Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra açlık grevine başlayan ve grevlerinin 268'inci gününde olan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın yargılandığı davanın 6'ıncı duruşmasında tahliye edildi.
Nuriye Gülmen'in örgüt üyeliğinden 5 yıl hapis cezasına, cezanın artırımla 7,5 yıla çıkmasına, indirimle 6 yıl 3 ay cezasına karar verilerek, tahliyesine karar verildi.
Semih Özakça ve Acun Karadağ'ın ise tüm suçlamalardan beraatine ve adli kontrol şartının kaldırılmasına karar verildi.
Savcılık tahliye istedi
Savcılık, 269 gündür açlık grevindeki eğitimci Nuriye Gülmen'in bir kez daha adli kontrol şartıyla tahliyesini istedi.
Mahkeme verilen aranın ardından Gülmen'in tahliyesine karar verdi.
Numune Hastanesi'nin tutuklu koğuşunda zorla tutulan Gülmen'in, Pazartesi günü görülen duruşmasında savcının tahliye talebine rağmen mahkeme, "tutukluluk halinin devamına" karar vererek duruşmayı ertelemişti.
Mahkeme salonuna yine getirilmedi
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Nuriye Gülmen,"Sevgili direniş dostları, bu son sözüm değil ama şimdilik şunu söyleyeceğim: Burası tam kavganın ortası... Bana henüz savunmamı vermemiş olmama rağmen ısrarla tanık beyanları ve mütalaaya karşı beyanlarımı sormanızı anlamıyorum. Üç duruşmadır bu böyle, bana SEGBİS'i dayatıyorsunuz, ben bu şekilde savunma vermek istemiyorum" ifadelerini kullandı.
"Açlık grevinin vücudumda yarattığı zararların farkındayım. Vücudum her geçen gün lime lime eriyor. 268 gündür her gün buna şahit oluyorum" diyen Nuriye Gülmen şöyle devam etti:
"Savcı tahliye talep etmesine rağmen beni tahliye etmektense böyle bir çözüm buldular. Sağlık koşulları sedye gibi şeyler sağlanırsa gelirim dedim yine de. Ama getirmediler. Yine SEGBİS'e mecbur bırakılıyorum. Heyet benim savunmamı alamaz mıydı?
"Beni ilk duruşmaya getiremez miydi? Ya da tahliye edip kısa bir süre verilirdi ben gelirdim. Hiç biri yapılmadı ve hastane, ölümü göze aldığıma ilişkin yazı imzalamam karşılığında duruşmaya gitmeme izin verileceğini bildirdi. Nitekim getirilmedim yine. Bu tamamen göstermelik bir şeydi. Mahkeme 'ben elimden geleni yapıyorum' diye göstermeye çalıştı. Ama durum tabi ki öyle değil.
"Avukatımla görüşme koşullarımı bizi gardiyan odasına alarak iyileştirdiklerini sanıyorsanız bu çok naifçe olur. Gardiyanlar odaya girip çıkıyor ve bir saat dolmaya yaklaştığında da sürekli taciz edip bölmeye başlıyorlar zaten.
"Bu pespaye dosyada hiçbir şey yok"
"Kuvvetli suç şüphesi diye sihirli bir sözcüğünüz var, onu söyleyince her şey bitti tamam oluyor. Bunu doğuran şey de bir tanığın söyledikleri. Konsere gitmiş biri beni örgütle Nuriye tanıştırdı diyor. Bir konsere gidip kendini örgüt üyesi sanıyorsa ben ne yapayım. Yaprak'ın Fatih hakkında söylediklerine katılıyorum. Madde bağımlısı olduğu çok açıktı.
"Önünüzdeki pespaye dosya içinde ne vardı? Hiç bir şey. İlk iki duruşmada bu tanık beyanları da yoktu. Yine de bırakmadınız bizi. Sonra çürütülen tanık beyanlarına dayanıyorsunuz. Benim hakkımda zaten bir hüküm kurulmuş durumda. Öyle davranıyorsunuz çünkü.
"Artık bugün mahkemenin çok acelesi olduğu için o hükmü açıklayacak. Ama kendi hükümleri değil tabiki bu. Bu zamana kadar kendileri hiçbir şey yapmadıkları için hüküm de onların olmayacak. Hakkımızda kitapçıklar mı çıkartılmadı, açıklamalar mı yapılmadı? Heyet bir kere de ne yapıyorsunuz, yargılamamıza müdahale ediyorsunuz demedi.
