Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti) başını çektiği Demokratik Kurumlar Platformu, günlerdir 13 Ekim’de Diyarbakır'daki mitingin hazırlığı içindeydi.
Platform “Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed’de buluşuyoruz" sloganıyla Öcalan'ın özgürlüğünü gündeme taşımayı amaçlayan miting için çalışmalarını sürdürürken, Diyarbakır Valiliği gece yarısı yaptığı açıklamayla mitingi yasakladığını duyurdu.
Beş gün boyunca Diyarbakır'da ifade ve seyahat özgürlüğü askıda
Diyarbakır Valiliği alışılmadık uzunluktaki birkaç cümleden oluşan kararıyla sonuçta "9 Ekim 2024 günü saat 00.01’den 13 Ekim 2024 günü saat 23.59’a kadar 5 gün süreyle [...] açık alanlarda yapılmak istenilen (toplanma, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb.) her türlü eylem"i yasaklıyor.
Kararla ayrıca "diğer illerden bu eylemlere katılmak amacıyla geldiği veya ilimiz sınırlarını kullanarak diğer illere geçeceği değerlendirilen şahıs ve araçların ilimiz sınırına girişleri/geçişleri/çıkışları, dış ilçelerimiz açısından ise bu eyleme katılacağı değerlendirilen şahıs ve araçların çıkışları ve/veya il merkezimize girişleri [de] yasaklanıyor."
Zincirleme yasak gerekçeleri dizisi
Valilik kentte fiili bir olağanüstü hal ilan edilmekte olduğu izlenimi doğuran kararının gerekçesini de 78 sözcükten oluşan bir başka cümleyle dile getiriyor:
13 Ekim 2024 Pazar günü 13.00-18.00 saatleri arasında Yenişehir ilçesi İstasyon Meydanı’nda düzenlenmek istenilen miting ile ilgili olarak yapılan değerlendirme neticesinde; PKK/KCK terör örgütünün çağrıları dâhilinde 9 Ekim tarihi bahane gösterilerek, bu tarihten itibaren ilimizdeki teröre müzahir yapıların yaygın illegal eylemler yapabileceği, milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyici kışkırtıcı eylemlerin gerçekleştirilebileceği, cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü hedef alan müessif olayların yoğunluk kazanabileceği ve miting süresince kamu düzeni ve güvenliğinin ciddi şekilde bozulabileceği mütalaa edildiği [...]’‘
DBP ve DEM Parti'nin çalışmaları
Çalışmalarda yer alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM Parti) siyasetçiler "ev ev, kapı kapı" olarak niteledikleri bire bir temaslarla Diyarbakırlılar'ı Pazar günü gerçekleştirilecek mitinge davet ediyorlardı.
Salı günü, DBP ve DEM Parti'den bir ortak heyet kentteki siyasal parti ve sivil toplum örgütlerini ziyaret etmişti.
Mezopotamya Ajansı'nın (MA) haberine göre, ziyaretlerine Kürdistan Yurtseverler Partisi'yle (Partiya Welatparêzên Kurdistanê [PWK]) başlayan heyet dizisinde daha sonra İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nin kapısını çalmış ve DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, İmralı Özel Cezaevi'nde Öcalan'a uygulanan tecride odaklanarak "Tecrit en ağır işkence yöntemlerinden bir tanesi ve uluslararası belgeler ve mahkeme kararlarında da insanlığa karşı işlenen bir suç olarak tanımlanıyor" dedi. Beştaş, "tecridin bitmesinin Türkiye’deki atmosferin değişmesine çok önemli bir katkı yapacağına inan[dıklarını]" söyledi. 13 Ekim mitinginin ve mitinge katılımın önemini vurgulamıştı.
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz da, tecridin Kürt meselesine yönelik çözümsüzlüğün bir yansısı olduğunu söyledi. Başkan, uluslararası heyetler ve komisyonlara tecridi ve tecridin çözümsüzlüğe etkisini "defaatle anlattıklarını" aktarmıştı.
CHP: "Sorunlarımız ortak"
İHD'nin ardından Cumhuriyet Halk Partisi ( CHP) Diyarbakır İl Örgütü'nü ziyaret eden heyeti karşılayan İl Başkanı İsmail Akyıl, "Çözüm için elimizden ne gelirse bu konuda destek oluruz. Çünkü sorunlarımız nasıl ortaksa burada yaşanacak her şey hem insan hakları hem de demokrasi açısından hem de toplumun değer yargıları açısından önemli." demişti.
"Çocuklarımız, torunlarımız bu topraklarda beraber yaşıyor. Ailelerimiz burada, olabilecek her şey bizleri de etkiler.”
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaretin ardından heyet DEM Parti binasında ziyaretleri kabul etti. Devrimci Demokrat Kürt Derneği'nin (DDKD) ziyaretinin ardından Kürdistan Komünist Partisi (KKP) ve KESK Amed Şubeler Platformu heyetlerini ağırladı.
KESK buluşmasında Eğitim Sen 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Saliha Zorlu, "Ortadoğu çok önemli bir sürecin içerisinden geçiyor. Soykırıma varan katliamlar yaşanıyor. Dönem Kürdistan’daki halkların tamamını özgürleştirmenin koşullarını da içeriyor." dedi.
Şırnak'ta da çalışmalar sürüyordu
13 Ekim buluşması için Şırnak merkez ve Hezex (İdil), Qilêban (Uludere), Silopiya (Silopi), Elkê (Beytüşşebap) ve Cizîr (Cizre) ilçelerinde de gün boyu halkla teması sürdüren DEM Parti Şırnak milletvekilleri Newroz Uysal Aslan ve Zeki İrmez'in de aralarında olduğu topluluk, merkezde çarşı ve pazar esnafını ziyaret etti, gün boyu semt ve mahallelerde evden eve dolaşarak halkı mitinge davet etmişti.
Yasak ilanıyla ilgili olarak henüz DEM Parti ve DBP'den bir açıklama gelmedi.
9 Ekim neden önemli?
9 Ekim'in Kürt siyasi hareketi için önemi, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 1998'de Suriye'den çıkmaya zorlanması ve daha sonra ülkeler ve kıtalar arasında yer değiştirerek bir yeni üs arayışı içindeyken Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi sürecinin başlangıcını temsil ediyor olmasında.
PKK'nin (Kürdistan İşçi Partisi) kurucusu ve lideri olan Öcalan 1978'den başlayarak karargahını Suriye'ye taşımıştı. Ankara'nın Şam'a yönelik askeri harekat tehditleri sonucunda Suriye hükümetinin 9 Ekim 1998'de Öcalan'ı ülkeden çıkmaya zorlaması Kürt siyasi hareketi ve PKK açısından bir dönüm noktası oldu.
Bu tarih, PKK ve Kürt siyasi hareketi tarafından Öcalan'ın etkisizleştirilmesine yönelik, "uluslararası komplo" olarak adlandırılan bir uluslararası işbirliğinin başlangıç anı, Türk devleti açısından da son yüzyılın en önemli "iç çatışması" kapsamında örgüte karşı yürütülen mücadelede önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Öcalan'ın uluslararası bir kovalamacanın ardından 1999'da Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye getirilmesi, Türkiye'de yankıları hiç dinmeyen büyük bir siyasal olaydı. Hem Kürt hareketinin stratejilerinde hem de olayların gidişinde kritik bir an ve Kürt hareketinin uluslararası boyutlar kazanması açısından da kritik bir dönüm noktası olmuştu.
(AEK)