grubun bir gazetesi dosya tutanak yayınlarken, diğer gazetesi hükümetin yanında yer alan bir tavır sergiledi .
"Yolsuzluklara karşı olduğunu söyleyerek iş başına gelen hükümet, yolsuzluk dosyaları arasına sıkıştı.İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, kendi partisini sıkıştıracak operasyonlara yol verdi. ANAP'ı koruyan bir tavır sergilemedi."
"Daha sonra dışarıdan Kemal Derviş geldi ve hükümete dördüncü bir ortak gibi girdi. Bu sırada savcı Talat Şalk, soruşturma dosyalarını alabildiğine derinleştirdi, basına açıkladı, polemiğe girdi. Zaten hükümetin anti-demokratik ve keyfi tutumlarına karşı olan bir Cumhurbaşkanı var."
"Bu sırada savcı Şalk ve Tantan aleyhinde haberler yayınlanmaya başlandı. Bu koşullarda hükümet büyük medyanın istediği yere doğru sessizce geldi ve yasa tasarısı bu koşullarda eski biçimiyle Meclis Genel Kurulu'na indi."
"Şimdi ufukta çatışma gözüküyor. TBMM'den geçse bile Cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı'ndan geçse Anayasa Mahkemesi var."
Basın Konseyi: Laf olsun, torba dolsun
Umur Talu, bir Alman gazetecinin sorusunu yanıtlarken Gazeteciler Cemiyeti'nin Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ile Basın Konseyi'nin 16 maddelik ilkelerinin aynı şey olmadığını belirtip, şöyle dedi:
"Basın Konseyi'nin 16 maddelik ilkeleri laf olsun torba dolsun'dan öte bir anlam taşımıyor. Aynı Basın Konseyi RTÜK yasasını bu şekliyle çıkması için kulis yapmıştır!".
Tasfiye ve RTÜK Yasası
Umur Talu, 28 Şubat 2001 tarihindeki Milliyet'in eski yazar ve çizerlerinin tasfiyesi operasyonunu şöyle anlattı:
"Büyük medya içinde olup da RTÜK yasası konusunda büyük medyaya ihanet eden biriyim. RTÜK yasına karşı çıktım ve bunu internet sitelerinde yazdığım yazılarda açıkladım. "
Milliyet 450 binden 115 bine
Talu, Milliyet'deki tasfiye operasyonu hakkında ise şöyle konuştu:
"Milliyet zaman zaman patronuna rağmen, zaman zaman da patronuyla birlikte bağımsızlaşan bir gazeteydi. Milliyet bu operasyonla geçmişini silmek istedi.
Talu, işten atılmasına ilişkin diğer sorular üzerine "Gazeteci meslektaşlarımdan, genç gazetecilerden ve okurlardan destek mesajları aldım. Milliyet okuru bu atılmaları çok ciddi biçimde protesto etti. Gazetenin 400-450 bin olan günlük tiraj 115 bine düştü."
Talu, "Niye Çek Cumhuriyeti'nde olan tepki biçimi bizde olmadı?" sorusunu sorarak, daha sonra şöyle yanıtladı:
"Biz içeride direnmedik ki, okurlar gazetenin kapısına gelip bizi desteklesin. Belki ilerde bunu yapmasını da öğreniriz"