Soruşturma, Ceza Yasası'nın 285., Basın Kanunu'nun 21. ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 157. maddesi, Çocuk Koruma Kanunu ve ilgili düzenlemelerin ihlal edildiği gerekçesiyle başlatılmıştı.
Erinç: Televizyonda değil gazetede suç olması çelişkidir
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, 18 yaşından küçüklerin isminin basında açık olarak yazılmaması gerektiğini söyledi.
Erinç, Dink cinayetinde katil zanlısını tüm Türkiye'nin bildiği için bu kurala uyulmadığını belirtti.
İsim açıklama konusunda hukuki bir çelişki bulunduğuna dikkat çeken Erinç, "Televizyonda açıklama yapınca suç olmuyor, gazetede yazınca oluyor." dedi.
Akço: Basın kimliği açıklayan hiçbir bilgi vermemeliydi
İstanbul Barosu avukatlarından Seda Akço, savcılığın yaptığı işlemin doğru. olduğunu belirtti, ancak yayınlarda tek hukuka aykırı olanın ismin tam olarak açık verilmesiyle kısaltılması arasındaki bir tartışma olmadığına dikkat çekti.
Akço, önemli olanın çocuğun kimliğini açığa verecek bilgilerin tamamının verilmemesi olduğunu söyledi.
Bir çocuğun suçla kolayca damgalanıp toplumsal yaşamın dışına itilmesinin ardından topluma dönüşünün çok zorlu olacağını hatırlatan Akço, çocuk hayatı boyunca ne zaman adını söylese yadırganacağını belirtti.
Basının da, soruşturmayı açtıranların da hem haklı hem haksız olduğu taraflar olduğunu söyleyen Akço, "basın kimliği ortaya çıkarak hiçbir bilgiyi vermemeliydi. Kimliğe ait diğer bilgiler verilmişse adın kısaltılmasının bir anlamı yok" dedi.
Bu tür konularda yargıya yapılan başvuruların bütünlüklü olmadığına dikkat çeken Akço, "Bu olaydaki müdahalenin kapsamı eksik. Daha önceki ve sonraki olaylarda hiç müdahale edilmezken, burada sırf ismin kısaltılmadan yazılmasını gerekçe göstermek haksız" dedi.
Bu tür olaylarda çocukların hem haklarının ihlal edildiğini hem de hayatlarının zorlaştırıldığını belirten Akço şöyle dedi:
"Olayın başında çocuk olup olmadığını bilmek mümkün değildi. Orada aslında hak ihlali bilgiyi veren yöneticiler tarafından yapıldı."Sorun, bilginin hukuka aykırı bir biçimde verilmiş olması. Eğer çocuğun hakkının ihlal edildiğine dair işlem varsa, soruşturma bilgiyi açıklayan herkese yönelik olmalı."
Akço, "Ama, bütün bu hukuka aykırılıkların bulunması, bütün sorumluları kapsayacak biçimde soruşturma yapılmamış olması basını haklı kılmıyor" dedi.
Ekşi: Basın susturulmak isteniyor
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, onlarca ulusal ve yerel gazetenin, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dink'in katil zanlısı O.S.'nin adını açık yazdığı için 100 bin YTL'yi bulan para cezasıyla karşı karşıya kalmasına tepki gösterdi.
Cinayette sorumlu olanların üzerine gitmek yerine yazılı basına O S.'nin adını yazdığı gerekçesiyle her sayı için 10 bin ya da 20 bin YTL ön ödeme emri gönderildiğine dikkat çeken Ekşi, aksi halde kamu davası açılması tehlikesinin olduğunun bildirildiğini açıkladı.
Ekşi, basının susturulmak istendiğini söyledi. Ekşi, daha sonra, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü, Samsun Valisi ve Samsun Emniyet Müdürü'nün failin adını kamuoyuna bir kez daha duyurduğunu anlattı.
Zanlının kimliğinin açıklandığı tarihte yaş küçüklüğünün de bilinmediğini belirten Ekşi, Türkiye'nin O.S.'nin kim olduğunu ilk önce televizyonlardan öğrendiğini kaydetti.
Katil zanlısının isminin bir sonraki gün yazılı basında yer aldığını dile getiren Ekşi, "Şimdi, televizyonlar için suç sayılmayan bu eylem gazeteler için suç sayılıyor. Oysa, haber yapmak, gazetelerin görevidir. Bütün dünyanın büyük duyarlık gösterdiği bir cinayette, yetkililerin açıkladığı ismi yayınlamak suç oluşturmaz. Üstelik, insanlar O.S.'nin kim olduğunu (vali açıklamasıyla) televizyonlardan öğrenmişken, artık ertesi gün O.S.'nin kim olduğunu saklamanın veya yazmanın hiçbir anlamı olamaz." diye konuştu.
Türenç: Zanlı'nın kimliği deşifre edilmeseydi nasıl yakalanacaktı?
Hürriyet gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç Dink'in katil zanlısının kimliğini açıklamada basın ilkesinin gündeme gelmemesi gerektiğini söyledi.
Tüm yazılı ve görsel basının O.S.'nin ismini yazdığını ifade eden Türenç, "Bu olayda isim saklamanın mantığı yok. Katil zanlısının yüzü, yakalanabilmesi için açık açık verildi. Kimliği de açıklandı. Bu resim sayesinde yakalandı. Kamera görüntüsüne takılmasa, babası görmese yakalanabilecek miydi? Bu ilke meselesi değil. Bence ismin açıklanması doğru bir karar. Çünkü toplumsal bir cinayet." şeklinde konuştu.
Yasalar ne diyor
Anayasa'nın 90. maddesi gereği iç hukuk kuralı haline gelen Birleşmiş Millet Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1. maddesi "18 yaşına kadar herkes çocuk sayılır" diyor. Bu ifade benzer şekilde Çocuk Koruma Kanunu ve Ceza Yasası'nda da yer alıyor.
Basın Kanunu 21. madde, "Onsekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar bir milyar liradan yirmi milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda iki milyar liradan, yaygın süreli yayınlarda on milyar liradan az olamaz" diyor. Bu kapsamda açılan soruşturmalarda yayın organlarına her yayın için öngörülen oranda ön para cezaları kesiliyor ve ödeme için 10 gün süre veriliyor. Para cezasının ödenmemesi durumunda dava açılıyor.
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Gizliliğin ihlali" başlıklı 285. maddesi ise şöyle:
"(1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz. (2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır. (4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) "Soruşturmanın gizliliği" başlıklı 157. maddesi ise "Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir" diyor. (NZ/EZÖ)