İddianameye göre; Kaymazlara ait evin Kızıltepe Merkez Jandarma Karakolu'na düzenlenecek bir saldırı için kullanılacağı yönünde bilgi alınması üzerine operasyon düzenlendiği, öldürülen Ahmet Kaymaz'ın yanında bulunduğu öne sürülen silahın da balistik incelemesi sonucu, 7 Ağustos'ta Mardin'in Yenişehir Polis Merkezi'ne düzenlenen saldırıda kullanıldığının belirlendiği ileri sürülüyor..
Etkili ve sonuç alınabilecek bir yargılama yapılması kamuoyunun beklentisi... Büyük bir olasılıkla ilk oturumda "gizlilik" kararı verilebilir... Davanın görüleceği yer mahkemesi "can güvenliği" gerekçesiyle değiştirilebilir...
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi' nin (AİHS) 2. maddesine göre herkesin yaşam hakkı; kanunla korunur. Öldürme, eğer bir kimsenin kanundışı şiddete karşı korunması; kanuna uygun olarak tutuklama yapılması veya kanuna uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasının önlenmesi; ayaklanma veya isyanın, kanuna uygun olarak bastırılması şeklindeki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse, yaşam hakkının ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz. Kamu görevlileri tarafından sayılan "istisnai" hallerde ve sayılan biçimde öldürme fiili gerçekleştirilmişse olay hakkındaki soruşturma "etkin ve sonuç alıcı" biçimde araştırılmalı ve failleri yargılanmalıdır. Yoksa 2. madde ihlal edilmiş sayılır.
Geçmiş yıllarda Türkiye'nin güneydoğusunda sıklıkla rastlanan güvenlik güçlerinin "adam öldürme" olayları hakkındaki araştırmalar sonuç alıcı ve yargılamalar etkin miydi?
Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Ergi-Türkiye kararında (23818/94) Türkiye'yi mahkum etti. Başvurucu, kardeşi Havva Ergi'nin 29.9.1993 tarihinde güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyon sonucunda öldürüldüğünü iddia etmişti. Türk hükümeti ise yaptığı savunmada kişinin PKK teröristleri ile çıkan çatışmada güvenlik güçlerine ait olmayan bir merminin isabet etmesi sonunu öldüğünü ileri sürmüştü. AİHM ise; başvurucunun kardeşinin güvenlik güçlerince kasten öldürüldüğü iddiasının kanıtlanmadığını, buna karşılık operasyonun planlanması ve yürütülmesi konusundaki kusurlar ve etkili bir soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilememesi nedeniyle AİHS'nin 2 inci maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Kaya-Türkiye kararı ise (158/1996/777/978-19 Şubat 1998) Diyarbakır E-tipi Cezaevinde bulunduğu sırada; kendisi gibi çiftçilik yapmakta olan kardeşi Abdülmenaf Kaya'nın 25 Mart 1993 tarihinde şaibeli bir biçimde Dolunay Köyü civarında öldürülmesi nedeniyle Mehmet Kaya'nın başvurusu üzerine verilmiştir. AİHM bu kararında; Türkiye'nin güneydoğusunda yaşam kaybının trajik ve sıklıkla rastlanan bir durum olduğunu tespit etmiştir. Buna karşın; ne silahlı çatışmaların yaygınlığı ne de ölümlerin çokluğu, güvenlik güçlerinin yer aldığı silahlı çatışmalardaki çeşitli belirsizliklerin olduğu durumlarda, devletin Sözleşmenin 2 inci maddesinden kaynaklanan etkili ve bağımsız bir araştırma yapılması ödevini ortadan kaldırmayacağının altını çizmiştir.
Mahkeme; 2 inci maddede düzenlenen yaşam hakkın korunmasının, kamu görevlileri tarafından kullanılan şiddetin belli koşullar altında hukuka uygun mu, yoksa aykırı mı olduğunun bağımsız bir şekilde incelenmesini zorunlu görmüş ve kamu görevlilerinden hesap sorulabilmesinin gerekli olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme; etkili makamların başvurucunun kardeşinin ölümünü aydınlatabilmek için etkili bir araştırma yürütmedikleri sonucuna varmış ve Türkiye'yi Sözleşmenin 2 inci maddesini ihlalden mahkum etmiştir.
Yaşam hakkının yani AİHS 2 inci maddesinin ihlalinden dolayı Türkiye hakkında verilen kararlardan bazıları şunlardır: Kaya ( 22729/93); Güleç (21593/93); Ergi (23818/94); Yaşa (22495/93); Oğur (21594/93); Çakıcı (23657/94); Tanrıkulu (23763/94); Cemil Kılıç (22492/93); Mahmut Kaya (22535/93); Ertak (20764/92); Timurtaş (23531/94); Salman (21986/93); İlhan (22277/93); Akkoç (22294/93 ve 22948/93); Taş (24396/94); Gül (22676/93); Dulaş (25801/94); Çiçek (25704/94); İrfan Bilgin (25659/94); Orak (31889/96); Şemse Önen (22876/93); Orhan (25656/94); Öneryıldız (48939/99) Aktaş (24351/94), Yurtseven ve diğerleri (31730/96).
Etkili ve sonuç alınacak bir "yargılama", yaşayanların yaşam hakkının korunmasıdır. Her devletin yaşama hakkını koruma yükümlülüğü vardır. Öldürmenin kuşkusu kalmamalıdır.
Eğer devlet güçleri tarafından kullanılan güç sonucunda kamyon şoförü ve oğlu öldürülmüşse; yaşam hakkı ortadan kaldırılmışsa, böyle bir olayın nedenleri, nasıl meydana geldiği ve failleri etkili bir soruşturma ile ortaya çıkarıldığından kimse kuşku duymamalıdır... Kuşkunuz var mı? Eğer kuşkunuz varsa, Sözleşmenin 2. inci maddesi ihlal edilmiş sayılacaktır. Devlet sorumludur. (Fİ/YS)