Odense Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Deniz Berxwedan Serinci, Danimarka'yı ziyareti sırasında Ferhat Tunç'la yaptığı söyleşide, Tunç'a siyasi gündemdeki Alevi Sorunu, Kürt Sorunu ve ifade özgürlüğüne ilişkin yaklaşımlarını sordu.
Yıllardır bazı grup ve hükümetlerin benimsemediği şarkılar söylediniz. Ne gibi muamelelere maruz kaldınız?
25 yıldır profesyonel müzik yapan bir insanım ve ben her dönemde ağır baskıları yoğun yoğun yaşadım. Zaman zaman gözaltına alındım, hakkımda çok uydurma nedenlerle tutuklandım. Yaptığım bir konuşmada bölücülük yaptığım söylendi. Son yıllarda çok tehditler geldi, telefonla ve email'den. Ölüm tehditleri, ortadan kaldırılacağım, yok edileceğim, bu ülkeye ihanet içinde olduğum söylendi. Devlet savunucuları, korucuları, belkide bugün Ergenekon olarak bildiğimiz bir zihniyetin yansıması. Tarihsel gerçekleri dile getirenler kendilerini cezaevlerinde bulmuşlardır. Onlara potansiyel suçlu muameleler yapılmıştır. Kimileri yurtdışına çıkmak zorunda kalmış, sürgünlerde hayatını kaybeden arkadaşlar var.
Türkiye'de artık reformlar yapılıyor, "demokratik açılım" var. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mesela Alevi sorunu bu hükumette daha çok gündeme gelmiştir. Bu hükumet bu sorunu çalıstaylar kurarak, çeşitli kurumlarla, aydınlarla konuşma gereği hissetmiştir. 4. Alevi çalıstayına bende davet edildim. Ama ben daveti red ettim. Bunun nedeni hükümetin bu konuda samimi olmadığını düşündüğümden. Çünkü bir toplumun, hem 20 milyona yakın bir toplumun, isteklerini ve taleplerini tartışma konusu yaparsanız, hem de öteden beri bu talepleribu inancı, bu toplumun diğer yanlarından görmezden gelip ve onları uzak gören bir anlayışın insanlarıyla Diyanetin ve ilahiyatçıların katımıyla bunu tartışma konusu yaparsanız bu sizin samimi olmadığınızı gösterir.
Madımak oteli müze olsun
Hükumetin samimi olması için sizce ne yapması gerekiyor?
Hükumetin yapmak istediği çok şeyler var. Ama adımların çok daha somut atılması gerekiyor. Alevilerin cemevleri var, bunlara yasal statü sağlanmalı. Yakın tarihmizde Sivas katliamında benim yakın arkadaşlarım öldü, o Madımak otelin bir insanlık müzesi olmasi gerekiyor.
Ben hükumetin samimi olmasını bekliyorum, ama bana pek de samimi gelmediğini söyleyebilirim. Hükumet herşeyi tartışıyor, ama şimdiye kadar biz size bunu yaptık, özur dileriz noktasına gelmiş değil, yani mesela Sivas olayında. Başbakan Recep Tayyib Erdoğan daha geçen hafta, "Sivas katliamı" kelimesini kullandı. Bu çok önemli bişey. Bu katliamdan dolayı Alevilerin tarih boyunca uğradığı katliamlar için özür dilemeli, bu bir adımdır ve bu samimiyet gösterir.
Sadece bu konuda değil, Aleviler konusunda de benzer bir çözüm gerek. Hükümet artık Alevilerin inançlarını, kültürlerini, tarihten gelen değerlerini ortaya çıkarmak için temel hakların sağlandığı bir yaklaşım içinde olmalı.
Aleviler CHP'yi desteklediler, ama yanıldılar
Kürt sorunu hakkında düşünceleriniz nedir?
Kürt sorunda da açılımlar var. Bu savaşın bitirilmesi ve Kürt sorunun demokratik, barışçıl yöntemlerle çözülmesi benim bir sanatçıdan öte bir insan olarak beklentilerimi oluşturuyor. Türkiye'nin kendi sorunlarıyla yüzleşmesini önemsiyorum, ama o noktada somut adımların atılması önemli. Dersim sorunu gündeme geldi.
