TBMM Adalet Komisyonu dün görüşmeye başladığı "Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin görüşülmesini bitirdi.
9. Yargı Paketi'nden düşen madde torbaya girdi
Komisyon Başkanı'nın "Genel Kurul gündeminde bulunan dokuzuncu yargı paketinin devamı niteliğinde" olduğunu söylediği 12 farklı kanunda değişiklik veya düzenleme içeren 23 maddeden oluşan "torba kanun" teklifi, özellikle muhalefetin "etki ajanlığı yasası" olarak tanımladığı, MİT'in talebiyle torbaya sokulan 16. Maddesi başta olmak üzere STK'lerin ve muhalefetin önerileri dikkate alınmaksızın görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
Dün teklifin ilk 13 maddesi görüşülerek kabul edilmişti.
Teklif sahipleri öngörülen düzenlemelerin kamu hizmeti olan noterliğin etkinliğinin artırılması, hukuki güvenliğin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının oluşturacağı hukuki boşluğun doldurulması ve uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesine yönelik olduğunu ileri sürüyor.
"Etki ajanlığı tartışması"
Bugünkü görüşmelerde teklifin 16. Maddesinde yer alan değişiklik iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında sert tartışmalara yol açtı. Tartışmalarda STK sözcüleri ve MİT temsilcileri de görüşlerini belirttiler. Sivil toplum kuruluşları 16. Maddenin derhal tekliften çıkarılmasını önerdiler.
Öneri şöyle:
MADDE 16- Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Yedinci Bölümüne madde eklemek suretiyle yeni bir suç ihdas edilmektedir. Söz konusu Yedinci Bölümde "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" suçları düzenlenmiştir. Genel itibarıyla bu Bölümde Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ve bilgilerin yok edilmesi, tahrip edilmesi, temin edilmesi veya açıklanması suç olarak düzenlenerek bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu fiillerin siyasal veya askeri casusluk maksadıyla yapılması da yine suç olarak düzenlenmiştir. Belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetler bakımından herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir. Maddeyle "Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme" adı altında yeni bir suç ihdas edilerek Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Böylelikle belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında casusluk maksadıyla suç işlenmesi de ayrı bir suç olarak düzenlenmekte ve casusluk faaliyetleriyle daha etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır.
Gündeme getirildiğinden bu yana düşünce ve ifade özgürlüğü savuncuları, siyasal partiler, akademisyenler, hukukçular ve haberciler tarafından kuvvetle eleştirilen yasa teklifi Komisyonda da uzun süren tartışmalara yol açtı. Teklifin Komisyonda görüşülmeye başlaması üzerine basın meslek örgütleri teklifin yasalaşması halinde doğacak hukuksuzluk ve baskıları bir kez daha protesto etmişlerdi.
Basın meslek örgütlerinden etki ajanlığı düzenlemesine karşı ortak bildiri
Yeniden etki ajanlığı ve çürüme
Etki ajanlığı yasası hakkında bilinenler: Kim nasıl gündeme getirdi, taslak metinde ne var?
CHP'li Emir: "İktidarın eline düşen herkese uygulanacak bir maymuncuk"
16. Madde'nin görüşmeye açılması üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Bir tartışma var; düne kadar kimse Abdullah Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun diyemezdi. Bunu söyleyen bir başka ülkenin ajanı olmakla suçlanırdı ve altı saat içerisinde cezaevine konulurdu. Bugün bambaşka bir iklim var. Dün suç diye tanımladığınız bir şeyi bugün devletin bekası diye tanımlarsanız o zaman yargı ne yapacak?” dedi.
Emir, “Böyle bir yasanın yargı paketinde yer alması hem de temel kanun olarak gelmesi beklenirdi ama bunu Noterlik Kanunu’nun içine eklemişsiniz. Bu bile bir ciddiyetsizlik örneği. Eğer böyle bir kanuna ihtiyaç varsa toplumun bütün kesimlerinden görüş alınarak yapılabilirdi” dedi.
Emir "maddenin uygulamaya geçmesi[nin] [...] [iktidarın eline] her düşünen bilim insanı, gazeteci, siyasetçiye yönelik kullanılabilecek bir maymuncuk vermek" anlamına geleceğini söyledi.
Cadı avına dönüşecek
Emir "her taraftan tel tel dökülen iktidarı sürdürmek"ten başka amacı olmadığını söylediği yasanın uygulanmasının "bir cadı avına dönüşeceğinden endişeliyiz" dedi.
Emir, “Soyut bir şüphe getiriyorsunuz. Bunun suçluları da gazeteciler, siyasetçiler olacak. Bir tartışma var; düne kadar kimse Abdullah Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun diyemezdi. Bunu söyleyen bir başka ülkenin ajanı olmakla suçlanırdı ve altı saat içerisinde cezaevine konulurdu. Bugün bambaşka bir iklim var. Bu madde yani 'devletin siyasal yararları aleyhine davranmaktan' ne anladığınız sizin pozisyonunuza göre, durduğunuz yere göre, hayat görüşünüze göre ve hatta Türkiye örneğinde olduğu gibi siyasetin o gün o soruna nasıl baktığına göre değişiyor. Yargı böyle bir şey değil, adalet böyle bir şey değil. Adaletin kılıcı herkese sallanır. Dün suç diye tanımladığınız bir şeyi bugün devletin bakası diye tanımlarsanız o zaman yargı ne yapacak? Ben böyle bir kanunu konuşmaktan bile hicap duyuyorum.”
Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yrd. Yusuf Kanlı: Türkiye buna layık değil
Etki ajanlığı yasası üzerine söz alan Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı, "[...]Ayın 22'sinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi['nin] Rusya'yı neredeyse içerik olarak aynı olan yasalar nedeniyle mahkûm ettiğini hatırlatmak isterim." dedi.
Komisyon üyelerine "Türkiye buna layık değil." diye seslenen Kanlı "Halkın doğru bilgiye ulaşması, iktidarın denetlenmesi ve bireylerin eleştirel düşünce geliştirmesi özgür bir medyanın varlığına bağlıdır. Basını susturduğunuzda yalnızca bireylerin, gazetecilerin değil doğrudan halkın sesi kesilir. Türkiye bu yolda ilerlememeli. Bugün Rusya kendi halkını bilgilendiren gazetecilere casus demekle yetinmedi, onları hapsederek cezalandırdı. Şimdi Türkiye'de de aynı şey mi olacak?" diye sordu.
"Mayıs ayında geniş bir kamuoyu tepkisiyle geri çekilen etki ajanlığı düzenlemesi şimdi torba yasayla tekrar gündemde." diyen Kanlı "Bu sefer gazetecilik faaliyetleri hukuki belirsizliklerle suç unsuru hâline getirilme çabası içinde. Soyut ve muğlak ifadelerle şekillenen bu yasa gazetecileri her an devlet karşıtı bir ajan gibi damgalanabilecekleri bir pozisyona sokuyor. Bu ortam yalnızca basın özgürlüğünü değil halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını da tehdit ettiler. Sayın Komisyon üyeleri, Türkiye'yi Rusya ile aynı mahkeme salonuna düşürecek bu maddeyle yürünecek bir yolun sonu karanlık olacaktır." diye uyardı ve "özellikle belirtmek istiyorum ki Sayın MİT Hukuk Müşavirinin ve diğer yetkililerin verdikleri izahatlar ve aktardıkları ihtiyaçlar münferit ve belirsiz olup, AİHM'nin Rusya kararında da öngördüğü acil sosyal ihtiyaç kavramını maalesef karşılamıyor." diyerek dveletin istihbarat örgütlerinin talepleriyle yasa yapılmasını eleştirdi.
Uluslararası Af Örgütü Ankara Yöneticisi Hilal Döner: "16. Maddeyi derhal reddedin"
17 Mayıs Derneği, Eşit Haklar için İzleme Derneği, Göç İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Kaos GL, Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği, P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, Rosa Kadın Derneği, Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Derneği, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Üniversiteli Queer Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Yaşam Bellek Özgürlük İnisiyatifi adına da konuştuğunu belirten Döner, "Sözün kısası, bizler de 20 ayrı insan hakları savunucusu sivil toplum örgütü olarak 16'ncı maddenin derhâl reddedilmesi çağrısında bulunuyoruz." dedi.
Döner eleştirilerini şöyle ifade etti:
▶ Bu teklif, Türk Ceza Kanunu'na eklenirse yani öngörülen TCK 309-a maddesiyle sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin hedef alınabileceği, aşırı geniş ve belirsiz suç tanımları getirmektedir.
▶ Bu düzenleme, özellikle casusluk suçlamalarını içeren ayrı bir suç oluşturarak içeriği belirlemeksizin devletin güvenliği ya da iç ve dış siyasi çıkarlarına aykırı eylemlere yabancı bir devletin veya kuruluşun stratejik çıkarları doğrultusunda gerçekleştirdiği iddia edilen bireyleri cezalandırmayı amaçlamaktadır.
▶ Teklif hangi belirli eylemlerin suç teşkil ettiğine dair net kriterler ortaya koymamaktadır. Teklif metninde kullanılan stratejik çıkarlar, talimatlar, örgüt ve devletin iç veya dış siyasi çıkarları gibi kavramları aşırı geniş, yoruma açık ve muğlaktır. İyi tanımlanmamış veya aşırı geniş kapsamlı kanunlar keyfî uygulamalara ve suistimallere ne yazık ki açık olabilir.
▶ Önerilen teklifin kabul edilmesi hâlinde sivil toplum örgütleri, gazeteciler, insan hakları savunucuları dâhil olmak üzere herkesin bilgi arama, alma hakkı ve ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
▶ İnsan hakları ihlalleri ve diğer toplumsal sorunlar üzerine çalışan sivil toplum örgütleri keyfî biçimde devletin iç veya dış çıkarlarına aykırı olarak değerlendirilecek faaliyetleri nedeniyle cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.
▶ Bu durum, sivil alanın daralması, insan hakları çalışmalarının baskı altına alınması ve caydırıcı etki yaratması riskini doğurmaktadır. Ceza hukuku kurallarının suçları tanımlarken ve ceza miktarını belirlerken anlaşılır ve öngörülebilir olması gerekmektedir.
▶ Yasa teklifi, kişilerin hangi fiillerinin suç teşkil ettiğini öngöremeyeceği bir belirsizlik yaratmaktadır ve bu durum, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine, özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle güvence altına alınan belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırıdır. Adalet Komisyonunu bu yasa teklifini derhâl reddetmeye çağırıyoruz.
(AEK)