İşte 12 Ağustos tarihli Nokta'da yazılanlar:
Hafta boyunca basın Şahinkaya'nın mal varlığını açıklaması gerektiği konusunda sözbirliği ederken, Şahinkaya'nın da şahsına yöneltilen soru işaretlerini "12 Eylül'ü yıpratmaya yönelik" olarak gördüğü izlendi. TBMM Başkanlık Divanı, Canver'in soru önergesini 1 Eylül'de görüşecek.
Nokta'nın kapak konusunu ve görüntüsünü içeren ilanı basılmak üzere ertesi gün 26 Temmuz Cumartesi sabahı bütün büyük yayın organlarına ulaştığında, gazetelerin, yazı işlerinde de hummalı bir faaliyet başlıyordu. İlk haberler, başta Hürriyet ve Cumhuriyet olmak üzere Güneş ve Milliyet gibi çeşitli gazetelerde yayınlandı. Aynı gün satışa çıkan sayısında, Cumhuriyet haber merkezi Şahinkaya önergesini "birinci sayfadan görüyor", Canver'in soru önergesi tam metin halinde yayınlanıyor ve Anayasa'nın geçici 15. maddesi zikredilerek Canver'in "bu maddenin yolsuzluk iddialarının incelenmesine engel olmadığı" görüşüne yer veriliyordu. Hürriyet de habere arka sayfasında manşette yer ayırmıştı. Pazartesi günü olay hakkında ilk yorumu yapıp Şahinkaya'yı mal varlığını açıklamaya davet eden de, Hürriyet'ten Oktay Ekşi olacaktı.
Cumhuriyet de, haberi ertesi gün gene birinci sayfadan geliştirmeye devam edecekti. Bu kez önerge sahibi Canver'le yapılan bir söyleşi yer alıyordu gazetede. Canver, "herkesin, hatta ihtilal yapmış olanların bile haklarında kuşkuları yanıtlamak zorunda olduğunu" belirtiyor, emekli orgeneralin eşi Sema Şahinkaya'nın İşkur şirketinin ortakları arasında yer aldığını da ANKA'ya dayanarak açıklıyordu.
Cumhuriyet, olay üzerine TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'ın da görüşüne başvurmuştu. Karaduman, Canver'in soru önergesinin henüz kendisine intikal etmediğini, konuyu gazetelerden öğrendiğini söylüyordu. Gerekli işlemin yapılacağını belirten Karaduman, Kafaoğlu önergesini hatırlatıyor, Anayasa'nın 15. maddesinin "münferit olayları" soruşturmayı engelleyen bir hüküm taşımadığı görüşünde olduğunu açıklıyor ve "soruşturmayı önlememek gerekir" diyordu. Bu arada görüş belirten ilk siyasi, DYP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk da, "Sayın Şahinkaya'nın kamuoyu ve yargı önünde aklanmasına imkan vermek anayasamızın eşitlik ilkesinin bir gereğidir" diyecekti.
"Demokrasi gaz çıkarıyor!"
Basının büyük bölümü gelişmeleri izleyip, kendi haber kaynaklarını zorlarken, 29 Temmuz Salı günü Sabah'ın "Demokrasi gazını çıkarıyor" başlıklı imzasız baş yazısında, "üç-dört yıldır kulaktan kulağa dolaşan iddiaların nihayet Meclis'e geldiği" belirtilerek gelişme olumlu karşılanıyor, Canver'in herhangi bir art niyeti olmadığı vurgulanarak "demokrasiye saygı göstereceksek buna da tahammül göstereceğiz" deniyordu.
Gene aynı gün Cumhuriyet de haberi geliştirmeyi sürdürecek, Canver'in yeni açıklamalarına yer vererek Şahinkaya'yı mal varlığını açıklamaya davet edecekti. Bu arada ANKA'nın verdiği bir habere göre, Şahinkaya'nın eşi, kızı ve oğullarının Bagfaş'ta ve Çanakkale Seramik'te hisseleri vardı.
İş büyüyor
Şahinkaya olayı asıl geniş yankılarına, 30 Temmuz Çarşamba günü Hürriyet'in sürmanşet haberiyle kavuşacaktı. Hürriyet, her zamanki ustalığıyla durmuş durmuş ve bombasını patlatmıştı:
"Şahinkaya konuştu!"
Hürriyet muhabiri Şahinkaya ile aynı uçağa binerek uzun uzun konuşma fırsatı bulmuştu. Şahinkaya, kendisi aleyhindeki iddiaların "12 Eylül Harekatı'nı yıpratmaya yönelik olduğu" görüşündeydi. "Bunun sonu nereye gider, bilmem" diyen Şahinkaya, işin arkasında Anayasa'yı değiştirmek isteyenlerin, "sivri uçların" olduğunu öne sürüyordu. Şahinkaya, ailesinden kalan bir miktar mal varlığına sahip olduğunu belirtiyor, bunun da doğal karşılanması gerektiğini ileri sürüyordu. Ayrıca, her isteyene mal beyanı yapmayacağını, bunun zamanı gelince açıklanabileceğini söylüyordu. Aynı gün köşesini Şahinkaya konusuna ayıran Oktay Ekşi, emekli orgeneralin açıklamalarının hiç de inandırıcı gelmediğini, "arkadaşlarına, 'bana sahip çıkmazsanız sizi de müşkül duruma düşürürler' mesajını vermeye çalıştığını" yazacaktı. Ekşi, işin doğrusunun mal varlığını açıklamak olduğunu belirtiyordu.
