20 Ekim 2000 tarihinde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm orucu eylemi beşinci yılını doldurduğuna işaret edilen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Ekim 2004 Raporunda, ölüm oruçlarını bitirmek amacıyla 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleştirilen ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan "Hayata Dönüş" operasyonunun ardından süren eylemde toplam 121 kişinin çeşitli nedenlerle öldüğü kaydedildi.
Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Kadir İpek'in "ölüm oruçlarında yaşamını yitiren 117 tutuklunun sorumlusu olduğu" iddiasıyla Adana Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Ekim ayı başında Uşak'ın Ulubey ilçesindeki cezaevinde öldürülen Murat Y. ve Halil Çetin Kızıltepe adlı mahkumların ölüm nedeninin öğrenilemediğine de dikkat çekilen raporun "Cezaevleri ve İnsan Hakları" başlıklı bölümünde öne çıkan diğer noktalar şöyle:
İzmir Buca Cezaevi'nde bulunan iki bin kadar tutuklu ve hükümlü, "cezaevi yönetiminin uygulamalarını protesto" amacıyla 13 Ekim gecesi isyan çıkardı.
Mahkumlarla görüşen avukatların 15 Ekim günü düzenledikleri basın toplantısında konuşan Av. Bahattin Özdemir, "isyanın cezaevindeki insanlık dışı uygulamalar nedeniyle başladığını" söyledi.
Yeni Türk Ceza Yasası'nda "yasadışı örgüt üyeliği" suçuna verilen cezanın indirilmesi nedeniyle Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuran 200'den fazla siyasi mahkumun serbest bırakıldığı öğrenildi.
Adalet Bakanlığı'nın Wernicke-Korsakoff tanısı ile geçici süreyle serbest bırakılan hükümlü ve tutuklular için Adli Tıp Kurumu'nun yanı sıra tam teşekküllü devlet hastanesi ya da tıp fakülteleri tarafından verilen raporların da geçerli olabileceği yönünde bir genelge yayınladığı ortaya çıktı.
TİHV Ekim 2004 Raporunun ilgili bölümünün ayrıntıları ve tam metni şöyle:
Cezaevleri ve insan hakları
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 24 Ekim günü Antalya'da yaptığı konuşmada, "sadece gözaltında işkence olmuyor, aynı zamanda sağlıksız koşullardaki cezaevi şartları da bir nevi işkencedir" diyerek cezaevi koşullarının düzeltileceğini söyledi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Suçluya muamelenin, mahkuma muamelenin tarzını da bu dönem değiştirmeliydik. Farklı bir dönemi başlatmalıyız. Çünkü iktidarımız işkenceye sıfır tolerans anlayışıyla geleceğe yürüyor. Sadece gözaltında işkence olmuyor, aynı zamanda sağlıksız koşullardaki cezaevi şartları da bir nevi işkencedir. Biz bundan da vatandaşlarımızı kurtarmak durumundayız. Cezaevlerinden çıkan, olumsuz, daha negatif değil, topluma kazandırılmış olarak çıkabiliyorsa, o zaman biz de hükümet ve devletin başı olarak üzerimize düşeni yapmış oluruz."
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın soru önergesine Ekim ayında verdiği yanıtta, 2000 yılında çıkarılan ve 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı şartla salıverme, dava ve cezaların ertelenmesini içeren yasadan yararlanan 28.114 tutuklu ve hükümlünün tahliye edildiğini açıkladı. Çiçek, bu kişilerden 447'sinin tekrar suç işlediği için cezaevine konulduğunu da belirtti.
Yasal ve İdari Düzenlemeler
"Bölge Adliye Mahkemeleri"nin (istinaf mahkemeleri) kurulmasına ilişkin "5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun" ve "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun", 7 Ekim günü Resmi Gazete'de yayımlandı. Yargıtay'ın iş yükünü hafifletmek ve yargı sürelerini kısaltmak amacıyla hazırlanan yasa, bölge adliye mahkemelerini Yargıtay benzeri bir yapıda ve temyiz yeri olarak görev yapacak mahkeme olarak öngörüyor.
