İmralı Cezaevi'nde hükümlü olarak kalan PKK lideri Abdullah Öcalan, yeniden yargılanma isteğine ilişkin dilekçesini, avukatları aracılığıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Öcalan davası hakkında, hukuka uygun işlenmediği gerekçesiyle dosyanın yeniden açılması veya yeniden yargılanması yönünde karar almıştı.
Avukatlar da yasal sürenin bitebileceği kaygısıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurularını ileteceklerini açıkladılar.
Dündar: Hukukun nüfus etmediği yer; İmralı
Dündar Öcalan'ın yeniden yargılanması konusunda yasal engeller olduğunu, Meclis'te konuyla ilgili düzenlemelerin yapılması gerektiğini aktardı ve dosyanın yeniden açılmasının, bu şekilde Türk hukukunda karşılığı olmadığını ifade etti.
"Öcalan 15 Şubat 1999'dan bu yana İmralı'da tecrit ediliyor" diyen Dündar, 1999-2001 yılları arasında devlet ile Öcalan'ın arasında dolaylı da olsa adımlar atıldığını ancak 11 Eylül saldırılarıyla bu ilişkinin kesilmesinin söz konusu olduğunu ifade ediyor.
Dündar'a göre uluslararası terörle mücadele stratejisinin bir ayağı da Öcalan'ın devre dışı bırakılmasıyla gerçekleştiriliyor.
Bu tutumun Kürt sorununun eksen değiştirmesine neden olduğunu belirten Dündar "Kürtlerin barış umudu vardı. 11 Eylül'den sonra bu umut yerini gerginliğe bıraktı. Öcalan'ın durumu konusunda Kürtler çok hassas" dedi.
Dündar ayrıca devletin çatışma havası yaratmaya çalıştığını Kürtlerinse Öcalan'ın bakış açısı doğrultusunda demokratik çözüm istediklerini belirtti.
İmralı'yı "hukukun nüfus etmediği yer" olarak tanımlayan Dündar, Öcalan'a F tipi yada Yüksek Güvenlikli Hapishanelere tanınan hakların tanınması gerektiğini ifade etti.
Bilmez: Kürt sorunun kaynağı Kürtleri inkar edenlerdir
Öcalan'ın 7 yıldır tutuklu bulunduğu hücresinde TRT FM bandına endeksli el radyosu, masa, sandalye, yatak ve kitaplardan başka eşya bulunmadığını belirten Bilmez "Kendisiyle sekiz ayda sadece iki kere görüşme sağlayabildik. Görüşmelerde Kürtlerin eğitim sorunundan ve Başbakanın 'alt kimlik üst kimlik' tartışmasından bahsettik. Öcalan bu yüzden 30 günlük hücre cezasına tabii tutuldu" dedi.
"Dış dünyadan soyutlandı"
"1 Haziran Yasaları yürürlüğe girer girmez müvekkile uygulanarak, gizli görüşme olanakları ortadan kaldırıldı. Aktif avukatlığını yürüten 12 avukat temsilden bir yıl süreyle alıkonuldu, savunma işlevsiz hale getirildi.
1 Haziran 2005 tarihi itibariyle de müvekkilin yasaklı olmayan avukatlarının görüşme talepleri bahanelerle engellendi ve bugüne kadar avukat görüşü neredeyse yapılamadı. Aile görüşü de iki ayda bire çıkarıldı. Dolayısıyla müvekkilin dış dünya ile bağı neredeyse tamamen kesilmiştir."
Öcalan'la ilgili hiçbir başvurularının kabul edilmediğini belirten Avukat Bilmez "Öcalan'ın hayati tehlikesi söz konusu olursa sorumlusu devlettir" dedi.
"Türkiye'de yaklaşık seksen yıldır Kürt halkı inkar ediliyor. Ama 'Kürt Sorunu'nun kaynağı Öcalan olarak gösteriliyor. İnkar edenlerin sorumluluğu hiç mi yok?" diyen Bilmez savunma haklarının evrenselliğini vurguladı ve Öcalan'ın olması gerektiği şekilde yani hukuki olarak yargılanması gerektiğini talep etti.
İmralı'nın, Türkiye'de sadece afet, savaş, deprem gibi olağanüstü durumlarda lokal olarak bir bölgeye özgü ve belirli bir süre ile ilan edilebilen "Kriz Hali" uygulaması kapsamına alınarak Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi'nin yönetimine verildiğini belirten Bilmez, "Milli Güvenlik Kurumu'nun (MGK) da yaptırımıyla süren kriz yönetiminin hiçbir yasal dayanağı yoktur" dedi.
Kılıç: Öcalan'ın avukatlarına 57 dava
Öcalan'ın avukatlarına açılan davalarla ilgilenen avukat Kılıç ise "Şuanda 57 dava sürüyor. 25 avukatın 14'ü yasaklı olduğu için hiçbir işelm yapamıyor" dedi.
Kılıç davaların Öcalan'la ilgili yazılan haberlerden derlendiğini ve Öcalan'ın adının geçtiği her yazıdan avukatların sorumlu kılındığını aktardı.
Yeni yasaya göre bir avukatın müvekkili ile aynı suçtan yargılanması dahilinde avukatın meslekten men edilmesi, yasaklanması söz konusu olduğuna dikkat çeken Kılıç Öcalan'ın avukatlarının mağdur edildiğini belirtti. (EZÖ)