Türkiye Cumhuriyeti 86 yıllık tarihinde inkarcı ve imhacı bir mantıkla oluşmuştu. Bu zihniyeti savunan parti hiç şüphesiz CHP, Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Yıllardır bu partiye desteği Aleviler vermiştir. Çünkü Aleviler bu partinin laik olduğu için kendi taleplerinin karşılanacağını düşünmüşlerdi ama yanıldılar. Bugün gelinen noktada bu cumhuriyetin, bu devletin hem Kürdü, hem Aleviyi, hem Ermeniyi dışlayan, inkar eden, yok sayan bir yaklaşım içinde olduğu ortaya çıkmıştır.
Ayrı devlet değil, dilimizi özgürce konuşabilmek istiyoruz
Kürt sorununu çözmek için hükumet ne yapmalı?
Kürtlerin bütün haklarının iade edilmesi gerekir. Bu haklar ayrı bir devlet değil, ayrı bir otonomi değil, ama bu üniter devlet içinde insanların kendi haklarının, dilini, kültürünü, inancını, insanların özgürce yaşayabilmesine olanak tanımaktır. Kürtçe çok değerli bir dildir, ama Türkiye'de 20 milyonun konuştugu bu dil hala yasak bir dildir. Bu insanlar dillerini okutabilmeli, çocuklarına öğretebilmeli.
Kürtler tarih boyunca cok acılar yaşamışlardır, kıyımlar yaşamışlardır. Hükumet Kürtlerin uğradığı bu haksızlıklardan özür diliyoruz deseydi herşey çok farklı olabilirdi. Ama bunu yapmadı. Sorunu çözmek için hükumet yaptığı açılımların arkasında durmalı, Kürt realitesini tanımalı, çağdaş demokratik ülkelerde devletler nasıl kendi sorunlarını çözmüşlerse, hükumetin bunları çözmesi gerekiyor.
Açılıma rağmen müziğime ve düşüncelerime yönelik tavır değişmedi
Ama TRT-6'de kürtçe serbestçe kullanılıyor?
TRT-6'nin yasal statüsü yok. Bir yandan TRT-6yi açarken, öbür yandan ben TRT'in den öbür kanalarinda yasaklı bir sanatçıyım.
Kürtçe halen yasak, çünkü anayasal statüsü olmayan, anayasal güvence altında olmayan hiç bir gelişme kalıcı bir gelişme olarak görülmez - bu olmadıkça asla bunların bir hak olduğunu idia edemezsiniz. Türk anayasası halen bunları red eden bir anayasadır. 12 eylül darbe anayasıdır. Bu darbeciler çok zalim ve faşistce davranmışlardır. Anayasayı değiştirmek gerekiyor; yeni bir demokratik anayasa lazım.
Bir yandan Kürt açılımdan bahs ederken, bize olan uygulamalarında bir değişiklik yok. Ferhat Tunç halen zaman zaman yargılanan, hakkında davalar açılan, çok kirli bir şekilde göz altına alınıp, tutuklanan bir insandır. Daha bir kaç ay önce Istanbul'da bir arkadaşımla beraber göz altina alındım, 1 gün tutuldum polise hakaret ve mukavemetten dolayı dava açılıyor.
Öymen hayırlı bir iş yapmıştır - artık millet uyandı
Onur Öymen Mecliste 10 kasım yaptığı konuşmasında Dersim olaylarını savundu - siz bunu bir Dersimli olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında Öymen hayırlı bir iş yapmıştır. Artık millet uyandı. Bir Dersimli olarak benim Öymen'e teşekkür etmem lazım, çünkü Dersim katliamı Öymen'in açıklamasıyla daha çok gündeme gelmiştir.
Öymen bir zihniyeti temsil ediyor. Bu partinin bir nasil öz taşıdığını ortaya çıkarmış oldu. Öymen kendi düşüncesini değil, bu CHP partisinin düşüncesini ortaya koydu. Aleviler yıllardır bu partinin sorunlarını çözeceği umuduyla bu partiye destek vermişlerdir. CHP bunları yapmadığı halde, destek devam etmiştir, çünkü bir şeriat korkusu vardır, bir zülmden kaçarken, bir başka zalime sığınmak gibi bişeydi.