Bölge adliye mahkemeleri, adli yargı ilk derece mahkemelerinin verdiği, kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlayacak. Ayrıca, adli yargı ilk derece mahkemesi hakimleri aleyhinde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'na göre açılacak tazminat davalarına bakacak. Adalet Bakanlığı, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde bölge adliye mahkemelerini kuracak. Her iki yasa da 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek.
Yeni TCY'de "yasadışı örgüt üyeliği" suçuna verilen cezanın indirilmesi nedeniyle Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuran 200'den fazla siyasi mahkumun serbest bırakıldığı öğrenildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Aktaş, "Örgüt üyeliğinin ilgili sevk maddesi olan 168/2, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis öngörüyordu. Alt sınırdan cezalandırılan sanıklara TMY'nin 5. maddesi uyarınca yarı oranında ceza artırımı uygulanıyordu. Ardından 6/1 oranında takdiri indirim yapılarak sanık, neticede 12 yıl 6 ay hapisle cezalandırılıyordu. Yeni TCY'ye göre örgüt üyeliğini içeren 314/2. madde ise 5 yıldan 10 yıla kadar hapis öngörüyor. Ayrıca takdiri indirim ise 5/1 oranında yapılıyor. Sanıkların çoğu daha önce alt sınırdan cezalandırıldığı için tutuklu kaldıkları süre cezalarını karşılıyor' dedi.
"Silahlı eylemlere karıştıkları" gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına mahkum edilen PKK/Kongra-Gel ve Hizbullah hükümlülerinin de dilekçe gönderdiğini vurgulayan Aktaş, "Bu sanıkların sevk maddelerinde değişiklik olmadığı için dilekçelerini işleme almıyoruz. Ancak yaşı 18'den küçük olanlara daha önce ömür boyu hapis yerine verilen 20 yıllık ceza yeni kanunla 14 yıla indi" dedi.
Adalet Bakanlığı Genelgesi
Adalet Bakanlığı'nın Wernicke-Korsakoff tanısı ile geçici süreyle serbest bırakılan hükümlü ve tutuklular için Adli Tıp Kurumu'nun yanı sıra tam teşekküllü devlet hastanesi ya da tıp fakülteleri tarafından verilen raporların da geçerli olabileceği yönünde bir genelge yayınladığı öğrenildi.
Genelgede, "Tam teşekküllü devlet hastanesi, üniversite tıp fakültesi hastanesi veya Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İhtisas Kurulu ya da gerektiğinde Adli Tıp Genel Kurulu'ndan alınacak rapor sonucuna göre, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gereğinin takdir olunması, tereddüt halinde mahkemeden bir karar alınmak suretiyle sorunun yasa ve yargı yoluyla çözülmesi..." denildi.
Adli Tıp Kurumu'nun cezaevine konulabileceği yönünde karar verdiği Bekir Balyemez'in avukatı Gülizar Tuncer, genelgenin avukatlara bildirilmediğini belirterek söz konusu gelişmeyi AİHM tarafından gönderilen Balyemez'e ait dosyadan öğrendiklerini söyledi.
Avukat Gülizar Tuncer, Bekir Balyemez hakkında verilen tutuklama kararı nedeniyle AİHM'e başvurmuş ve "ihtiyati tedbir" kararı konulmasını istemişti. AİHM'de 6 Şubat günü aldığı kararla tutuklama kararını kaldırmıştı. Bunun üzerinde cezaevinde bulunan ya da aranan 54 Wernicke-Korsakoff hastası da AİHM'e başvurmuştu.
Başvuruları birleştiren AİHM, 6-13 Eylül günleri arasında Türkiye'ye gönderdiği bir heyete hükümlüleri muayene ettirmişti. Heyetin incelemesinden sonra AİHM, Gülnaz Kuruçay, Cafer Gürbüz, Sait Oral Uyan, Tekin Yıldız ve Aziz Hun adlı hükümlüler hakkında verilen tutuklama kararlarının kaldırılmasına karar verdi.
Ölüm Orucu
20 Ekim 2000 tarihinde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm orucu eylemi beşinci yılını doldurdu. Ölüm oruçlarını bitirmek amacıyla 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleştirilen ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan "Hayata Dönüş" operasyonunun ardından da süren eylemde 121 kişi çeşitli gerekçelerle öldü:
19 Aralık 2000 Cezaevleri operasyonunda ölenler [28+2+2]:
Bayrampaşa: Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgülü Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan.