"O öğrencim için konuşacağım"
"Ben artık heyete konuşmuyorum. Onlara olan tüm inancımı geçen celseden sonra özellikle yitirdim. Benim ne söylediğimin bir önemi yok çünkü onlar için. Ben tek bir sözümün çok kıymetli olduğu halkımız için konuşacağım. Dünyanın bir ucundan küçük bir çocuk bana mektup göndermişti, 'öğretmenim size bir şey olsun istemiyorum' diye. Ben o çocuk için konuşacağım.
"Geçen celse kendimi tehdit altında hissettiğim için konuşmamıştım. Çünkü savunma vermememe rağmen bana 'bu söylediklerin savunman sayılabilir geri kalanlar hakkında susma hakkını kullanmış kabul edilebilirsin' demiştiniz. Ama şimdi umurumda değil, savunma mı sayacaksınız, sayın ya da saymayın, kendimi anlatmıştım yine kendimi anlatacağım.
"Biz direnerek kendimize hatırlatıyorduk öncelikle haksız yere işten atıldığımızı. Kimseye anlatamasak bile kendimize hatırlatıyorduk. Haksız yere işimizden atılmayı kanıksamadık çünkü. Bunun için kendimle de arkadaşlarımla da gurur duyuyorum. Bizim direnişimizi besleyen şey haklılıktı.
"Daha açlık grevi gündemimizde değilken bir alman televizyonu belgesel çekmek istediğini söyledi. İki gün bizimle birlikte vakit geçireceklerdi. Sonunda peki ne olacak diye sordular, valla canımı sokakta bulmadım açlık grevine başlarım demiştim.
"O zamanlar daha ihraç bile edilmemiştim, sadece açığa alınmıştım. Açlık grevi o kadar güçlü bir eylem ki açlık grevine başlarsam hemen sonuç alacağımı düşünüyordum. Ben açığa alınmış halimle eylem yapıp işime dönmeyi beklerken beni dalga geçer gibi ihraç ettiler.
"Sonra açlık grevi gerçekten gündemimize geldi. Tamamen bir keyfilik içerisinde bize her gün saldırmaları öfkemizi büyütüyordu. Ama biz yılmadan her gün Yüksel'e çıkmaya devam ettik. Kemik acısı deyip direnişimize devam ediyorduk.
"Açlık grevi fikri bu saldırılardan sonra, insanlarla, milletvekilleri ile,dostlarımızla konuştuktan sonra iyice olgunlaştı. Nihayet Meclis'te basın açıklaması ile açlık grevine başlayacağımızı duyurduk.
Semih Özakça: Talimatı vicdan örgütünden aldım
Yargılamasına tutuksuz devam edilen Semih Özakça, "Bizden suçsuz olduğumuzu örgütle bir bağlantımızın olmadığını ispat etmemiz isteniyor. Olumsuzluğun ispatı olur mu? Olmaz. Sizin benim suçlu olduğumu, örgütle bağlantım varsa bunu ispatlamanız lazım ama tek bir delil sunamıyorsunuz" dedi ve ekledi:
"Sizin için hala direniyorum, direneceğim ve yanınıza geleceğim. Özellikle yoksul çocuğum Serhad, ailenin bütün yükü senin omzunda gibiydi. Umarım bu yoksulluğun bitecek. Özellikle senin için direniyorum, tüm yoksul çocuklar için direniyorum, yoksul çocuğum Serhad.
"Ben talimatı vicdan örgütünden aldım. Vicdanım evde oturmaya el vermedi. Bu haksızlığa karşı çıkmak istedim. Ben talimatı öğrencilerimden aldım. Onlar gözyaşı dökerken, onlara söz verdim geri geleceğim diye. Bu eylemim, talebim terör örgütlerine nasıl yardım edebilir?
"Nasıl onların işine yarar? Onlara yardım etmez, onların işine yaramaz. İşime dönersem bu durum öğrencilerime yarar. İhraç edilmiş bekleyen binlerce emekçiye umut olur ona yarar. Ben açlık grevinde işime dönebilme umudumu gördüm. Diğer tarafta beklemekte bir umut göremedim. Dava dediler mahkemeler bakmadı. Komisyon dediler ortada tek bir karar dahi yok." (PT)