CHP bu zulmü terk ediyorsa, Öymen'in bir an önce istifa etmesi gerekiyor ve CHP'nin Alevilerden özür dilemesi gerekiyor, çünkü Dersim'de bir isyan söz konusu değildi 1937'de. Sırf Alevi Kızılbaş ve Kürt etnik kimliğinden dolayı bir kıyım yaşanmıştır ve bu kıyımda kadınlar, çocuk ve kundaktaki bebekler bile süngüden geçirilmiştir. Bu dünyanın hiç bir yerinde yaşanmamış bir vahşettir. 70 bine yakın insanlar katledilmiş. Bu kıyımı bir yöntem olarak göstermek hiç bir çağdaş insana ve bir ülkeye yakışmıyor. Avrupa'da olsa herhalde dava açılırdı, kendisini mahkemede bulurdu böyle bir ırkçı yaklaşımdan dolayı. Demokrat bir ülkede bunu dile getiren bir parti mutlaka kapatılırdı, çünkü tehlikeli ve ırkçı bir parti olarak görülürdü. Türkiye Cumhuriyeti kendi tarihiyle yüzleşmeden demokratikleşemez. Dersim hakkında arşivler açılmalı.
Beni öldürülebilirler, ama bu hayatta bırakabileceğim en büyük miras bu dik duruştur
8 kasım Kadiköy'de Alevi mitingine katılmakla amacınız neydi?
Ben Aleviyim - ve Kürdüm - ama herşeyden önce insanım. Ben Genelkurmayın bölücü ilan ettiği bir sanatçıyım. Beni bölücü ve terörist görmek, benim hitap ettiğim milyonlarca insanları terörist görmektir. Orada toplanan yüzbinlerce Aleviyi bölücü ve terörist görmektir.
Ben Türkiye'de bir gerçekliği ve bir misyonu olan bir sanatçıyım. Sadece şarkı söyleyen bir insan değilim, ben aynı zamanda bu gerçekleri dile getiren bir sanatçıyım. Bunları bazı önyargılı kesimler benimsemiyor. Ama ben bu duvarları yıkan bir insanım. Bedeli ağır olabilir. Beni öldürülebilirler, yok edebilirler, ama bence bu hayatta bırakabileceğin en büyük miras doğru olarak ortaya koyduğunuz bu dik duruştur. Bizden öncekilerden bunları ögrendik biz. Bizim tarihimizde bu tür direnişlerle ve onurlu çıkışlarla dolu bir tarihdir. Onun için Kadıköy'de bu gerçekleri dile getirdim. Bu bölücülük ise, evet ben de bölücüyüm, Türkiye'de insanların haklarını ve özgürlüklerini savunmak bölücülükse, evet ben bin kez bölücüyüm, dedim.
Diyarbekir'de bir Kürt mutsuzsa Edirne'de bir Türk mutlu olamaz
Sözünü ettiğiniz gibi bazı kesimler sizi bölücülük ve "Kürtçülük"le suçluyor?
Sanatçının ruhunda ayrımcılık yoktur, milliyetçilik yoktur, ırkçılık yoktur, din, dil ayrımı yoktur, olamaz. Ben Çorum'a gidiyorum, Edirne'ye gidiyorum, Diyarbekire de gidiyorum, gittiğim tüm yerlerde dile getirdiğim şey, halkların kardeşliğidir. Kürtlerin mutlu olmadığı bir coğrafyada Türklerin mutlu olması mümkün değildir. Diyarbekir'de bir Kürt mutsuzsa Edirne'de bir Türk mutlu olamaz. Aleviler mutsuzsa Sünniler de mutlu olamaz.
Bir zincirin bir halkasınında bir sorun varsa, diğer halkaların mutlu olmasin imkansızdır. Tarih boyunca bu halklar birbirine karşı kavgalı olmamışlar. Sistem bunu bu hale getirmiş. Türkiye'nin daha ileri gitmesi için bir zihniyet değişikliğe ihtiyaci var. (DBS/EK)