ABD'nin Irak'ta Kürtler dışındaki grupları silahsızlandırma çabalarını "yeni bir yönetim kurmanın ne kadar güç olacağını iyi kestiremediğinin göstergesi" şeklinde yorumlayan Turan, Ortadoğu'daki son gelişmeleri Bianet'e değerlendirdi:
ABD'nin şimdiki "barış" çabalarına karşı Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin tutumu ne olabilir? Çözüme yönelik nasıl bir tutum benimseyebilirler?
Hamas gibi örgütleri benimseyen güçler de giderek güçsüzleşiyor. Bu örgütler de uluslararası destek olmadan tutunamıyor.
ABD, Suriye ve İran'a uyarıda bulunurken, İsrail'deki örgütleri desteklememeleri uyarısında da bulunuyor. Bu bakımdan ABD'nin bu örgütleri zayıflatacak politikalar izleyeceğine kuşku yok. Burada önemli olan, İsrail'in böyle bir politika karşısında nasıl bir tavır alacağıdır. Çünkü, şimdiye kadarki girişimlerde İsrail ve Filistin arasında bazı anlaşmalar yapıldı. Fakat İsrailliler de en küçük bir sorunda hemen bu uzlaşmayı terk etmeye hazır gözüktüler. Şaron, İsrail'in "işgalci" konumda olduğunu kabul etti ama samimiyetleri sadece bir beyana göre belirlenemez.
ABD Ortadoğu'nun haritasını yeniden şekillendirirken ve bunu terörü son erdirmek gerekçesine dayandırırken Ortadoğu'da terörü meşrulaştırmak için sosyolojik zemin hazırlayan Filistin-İsrail anlaşmazlığını görmezlikten gelemez.
Şu an Yaser Arafat'ın durumu da önemli herhalde. ABD etkisizleştirmeye çalışsa da sizce şu anki çözüm çabalarında nasıl bir etkisi olabilir? Veya bir etkisi olabilir mi?
Yaser Arafat'ın barışçıl çözümü getirmekte başarılı olmayacağı, hatta belki eski kuşağın bir temsilcisi olarak barışın engellerinden biri olduğu, Filistin'de daha demokratik bir yapılaşmanın kurulmasına engel teşkil ettiği düşünülüyor. Zaten yeni bir Filistin hükümetinin kurulması, yeni bir başbakanın atanması da bir anlamda Arafat'ın gücünü zayıflatmayı öngören girişimlerdi.
Arafat'la ilgili olarak şu söylenebilir; bir hayli yaşlandı ve uzun bir zamandır liderlik yaptığı harekette halkını barışa çok da yaklaştırmış gözükmüyor. İsrail içerisindeki Araplar arasında da demokratik bir seçimde çok başarılı olmayabileceği dile getiriliyor. O nedenle Arafat'ın barış sürecine katılır gibi gözükmekle birlikte bunun itici gücü olmayacak, kendisi artık olayları belirleyici konumda değil. Giderek daha az aktör tarafından "hakiki muhatap" olarak kabul ediliyor.
ABD, Irak'ta yeniden yapılanma "projesinin" süresini uzattı. Irak'ta daha uzun süreli olarak ABD etkinliğinin olacağı görülüyor. Bunda neler etkili olmuş olabilir.
Bunda ABD'nin yeni bir yönetim kurmanın ne kadar güç olacağını iyi kestiremediğini söylemek de mümkün. Saddam Hüseyin'in diktatörlüğü sırasında Irak'ta şekillenmiş ve yönetimi devralabilecek örgütsel yapılaşma yoktu. Buna karşılık Irak dışında Irak muhalefetinin liderliğini üstlendiklerini ileri sürenlerin de aslında Irak içerisinde güçlü siyasi konumları bulunmuyordu. Zannediyorum ki ABD Irak'ta önce tabii siyasetin ortaya çıkmasını bekleyecek ve bunu teşvik edecek. Ancak Irak'ı yönetebilecek bir yapılaşma ortaya çıkarıldıktan sonra yeni yönetim için gayret gösterecek.
Irak'ta büyük ölçüde ABD etkin durumda, Arap ülkelerinin de yeniden yapılanmada bir etkinlik arayışında olmadığı görülüyor... Böyle bir arayış içine girebilirler mi?
Arap ülkeleri kendilerini başarıyla yönetmek, demokrasi oluşturmak konusunda pek iyi sınav veren ülkeler değil. O nedenle başkalarına verecek fazla bir birikimleri olduğu da söylenemez...
ABD, Irak'ta Kürtler dışındaki kesimleri silahsızlandırmaya çalışıyor. Burada zorlanabileceği gelişmeler yaşanabilir mi?
Bu çaba ABD'nin yaptığı hataların başında geliyor. Çünkü bir etnik grubu silahlandırmak ve ona istinaden de ülkedeki siyasi oluşumları belirlemeye çalışmak daha önce İngilizlerin Irak'ta denediği ve Süryani katliamlarıyla sonuçlanmış bir deneyimdi. Uzun vadede büyük sorunlar yaratma tehlikesi olabilir.(HA/BB/NK)