İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Kocaeli Şubesi'nde çalışan, insan hakları başta olmak üzere bir çok STK'da gönüllü olarak yer alan, 34. haftaya giren başörtüsü eyleminin içindeki aktivistlerden biri olan Şilan Timur'la, bianet adına söyleştik.
Şilan hanım, türban eyleminizin nedeni nedir?
Bir kere türban değil, başörtüsü eylemi bizim eylemimiz. Türban söylemine karşı çıkıyoruz. 34. haftadır yapıyoruz. Amacımız başörtüsü yasağının kalkması. Ona yönelik bir eylem. Her hafta Kocaeli İnsan Hakları anıtının önünde toplanıyoruz.
Eyleminizle ilgili hiç engellemeyle karşılaştınız mı?
Hayır? Belirli bir standardın dışına çıkmıyoruz. O haftaki gündeme göre, söyleyecek yeni bir sözümüz varsa görüntüler veriyoruz. .Kısa skeçlerimiz oluyor. Sonra da bir basın açıklaması yapıyoruz. 20 dakikalık bir eylem. Polis bulunuyor ama, müdahale etmiyor. Zaten bir sivil polis oluyor.
Eyleminizle ilgili olarak emniyete her hangi bir bilgi veriyor musunuz?
Emniyete bildirmiyoruz. Zaten öyle bir zorunluluğumuz da yok. Bizden de öyle bir şey istenmedi.
Başörtüsü ya da türban, bu ayrım neden kaynaklanıyor?
Türban başkaları tarafından uyduruluyor. Arkasına başka bir şey sığdırılarak karşı çıkılıyor.Bizim başımızdaki başörtüsü. Bu yeterli bir deyim. Başka bir şeye gerek görmüyoruz. Türbanın nereden kaynaklandığını da bilemiyorum. Biz o ayrımı yapmıyoruz. Bu ayrım üzerinden bize yapılan yasağa karşı çıkıyoruz.
Türban ya da başörtüsü... Bu konuda iki ayrı söylem var. Biri türbanın erkekler tarafından kadını sosyal yaşamın dışına atmak için kullanıldığı, diğeri ise siyasi bir simge olduğu yolunda. Sizin düşünceniz nedir?
Kendi adıma konuşuyorum. Bilgisayar mühendisliği Son sınıfta okuyorum. İnsan hakları derneğinde çalışıyorum. Engellilerle, maddi sorunu olan insanlara yardım için çalışıyorum. Sosyal hayatın tamamen içindeyim. Örtülüyken de okula devam etmek istiyorum. Bir tek okul kabul etmiyor. Örtümle kabul edilmek istiyorum. Tek sorun çıkaranlar yasağı koyanlar.
Başörtüsünün siyasi bir simge olarak kullanıldığı sorunuza gelince, başörtüsü Allah'ın bir emridir. Başka bir şeyi simgelemiyor. Siyasi simge oluşu karşı çıktığımız söylemlerden biri.
Bu konuda İslam bilginleri arasında da ikilem var. Kuran'ın örtünmeyi emretmediği ya da örtünme biçimleri olduğu yolunda. Sizin düşünceniz nedir?
Farklı örtünme biçimleri hususunda yorumlar olabilir ama, Kur'an-ı Kerim'de örtünme ayeti vardır. Ben örtünerek bu seçimi zaten daha öncesinde yapmıştım. Bu benim inancım ve tek isteğim; inancım doğrultusunda bütüncül bir yaşama sahip olmak.
Sizin inancım gereği diyerek yaptığınız örtünenle örtünmeyen ayrımı olmuyor mu?
Bu ayrımı ben yapmıyorum ki, yasağı uygulayanlar yapıyor.
Örtünmeyenlerin inançsız olduğu sonucu çıkmıyor mu?
Örtünmeyenlerin inancız olduğu Kuran'da bile yazmıyor. Bu bir ibadettir. Yapılmaması günaha yol açar. Kişiyi inançsız kılmaz. Bütünün bir parçası eksik diye, o bütün yok sayamazsınız ki.
Türbana/başörtüsüne karşı çıkanlar, iki nedenle karşı çıkıyor: Birincisi. erkeğin kadını eve kapatılmasına yol açtığı; ikincisi de siyasi bir simgeye dönüştüğü..?
Eğer başörtüsüne erkeğin kadını eve kapattığı düşüncesiyle karşı çıkılıyorsa, başörtüsüne değil o düşünceye karşı çıkılır. Bu bir çelişkinin ifadesidir. Kadının eve kapatılmasına karşı çıkılıyorsa, benim örtümü yasaklayarak mı çıkılır? Örtüm beni sosyal hayat dışına atmıyor. Bırakın biz karar verelim. Örtülü kadınlar kendi adına o kararı versinler. Bizim adımıza başkaları karar vermesinler.
Sol düşünce insan hakları, eşitlik ve adalet gibi talepleri nedeniyle yıllardır mücadele içinde. Çok insan düşünceleri yüzünden öldü, öldürüldü. Ama İslami kesim başörtüsü/türban gündeme gelinceye kadar ortada yoktu?
"Başörtüsü eylemleri uzunca bir süre öncesine dayanıyor. Çok yoğun değildi ama, vardı. Geçmiş adına konuşmuyorum. Şu anda bir zulüm olduğunu için, zulüme karşı çıktığımız için de buradayız. Savaş karşıtı eylemlerine de katılıyoruz, zulüme her yerde karşı çıkıyoruz. 20 yaşındayım ve ben şimdi farkına varıyorum zulmün ve karşı çıkıyorum.
Evet sizin dediğiniz doğru ve bu İslami kesimin bir eksiğiydi ama, Müslüman kesim her zaman otoritenin karşısında idi. Otoriteye ve emperyalizme karşı yapılan eylemler de vardı ama, bu belki sol kesimin eylemleri kadar yoğun değildi. Belki bunu eylemler yoluyla dile getirmeyi denemedi ama zulmün karşısındaydı.
Bugün, İslami kesimin kullandığı dille, sol kesimin kullandığı dil aynılaştı. Farklı kelimelerle de olsa eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları, barış isteniyor?
İslami kesimde, sonuçta ortak bir insan hakları dili olduğu için o dili kullanıyor. Ortak bir insan hakları dili var ve o dili herkes kullanıyor.
Yani, amaca giden bir yol mubah mı?
Amaç doğru olduktan sonra, zarar vermeyen her yol mubahtır. İnsanlara zarar veremeyecek her yol, doğru şekilde kullanılıyorsa mubahtır.(AD)