Önceleri sınır güvenliği, Türkmenleri koruma şemsiyesi v.b..gibi bahaneler ileri sürdü; ancak bunların inandırıcı olmadığı, böyle şeylerin bir savaş nedeni olarak ileri sürülmesinin mantıksızlığına kendisi de kanaat getirmiş olmalı ki, nihayet gerçek gerekçelerini açıkladı.
Federe değil üniter
"Türkmenlerin güvenliği" dedi, "mültecilerin sınırda bekletilmeleri" dedi, ama en sonunda çok net olarak "oradaki Kürtlerin bastırılması", "Kürtlerin pozisyonlarının dağıtılması" gibi askeri-siyasi gerekçeler ve borç taksitlerinin ödenebilmesi için de Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) bir miktar da para kopararak gerçek gerekçelerini ön plana çıkarttı.
Bunu Türk Dışişleri Bakanı da yüksek sesle "biz Irak'ta federasyon falan istemiyoruz, orada da bir üniter devlet oluşmasını istiyoruz" dedi.
Türkiye, uluslar arası hukuk bakımından haddini aşan bir konumu savunuyor. Türkiye kendi içinden çıkılmaz bu berbat rejimini bölgeye de enjekte etmeye çalışıyor. Buradan da şu çıkıyor: Nerede Kürtler varsa, aynen Türkiye'deki Kürtler gibi yönetilmelidir...
Oradaki rejimlerin, devlet politikalarının tespitinde de, yol gösterici olmak, etkili olmak, kendi rejimiyle uyum içersinde olmalarını belirlemek istiyor.
Benzer bir durum İran için söz konusu olsaydı, Türkiye aynı şeyleri İran için de ileri sürecekti...
Türkiye'nin sosyal darwinizmi
Türkiye, burada Sosyal Darwinist bir tez ileri sürmekte. Eğer, Kürtler kendi başlarına ayakta duracak askeri bir güce ve desteğe sahip değillerse, başka güçlü iradelerin yönetimi ve kontrolü altına girmeliler. Yani, bölgede asla bir varlıkları, güvenlikleri ve irade özgürlükleri söz konusu olmasın.
Ormandaki güçlü hayvanlarla güçsüz hayvanlar arasındaki ilişkiye benzer bir durum bu. Yani, zayıfsanız, güçlüler karşısında asla şansınız olmayacak ve bunu bir kader olarak kabul edip av hedefi olmanıza, yok olmanıza boyun eğeceksiniz.
Bu arada başka güçlülerin koruması altına girmenizi de kendi güvenliğim açısından tehlikeli bulurum ve o güçlülerle anlaşmak gerekirse bunu da ancak ben yaparım diyen Türkiye?nin politikasını bu nedenle Darwinizm diyorum...
Türkmenlerle "Kıbrıs faciası"
Türkiye, bir hata daha yapıyor. Türkiye, Türkmenleri Kıbrıs Türklerinin konumuna, sözüm ona bir çözüme kavuşturmak istiyor... Yüzyıllardan beri orada süregelen bir ortak yaşam biçimi var. Türkmenlerle Kürtler hiç de ihtilaflı iki toplum değildi.
Ama, son on yılda birdenbire Ankara yönetimi bir Türkmen kartı yarattı. Orada iki toplumu birbirine rekabet eder, çatışır hale getirmeye çalışıyor... Ve, öyle gözüküyor ki, Türkiye'ye kalsa bir Kıbrıs faciası da orada yaşanacak...
Birkaç gün önce Saddam'ın istihbaratı için bazı suikastlar ve provokasyonlara hazırlanan bir Türkmen "lider" tutuklandı ve sorgulanıyor diye kıyametler kopuyor.
Batı Trakya'daki Türkleri de ajanlaştırıyordu; daha çok da istihbarat örgütleri aracılığıyla bunu yapıyordu. Batı Trakya Türklerini, Bulgaristan Türklerini, Irak'taki Türkmenleri ajan pozisyonunda tutup kendince bir bölge politikası uygulamaya çalışıyor... Oralardaki toplumu, kişilik sahibi bir toplum olmak yerine, kendisi için bir pazarlık kartı, kendi rejiminin menfaatlerini kollamakla görevli bir sürü yerine koymak istiyor.