Ümraniye: Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Alp Ata Akçagöz, Rıza Poyraz, Haydar Akbaba, Muharrem Buldukoğlu.
Çanakkale: Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Babacan.
Bursa: Murat Özdemir.
Çankırı: İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsan Özkan.
Uşak: Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı.
Ceyhan: Halil Önder.
Askerler : Nurettin Kurt (Ümraniye), Mustafa Mutlu (Çanakkale)
Cezaevinde ölenler:
1. Cengiz Soydaş 21 Mart 2001
2. Adil Kaplan 7 Nisan 2001
3. Bülent Çoban 7 Nisan 2001
4. Fatma Ersoy 10 Nisan 2001
5. Nergis Gülmez 11 Nisan 2001
6. Tuncay Günel 11 Nisan 2001
7. Celal Alpay 12 Nisan 2001
8. Abdullah Bozdağ 12 Nisan 2001
9. Erol Evcil 13 Nisan 2001
10. Murat Çoban 13 Nisan 2001
11. Gürsel Akmaz 16 Nisan 2001
12. Endercan Yıldız 18 Nisan 2001
13. Sibel Sürücü 22 Nisan 2001
14. Hatice Yürekli 22 Nisan 2001
15. Sedat Karakurt 24 Nisan 2001
16. Fatma Hülya Tümgan 28 Nisan 2001
17. Hüseyin Kayacı 6 Mayıs 2001
18. Cafer Tayyar Bektaş 6 Mayıs 2001
19. Veli Güneş 16 Haziran 2001
20. Aysun Bozdoğan 26 Haziran 2001
21. Gökhan Özocak 4 Temmuz 2001
22. Ali Koç 8 Temmuz 2001
23. Muharrem Horuz 2 Ağustos 2001
24. Ali Ekber Barış 18 Ekim 2001
25. Tülay Korkmaz 19 Kasım 2001
26. Ali Çamyar 2 Ocak 2002
27. Zeynel Karataş 5 Ocak 2002
28. Yusuf Kutlu 8 Mart 2002
29. Yeter Güzel 10 Mart 2002
30. Doğan Tokmak 15 Mart 2002
31. Meryem Altun 31 Mart 2002
32. Okan Külekçi 22 Mayıs 2002
33. Semra Başyiğit 29 Temmuz 2002
34. Fatma Bilgin 10 Ağustos 2002
35. Melek Birsen Hoşver 22 Ağustos 2002
36. Gülnihal Yılmaz 24 Ağustos 2002
37. Fatma Tokay Köse 31 Ağustos 2002
38. Hamide Öztürk 10 Eylül 2002
39. Serdar Karabulut 8 Kasım 2002
40. İmdat Bulut 19 Kasım 2002
41. Zeliha Ertürk, 30 Kasım 2002
42. Feridun Yücel Batu, 1 Aralık 2002
43. Berkan Abatay 20 Aralık 2002
44. Özlem Türk 11 Ocak 2003
45. Yusuf Aracı 26 Mart 2003
46. Ümit Günger, 31 Mart 2004
47. Selma Kubat 1 Mayıs 2004
48. Selami Kurnaz 12 Ağustos 2004
49.
