Yarın Öğretmenler Günü. bianet öğretmenlere, öğrencilere ve velilere 'hediyeleşme' meselesini sordu:
Öğretmen hediye istemiyor, "Bir güzel söz yeter" diyor, öğrencilerse "Öğretmenin hakkı hediyeyle ödenmez ama hediye parası da bel büküyor" diyor.
Alan da veren de memnun olmasa da illaki hediye alınıyor. Hediyeler arasında yarısı yenmiş bir simit, çaydanlık takımı ve banyo lifi var...
"Öğretmenim yeni bir sayfa açalım, yaramazlıklarımı unutun"
"Öğretmenler hediye istemiyor ama çocuklar alınca mutlu oluyorlar" diyen Songül Barış, Seyrantepe'de sekiz senedir ilkokul öğretmenliği yapıyor.
Bugün aldığı hediyeler arasında süs eşyaları, kıyafet, takı, oğluna oyuncak, çaydanlık takımı, banyo lifi var.
"Rahatsız oluyorum. Çünkü çocuklar hediye alınca kendilerini önemli hissediyor, sevgilerini bu yolla göstereceklerini düşünüyor. Oysaki çoğu çocuğun hediye alacak parası yok. Özellikle onlar adına daha çok üzüntü duyuyorum."
Barış sadece hediye almıyor, mektup da alıyor. Bir öğrencisi yaptığı yaramazlıkları Öğretmenler Günü'nü vesile ederek unutturma çabasıyla "Öğretmenim gelin yeni bir sayfa açalım, bir daha sizi hiç üzmeyeceğim" demiş.
Barış'ı gülümseten mektupların dışında hüzünlendirenler de var: "Siz benim hayatımda en önemli kişiliksiniz" yazan mektup gibi. Barış "Bir öğretmen bundan daha büyük hediye alamaz" diyor.
"Yarısı yenmiş simidini hediye veren oğlum..."
Ama her öğretmen Barış kadar tok gözlü değil. 56 yaşındaki Aysel Balkan artık emekliye ayrılmış bir "öğrenci velisi" olarak yıllar öncesinden kalan bir anısını anlatıyor:
"Öğretmenler Günü'nde ilkokul birinci sınıfa giden oğlum, ona verdiğim harçlıkla simit almış ve yarısını öğretmenine 'hediye' olarak vermiş. Oğlum kelimeleri doğru telaffuz edemiyor ve bazı harfleri söyleyemiyordu. Bu durum evde bize sevimli geliyordu. Üstünde durmuyorduk.
Fakat bu 'yarım simit' olayından sonra sınıf öğretmeni beni okula çağırıp oğlumun haftada üç gün zeka seviyesi düşük olan öğrenciler için oluşturulan bir programa kaydolması gerektiğini söylediğinde şoke oldum. İtiraz ettim, oğlum simidini paylaşacak kadar iyi niyetli bir çocuktu, hepimiz onu sevimli bulduğumuz için, konuşmasını düzeltmiyordu. Zekasıyla ilgili bir sorun yoktu. Zaten on beş gün içinde evde onu çalıştırdım ve her harfi düzgün söyledi. Ama çok stres yaşadı. "
"Öğretmenime hiç hediye almadım çünkü..."
32 yaşındaki Bertan Deniz özel sektörde çalışıyor:
"80'lerde, Ankara'nın bir köyünde ilköğretime başladım. İlkokulda öğretmenime hiç hediye almadım. Yaramazlık yaptığımız için, kendi aramızda Kürtçe konuştuğumuz için 'dayak' yerdik. Öğretmenler Günü'nde öğretmenler bizi sıraya sokar, ellerini öptürürlerdi."
"Başöğretmen Atatürk'ün büstüne bir de öğretmene çiçek"
Seniha Sezer 24 yaşında. Reklamcılık yapıyor. "Öğretmenler Günü'yle ilgili çok heyecanlı anıları olan bir öğrenci olmadım hiç. Mecbur çiçek, kalem, kitap alırdık, hediye vermeden olmazdı. Ailemizden hediye parasını günler öncesinden isterdik. 'Başöğretmen Atatürk'ün büstüne de çiçek koyardık, onun için de ekstra masraf ederdik. Öğretmenlerin hakkı hediyeyle ödenmez ama hediyeler de belimizi bükerdi. (EZÖ)