Kürt ve düşmansızlık paranoyaları
Türkiye, son üç dört yıldır düşmansız kalmıştı... Kürt paranoyası hep vardır, ama "düşmansızlık" paranoyası da vardır Türkiye'nin...
İlla ki bir düşmanı olsun istiyor. Yoksa ne yapıp eder bir düşman yaratır. Böyle bir devlet politikasını ne kadar iradeleriyle yarattılar bilmiyorum; ama bu bir refleks haline dönüşmüş durumda...
Yani adeta, düşmanı yoksa varlık gerekçesi de ortadan kalkacak gibi davranıyor...
Sorunlar Nasıl Çözülebildi?
TC ordusu kendi egemenlik alanı olan bu topraklarda 15 yıl boyunca "terörle" mücadele edip savaştı ve kazandı. Ne gibi sorunları çözdü. Savaş kazanmak tek başına her şeyi halletti mi, bir takım temel problemleri çözdü mü? Eğer çözdüğünü düşünüyorsa, bir terör korkusu da olmamalı... PKK ayaklanmasını en azından bastırmış gibi görünüyor. Öte yandan, Kürt sorununun siyasi, maddi ve psikolojik yanlarını çözmüş değil.
Şimdi gidip orada neyi çözecek? Üstelik kendi egemenlik sahası olamayan bir yerde... Bir yabancı devletin topraklarındaki Kürtlerin sorunlarını nasıl çözecek? İşte yukarıda değindiğiz bir refleksin, bir paranoyanın yansıması öne çıkıyor Türkiye'yi yönetenlerde...
Kürtler dünyanın neresinde bir özgürlük ve hak talep ediyorlarsa, Türkiye bunu kendinden koparılmak istenen yasadışı bir hak talebi gibi telakki ediyor.... İran'da da Kürtler özgürlük mücadelesi veriyorsa Türkiye rahatsız olur.
24 yıl önce, molla rejimine karşı Kürtlerin ayaklanmasında da benzer hassasiyetler yaşandı, veya Avustralya'daki herhangi bir Kürt aktivitesini de kendisine karşı yasadışı bir gösteri gibi değerlendiriyor...
"Benim toprak bütünlüğüm"
İlgili devletlerden bu tür bölücü ve teröre destek veren hareketlerin önüne geçilmesini istiyor. Bunu en çok da medya yapıyor. Madam Miterand'ın Kürtlere yönelik insani duygu ve davranışlarının Türk Medyası tarafından nasıl ele alındığı hafızalarımızdan henüz silinmedi.
Devletlerin fonksiyonu nedir? Topluma güvenli, özgür, adil ve mutlu bir yasam sağlamak. Türkiye?de devletin fonksiyonu da bu olmalı. TC kendi toplumunu ne kadar güvenli, özgür ve mutlu kılabilmiş ki bunu başka toplumlara taşıyacak?
Türkiye'nin devlet olarak bütünlüğüne yöneltilmiş bir durum yok, kimse toprak istemiyor... Paranoya bu. Ördek Hüsnü fıkrasını hatırlatan senaryolar. Türkiye'nin kafasında yarattığı senaryolar var, sonunda bunlar benim toprak bütünlüğümü bozar diye düşünüyor. Oysa gelişmiş bir toplumu daha geri bir toplum nasıl gelip dağıtabilir... Şiddet mi kullanabilirler? Karşında senden mukayese bile edilmeyecek kadar zayıf bir toplum seni nasıl parçalayacak? Türkiye, bunu yapıyor....
Türkiye'nin istediği gibi olursa
Her şey, Türkiye'nin istediği gibi oldu diyelim...Bugün için hiçbir şey olmadan Kuzey Irak'a girdi, "devlet kurmayın" dedi...Dediğini de yaptırdığını farz edelim...Sonra ne yapacak?
Diğer taraftan Saddam da çöktü, Bağdat'ta yeni bir rejim kuruldu.