Ölüm orucunu destekleyen tutuklu yakınlarından ölenler:
1. Gülsüman Ada Dönmez 9 Nisan 2001
2. Canan Kulaksız 15 Nisan 2001
3. Şenay Hanoğlu 22 Nisan 2001
4. Erdoğan Güler 24 Nisan 2001
5. Zehra Kulaksız 29 Haziran 2001
6. Hülya Şimşek 31 Ağustos 2001
7. Özlem Durakcan 28 Eylül 2001
Tahliye olduktan sonra ölüm orucunu sürdürürken ölenler:
1. Uğur Türkmen 27 Mayıs 2001
2. Sevgi Erdoğan 14 Temmuz 2001
3. Osman Osmanağaoğlu 14 Ağustos 2001
4. Gülay Kavak 7 Eylül 2001
5. Ümüş Şahingöz 14 Eylül 2001
6. Abdülbari Yusufoğlu 20 Eylül 2001
7. Ali Rıza Demir 27 Eylül 2001
8. Ayşe Baştimur 28 Eylül 2001
9. Zeynep Arıkan Gülbağ 27 Eylül 2001
10. Lale Çolak 8 Ocak 2002
11. Tuncay Yıldırım 21 Mart 2002
12. Feride Harman 15 Aralık 2002
Kendini yakanlar:
1. Kazım Gülbağ 25 Nisan 2001 Almanya'da
2. İbrahim Erler 18 Eylül 2001
3. Eyüp Savur 7 Kasım 2001
4. Nail Çavuş 7 Kasım 2001
5. Muharrem Çetinkaya 12 Kasım 2001
6. Muharrem Karademir 28 Şubat 2004 (ölüm orucunda kendini yaktı)
7. Günay Öğrener 2 Mart 2004 (ölüm orucunda kendini yaktı)
8. Ümit Günger 31 Mart 2004 (ölüm orucunda kendini yaktı)
9. Hüseyin Çukurluöz 23 Haziran 2004 (ölüm orucunda kendini yaktı)
10. Bekir Baturu 23 Haziran 2004 (ölüm orucunda kendini yaktı)
Tedavi sırasında ölen:
1. Mustafa Coşkun 3 Ekim 2001 (Kanser tedavisi sırasında yanlış sonda takılması sonucunda öldü)
Saldırılar sonucu ölen:
1. Cafer Dereli 9 Aralık 2000 (Hollanda'da destek ölüm oruççusu. Faşistler tarafından öldürüldüğü iddiası...)
İntihar saldırısı sonucu ölenler:
1. Gültekin Koç 3 Ocak 2001
2. Naci Canan Tuncer 3 Ocak 2001 (polis)
3. Uğur Bülbül 10 Eylül 2001
4. Tuncay Karataş 10 Eylül 2001 (polis)
5. Halil İbrahim Doğan 10 Eylül 2001 (polis)
6. Amanda Rigg 10 Eylül 2001 (turist)
5 Kasım 2001 Küçükarmutlu müdahalesi sırasında ölenler:
1. Arzu Güler (Destek ölüm oruççusu)
2. Sultan Yıldız (Refakatçi)
3. Bülent Durga (Refakatçi)
4. Barış Kaş (Refakatçi)
Ölüm oruçlarının başlamasının yıldönümü nedeniyle 20 Ekim günü İstanbul Sultanahmet meydanında düzenlenen gösteriye polis müdahale etti. Ölüm oruçlarında ölen 117 kişiyi temsilen 117 tabutla meydanda toplanan ve İstanbul Adliyesi'ne yürümek isteyen Haklar ve Özgürlükler Cephesi üyelerini durduran polisler, göstericileri zor kullanarak dağıtmak istedi. Polislerin biber gazı ve cop kullanarak müdahale etmesi üzerine göstericiler de taş atarak polise karşılık verdi. 24 kişinin gözaltına alındığı olayda, üç kişinin de yaralandığı bildirildi.
Bu arada Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Kadir İpek'in "ölüm oruçlarında yaşamını yitiren 117 tutuklunun sorumlusu olduğu" iddiasıyla Adana Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
1 Ekim günü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Tiyatro Salonu'nda, tutuklu yakınları tarafından düzenlenen bir etkinlik için bekleyen grubun üzerine Fahri Yüce adlı kişi tarafından silahla ateş açıldı. Saldırıda, Ali Özdemir, Ali Önen, Necmettin Ektirici ve Celalettin Delibaş yaralandı. Olay sırasında bazı kişilerin yakalamak için üzerine yürüdüğü Fahri Yüce'nin de boğuşma sırasında silahının yanlışlıkla ateş alması üzerine yaralandığı açıklandı. Görgü tanıklarının, "Fahri Yüce dışında bir kişinin daha silah kullandığını, ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan iki kişinin de olay yeri yakınlarında beklediği" yönünde ifade verdikleri öğrenildi.
