Karaduman, karayollarına oranla, çevreye ve doğaya da daha az zarar veren demiryollarının "neden geliştirilmediğini" şu sözlerle özetliyor:
* Demiryollarının makus talihi, 1948'deki ilk Marshall yardımıyla karayollarına yatırımın artmasıyla değişti. Ülkedeki tüm demiryolu ağı da 1950'ye kadar yapılmıştır.
* Otomotiv sektörünü geliştirmeyi hedefleyen, karayollarına yatırım yapan anlayışla, Türkiye petrolde dışa bağımlı hale geldi. Otoyol yılları olarak da anılan Özal'lı yıllardan sonra demiryollarının tasfiyesi de başladı.
* Bir kentin gelişmesi için bölgesel planlamada demiryollarının çok önemli bir yeri vardır. Ancak bu planlar politik iradeyle birleşmediğinde anlam taşımaz.
* Devlet Planlama Teşkilatı'nın da işlevsiz hale getirilmesi, bölgesel düzeyde planlamaların yapılmasını engelledi. Marmara depremindeki yıkımın büyük olmasının nedeni, büyük yatırımların tek merkezde toplanması ve buna uygun yerleşim yerlerinin yapılmamasıdır.
* Şehir plancıları olarak, her kazadan sonra, demiryollarının ya da ulaşım sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda açıklama yapma konusunda düşünüyoruz. Tabii ki isteğimiz, mesleki birikimlerimizin siyasi irade tarafından kullanılabilecek yapıların yaratılması.
* Sadece belediyelerde teknik eleman gibi çalışan şehir plancısı olmayı istemiyoruz. Demiryollarının gelişimi de, şehir planlamasında etkin olarak kullanılan, çevreye zarar vermeyen, doğayı yok etmeyen, ucuz ve güvenli bu ulaşım sistemine yapılacak yatırımların sistemli ve sürekli olmasına bağlı. (ÖG/YS)