Türk Ordusu Irak'ta kalacak mı, dönecek mi? Kalacaksa, hemen olmasa da zamanla mutlaka bir ayaklanma başlayacak.
Veya Irak'ta da bir üniter devlet kuruldu ve geri döndü. Bu kez Kürtler orada gene ayaklanacaklar... Çünkü geçmişte istedikleri şeylerden vazgeçmiyorlar ki?
Nasıl bir çözüm?..Türk ordusu da, devlet de uzun vadeli bir program açıklamıyor... Bütün bu olup bitenler Kürtlerin bastırılması için miydi? Türkiye açısından sorun neydi?
Kürtlerin ve Arapların devleti
Irak Devleti öteden beri Kürtlerin ve Arapların devleti olarak şekillenmişti. Ancak Saddam, bu yapıyı kendi diktatörlük çıkarları açısından yorumlamış ve büyük katliamlar yaparak kendince "uygulamıştı". Bütün bu olup bitenlere rağmen, şimdi siz orada Kürtleri yok sayabilir misiniz? Elbette ki Hayır.
Diyelim ki, Türkiye Kürtlerin haklarını kullanmalarına da müdahale etti; bu da Kürtlerin ayaklanmasına dönüşecektir... 42 senelik bir süreci boş sayıp, yeniden Kral Faysal rejimine döndüğümüzde Kürtler bu durumdan memnun ve mutlu mu olacak ? Hatırlayalım; Kürtler o zaman sürgündeydi, ayaklanma 1961'de başladı.. 1970'te anlaşmaya vardılar. 1974'te yeniden dağlara çıktılar. 1991'den beridir de mevcut durumlarını bütün belirsizliklerine rağmen korumaktalar.
Irakta ne zaman bir üniter yapı oldu? Sorun üniter olmamaktan mı kaynaklanıyordu? Yani Irak Devleti üniter bir yapı haline dönüşünce, Kürt sorununu çözmüş mü oluyor? Sorunun çözümü üniter olmaktan geçiyorsa bunu Türkiye 80 yılda ne ölçüde başardı?
Türk Ordusu Kuzey Irak'a Girerse
Türkiye'nin Irak'a girmesiyle KADEK de zor durumda kalacak... KADEK ayaklanma bölgesi olarak Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda faaliyet gösteriyor.. Yeniden faaliyete geçebilir.
Kürtler sonuç alacakları bir ayaklanma için yeterince güçlüler mi? Uluslararası desteğe sahipler mi? Bu çok önemli... Bir takım desteklere ihtiyaçları olacak.
"Filistinleşme"
Kürtler yeryüzünde tamamen yalnız bırakılırsa, korkarım ki, "Filistinlileşirler". Canlı bombalar, terörizm falan gibi... Bu da umutsuz ve trajik... Bugün buradan baktığımızda Kürtler böyle bir şeye giremez demek fazla iyimserlik olur...
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Türk komutanlarıyla el sıkışsalar bile, el altından ayaklanmanın yolunu araştıracaklar ve onun organizasyonuna gireceklerdir... Ya da tutuklanacaklar... Tutuklanmaları halinde de başka bir plan söz konusu olacak.. Sürgün de olabilirler, öldürülebilirler de... Bütün bunlar, mutlaka ayaklanma dinamiği yaratacaktır...
Saddam Problemi mi? Kürt Problemi mi?
Türkiye'nin Saddam problemi yoktu... Türkiye, Halepçe'den sonra Kürtleri kabul etti de... Çok mu iyi baktı? 3 yıl boyunca Kızıltepe'de çadırlarda, Muş'ta oturulamaz raporu verilmiş her an yıkılabilecek "sosyal konutlarda" Diyarbakır'da da, her odada sekiz dokuz nüfuslu aileler barınmak zorunda oldukları konutlarda yaşadılar...
Çarşıya çıkma izinleri bile yoktu, sürüler haline yaşadılar... Türkiye onlara mülteci statüsü de vermedi. Serbest dolaşım hakkı, öğretim hakkı gibi uluslararası sözleşmelere dayalı hakları oluşacaktı. Türkiye, bunun için de, Birleşmiş Milletler'den falan sürekli para toplamaya çalışıyordu...