19 Aralık 2000 cezaevleri operasyonunda yaralanan ve 2002 yılında altı ay süreyle tahliye edilen Songül İnce'nin yurtdışına kaçması nedeniyle ailesinin baskı gördüğü bildirildi. Songül İnce'nin CMUK'un 399. maddesi uyarınca tahliye edilmesinden bir süre sonra yurtdışına çıktığını öğrendiklerini belirten ağabeyi Halis İnce, polislerin sürekli evlerine baskın düzenlediğini bildirdi: "Evimizde arama yapıyorlar. Bize sürekli hakaret ediyorlar. 14 Eylül günü evimizi sabaha doğru bastıklarında çocuklar çok korktu. Psikolojileri bozuldu. İki gün sonra başka bir ekip tekrar evimize geldi. Geçenlerde sabaha karşı yine evimizi bastılar." Halis İnce, İHD'ye başvurduğunu ve polisler hakkında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi.
Cezaevlerinde Baskılar
Kırıklar F Tipi Cezaevi
6 Eylül günü İzmir Üçyol meydanında bombalı pankart asmak isterken bombanın patlaması sonucunda yaralanan Ayhan Güneş'in tedavisi tamamlanmadan Kırıklar F Tipi Cezaevi'ne gönderildiği bildirildi.
Ayhan Güneş'in kardeşi Hüseyin Güneş, 6 Ekim günü ÇHD İzmir Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısında, ağabeyinin Yeşilyurt Devlet Hastanesi'nde yatarken tutuklama kararı verildiğini, birkaç gün önce de cezaevine gönderildiğini söyledi. Hüseyin Güneş, ağabeyinin tedavisinin tamamlanmadığını ve ihtiyaçlarını tek başına karşılayacak durumda olmadığını kaydetti.
Buca Kapalı Cezaevi
Mahir Bulut adlı hükümlünün Buca Kapalı Cezaevi'nde gardiyanlar tarafından dövüldüğü bildirildi. 22 Ekim günü İHD İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan annesi Zeytun Alkan, Buca Kapalı Cezaevi'nde çıkan isyandan sonra oğlunun Kırıklar F Tipi Cezaevi'ne sevk edildiğini belirterek, "oğlum ve iki arkadaşı 18 Ekim günü Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi'ne gönderildiler. Ancak, oraya götürülmeden bir gece önce, oğluma işkence yaptılar. Önce dövülen ardından da falakaya yatırılan oğlum şu an yürüyebilecek durumda değil" dedi.
Buca Kapalı Cezaevi Başgardiyanı Gani Uzun'un, Cezaevi Müdürü Zeki Uzun'un akrabası olduğuna dikkat çeken Alkan, "Başgardiyan ile telefonda görüştüm. Ona böyle bir işkenceyi nasıl yapabildiklerini sordum. Onun bize cevabı 'idarenin emri ile yaptık, biz emir kuluyuz' oldu" dedi.
Kürkçüler F Tipi Cezaevi
Kürkçüler F Tipi Cezaevi yönetiminin dağıttığı kimlikleri üzerinde "terör" yazdığı için kabul etmeyen mahkumların, yakınlarıyla ve avukatlarıyla görüştürülmediği öğrenildi.
Avukat Beyhan Günyeli Karadeniz, 24 Eylül günü gittiği cezaevinde müvekkili Mehmet Ali Özdoğan'la görüşmesine izin verilmediğini bildirdi. Eser Yangın'ın kardeşi Esra Yangın da, bir süre önce uygulama konusunda Adana Cumhuriyet Savcısı ile görüştüklerini ancak sonuç alamadıklarını söyledi.
Soner Çiçek'in kardeşi Hacı Çiçek de, kardeşiyle üç aydır görüşemediklerini anlattı. İbrahim Yapıcı ve Ali Eğilmez adlı mahkumların da yakınlarıyla görüştürülmediği bildirildi. Mahkumlar tarafından yapılan açıklamada da, "güvenlik" gerekçesiyle ortak kullanım alanlarından yararlanmalarına izin verilmediği, cezaevine sarı-kırmızı-yeşil renkte giysilerin kabul edilmediği, mektupların uzun süre bekletildiği bildirildi.
Cezaevlerinde Ölümler ve Olaylar
Uşak'ın Ulubey ilçesindeki cezaevinde Murat Y. adlı mahkum Halil Çetin Kızıltepe adlı mahkumu Ekim ayı başlarında öldürdü. Olayın nedeni öğrenilemedi.
İzmir Buca Cezaevi
İzmir Buca Cezaevi'nde bulunan iki bin kadar tutuklu ve hükümlü, "cezaevi yönetiminin uygulamalarını protesto" amacıyla 13 Ekim gecesi isyan çıkardı.
Olay, 5. koğuşta bulunan mahkumların koğuşa gardiyanların girmesine izin vermemesi üzerine başladı. Daha sonra olay tüm cezaevine yayıldı. Kısa süre içinde cezaevinde yönetimi ele geçiren mahkumlar beş gardiyanı rehin aldılar.
Bu arada cezaevi çatısına çıkan mahkumlardan bazıları, çevrede toplananlara bağırarak "baskı gördüklerini ve yardım istediklerini" söylediler.
Olaylar nedeniyle yetkililerin isteği üzerine İzmir Barosu İşkenceyi Önleme ve Cezaevi İzleme Komisyonu üyesi avukatlar Hamdi Yıldırım, Bahattin Özdemir, Ali Koç, Aysun Koç, Fahrettin Filiz ve Barış Çilingir cezaevine girdiler. Yaklaşık iki saat süren görüşmenin ardından saat 12.00 sıralarında eylem sona erdi. Daha sonra bir açıklama yapan Ali Koç, "Cezaevi doktorunun iyi muayene etmediği, ilaçlarının sağlıklı şekilde temin edilmediği, elektrik parasının kendilerinden tahsil edildiği, kötü muamele gördükleri gibi şikâyetler var. Bunların düzeltilmesini ve F tipi cezaevlerine gönderilmemeyi istiyorlar" dedi.
Eylem sırasında yaralanan mahkumlardan Mehmet Şahin, Selahattin Güven, Murat Özonur, Bilal Satık, Hamza Eryahşi, Ali Özcan, Mehmet Zobi ve Muhammet Kıtçıl, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Yaralılardan üçünün durumunun ağır olduğu bildirildi. Olaylar sırasında tutuklu ve hükümlülerin, çocuklara tecavüz suçundan cezaevinde bulunanları dövdükleri ve şişle yaraladıkları bildirildi.
Mahkumlarla görüşen avukatlar, 15 Ekim günü basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Avukat Bahattin Özdemir, "isyanın cezaevindeki insanlık dışı uygulamalar nedeniyle başladığını" söyledi.
16 Ekim günü mahkumlarla görüşen Mazlum-Der İzmir Şube Başkanı Arif Koçer de daha sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"İddialara göre isyan, 10. koğuştan revire çıkan H. Ecevit'in doktorun kendisine iğne yapmaması ve hakarete maruz kalmasından sonra koğuşuna dönerken cezaevi 2. müdürü ve başgardiyan tarafından dövülmesiyle başlamış. Öfkelenen 10. koğuştaki diğer mahkumların katılımı ve 5 gardiyanın rehin alınması olayı büyütmüş. Her ne kadar olaylara revire giden bir mahkumun gördüğü kötü muamele neden olmuş gibi görünse de olayların bir genel isyana dönüşmesinin arka planında tutuklu ve hükümlülere yönelik kötü muamele ve fiziki koşulların yetersiz olduğu tespit edilmiştir."
Cezaevi Davaları
19 Aralık 2000 cezaevleri operasyonundan sonra Çanakkale E Tipi Cezaevi'nde bulunan 154 mahkum ve 563 güvenlik görevlisinin yargılandığı davaya 19 Ekim günü Çanakkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada söz alan Avukat Gül Kireçkaya, kendilerine verilen kasetin operasyon görüntülerini kapsamadığını belirtti ve "Ben 3.5 yıldır operasyon kasetinin getirilmesini talep ediyorum. Bir dahaki celseye kadar getirtilmemesi halinde görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Kasetin hâlâ jandarmada bulunduğuna inanıyorum" dedi.
(KÖ/YS)