Bölge halkının yardımlarını da devlet aracılığı ile iletme koşuluna bağlıyordu. Gelen yardım paralarından o gün için büyük ve önemli bir meblağın Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun zimmetinde olduğu; bu parayla İstanbul Valisi olduğunda Gayrettepe'deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün "terör saldırısı" sonucu kırılan camlarını taktırdığı iddiaları basında yer almıştı.
Yani, Saddam ile bir ihtilaf yoktu. Saddam'la çok da iyi ve dostane ilişkilere sahipti.
Türkiye'nin bu savaşta asıl endişesi çok açık bir şekilde Kürtlerle ilgili... Kürtlerin olası bir özgürlüğü... Otonom bir statüye kavuşturulmasının uluslar arası güvenliğe kavuşması... Petrolden elde edebilecekleri doğrudan bir gelirle refah düzeylerinin artması gibi..
Öteden beri korkulan şey bu....
Kürtler Türk Ordusuna Nasıl Bakarlar?
Dünyanın neresinde olursa olsun, bir ordu kendine ait olmayan bir ülkede yerleşmeye kalkarsa ayaklanma potansiyeli gelişir... Kürtler bunu hemen mi yapar? Değişir... Türk ordusu dünyanın bir istisnası değil ki, Irak Kürtleri tarafından çiçekle karşılansın... Hangi ülke ve devlette olursa olsun, bir yabancı ordu çiçekle karşılansa bile buna bir bedel öder.. Amerikan ordusu da 1945'te Avrupa'da çiçeklerle karşılandı ama sonrasını nefret izledi. Ki o zaman işgalci de değildi.
Üniformalılar kendi ülkeleri dışındaki başka topraklarda her zaman tepki alır. Her ordu kendi toprağında bir gurur vesilesidir, ama yabancı bir ülkede de nefret kaynağıdır.
KADEK Ne Yapar?
KADEK tam bir açmaz yaşıyor... Kuzey Irak'taki Kürt gruplarıyla çatışmalar ve gerilimler yaşandı....Şu anda KYB ile bir gerginlik var.. Şimdilik, KYB de KADEK'in üstüne gitmiyor, boşuna her iki taraftan da kan dökülmesin diyor...
KADEK, .Kuzey Irak'ta Eylül ayında yapılan Parlamento seçimleri toplantısında Türkmenlerin eksik olduğunu ileri sürdü, "Türkmenler yok", dedi... Aşiret Parlamentosu dedi. Daha sonraki günlerde "biz de yokuz" diye ekledi.
KADEK, gelişmelerin kendisi için de bir facia olacağını yeni gördü. Türkiye de, uluslar arası bir meşruiyet arayışındayken, Türkmenleri öne sürüyor.
KADEK, KDP ve PYK ile birlikte olamaz, kendi politik varlığını yok eder....
O topraklardaki iki ana siyasi güç var... En azından bunlarla birlikte hareket etmesi gerek.
İran'ın durumu
Bakalım İran ne yapacak? Mutlaka Türkiye'nin yaptığının tersini yapacak...Türkiye'nin yapmak istediğini İran bozmak isteyecek... Bölgede kendisinin de söz ve karar sahibi olması gerektiğini savunmakta olan bir ülke. Bu pozisyonunu tamamen Türkiye?ye terk edeceğini hiç sanmıyorum. Türkiye ile ilişkileri de zaten pek dostane sayılmaz.
Sonuç
Türkiye'nin Kuzey Irak'a Asker sokmaması hem Türkiye, hem de uluslararası ilişkileri için en ideal olanıdır... Kendi topraklarında müttefiklerine üsler, alanlar açabilir... Araçlar temin edebilir...
Bu, birilerinin hoşuna gitmese de, kendisinin bir iç meseledir; ama kendi askerlerini orada yaşayanların istememesine rağmen zorla başka topraklara sokuyorsa, bunun anlamı farklıdır... Buna karşı gelmek lazım.
Türkiye bu haksızlığı yapmamalıdır...(ÜF/NM)