"Cüneyt Bey flaş iş peşinde"
Çarşamba gününün gelişmeleri bununla kalmamıştı. Cumhuriyet, Moskova gezisini sürdürmekte olan Başbakan Özal ile görüşmüş ve demeç almıştı. Özal, Canver'i ciddiye almadığını söylüyor, "Başka biri getirseydi, o zaman başka... Cüneyt Bey hep böyle flaş şeyler yapmak istiyor, o vakit işin ciddiyeti kayboluyor" diyordu. Aynı gün Şahinkaya da İstanbul'da Ankara'ya dönerek hukukçularla görüşecek ve basına olayı "önemsemediğini" tekrarlayacaktı.
Sabah gazetesi de ikinci bir başyazı yayınlayarak, "Paşam, mal varlığını açıklama zamanı geldi" demiş ve vakit kaybedilmemesini istemişti.
Bu arada, Milli Gazete de Şahinkaya'nın eşinin Bagfaş'taki ortaklığını gündeme getiriyor ANKA'nın haberine geniş yer vererek şirketin yönetim kurulunda eski parlamenterlerden Sıtkı Yırcalı ile kapatılan MHP'nin eski genel başkan yardımcılarından Agâh Oktay Güner'in de aralarında bulunduğunu yazıyordu. Bagfaş'ın 1983'te iflas dolayısıyla satın aldığı İşkur'da da Sema Şahinkaya kurucu ortaktı. Şahinkaya'nın kızı Sevgi ile oğlu Serdar da İbrahim Bodur'un Çanakkale Seramik kuruluşuna ortak olmuşlardı.
Perşembe günü bütün basında
31 Temmuz günü "Şahinkaya olayı" daha da büyüyecekti...
Uğur Mumcu, 1984 yılında resmini çekmiş olduğu Şahinkaya'nın lüks yatını hatırlatıyor ve açıklama istiyordu... Mumcu, yazısını şöyle bitirmişti: "Bu ordunun şerefi, lüks yatlar yaptırıp satan kuvvet komutanları ile değil, görevde, sınır boylarında bekleyen er, erbaş, astsubay, subay ve generallerin yiğitlikleri ve emekli olduktan sonra da, ellerinde filelerle çarşı Pazar dolaşan emekli kuvvet komutanları, orgeneraller, generaller ve albayların özverileri ve dimdik başları ile anlam ve değer kazanır..."
Cumhuriyet, Canver'in soru önergesinin siyasiler arasında uyandırdığı yankılara da geniş yer vermişti. SHP Genel Başkanı İnönü, önergeyi desteklediğini ifade ediyor, "kişisel bir hesaplaşma ya da intikam peşinde olmadıklarını" da özellikle belirtmek gereğini hissediyordu.
HDP Genel Başkanı Mehmet Yazar, "Dedikoduların şuyuu vukuundan beterdir" diyerek soruşturma açılmasını desteklerken, ANAP Genel Sekreter Yardımcısı Rüştü Kazım Yücelen'in konuyu Meclis'in gündeme almasını beklediği, şimdilik ANAP'ın görüş belirtmeyeceği anlaşılıyordu...
Evren tarafsız
Aslında gelişmeler, Milliyet'te Mehmet Barlas'ın köşe yazısıyla yeni bir boyut da kazanmıştı... Barlas, bir gün önce Cumhurbaşkanı Evren ile özel bir görüşme yapmıştı. Bu söyleşide Şahinkaya konusuna girilmemişti ama, Barlas'ın ihtiyatlı kalemi aracılığıyla Evren'in kamuoyuna verdiği önemli bir mesaj vardı: Evren, Şahinkaya'nın "cesur ve açık olmayı seçmesi" gerektiğini hissettiriyor, "haksız bulduğu suçlamalar karşısında bile susmayıp açık alınla konuşmasının şart olduğunu" ima ediyordu!
Tercüman gazetesinin olaya yaklaşımı da hayli ilginçti... Nazlı Ilıcak, ünlü "Çıplak Kralın Giysileri" öyküsünü hatırlatarak açıklık istiyor, "ortada bir çamur atma hadisesi yoktur, Şahinkaya'ya kendisini temize çıkartma fırsatı verilmiştir, Canver'i bizden evvel Şahinkaya'nın kutlaması gerekir" diyordu...
Rauf Tamer farklı bakıyor
Aynı gün köşesini gene bu konuya ayıran Rauf Tamer, bütün Türk basınında soru önergesine karşı çıkan ve Canver'i eleştiren tek gazeteciydi. Tamer, Canver'in olayı "dedikodular bitsin" diye değil, tam tersine "dedikodular ayyuka çıksın diye" gündeme getirdiği yorumunu yapıyordu.
Günaydın'da Necati Zincirkıran, "Koskoca bir paşaya yakışan iddiaların üstüne üstüne gitmektir" derken, Bulvar'da Güngör Yerdeş "dokunulmazlık kanunlarının kaldırılmasını" istiyor, Hürriyet'te Coşkun Kırca da Canver'in önergesini olumlu karşıladığını belirterek "soruşturmanın ordu bünyesinde yapılmasını, gerekirse Şahinkaya'nın dokunulmazlığının kaldırılmasını" istiyordu... Güneş'te Güneri Civaoğlu, "Hem kendine, hem 12 Eylül'ü omuz omuza yaptığı silah arkadaşlarına karşı sorumluluğu, önergeye karşı tek başına dikilmesini gerektirir" diyor ve ekliyordu: "Gerekenin yapılmasını beklememeli, gerekeni kendisi yapmalıdır!"
Kamuoyu ne diyor?
1 Ağustos Cuma günü gelip çattığında, olayın boyutları daha büyümüştü. Sabah gazetesinin üç büyük kentimizde yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasına göre, halkın yüzde 83'ü, yani büyük bir çoğunluğu Şahinkaya'nın mal varlığını "derhal" açıklamasını istiyordu!
Milliyet'te Teoman Erel "Şahinkaya hesap vermelidir. Evren'in de bu eğilimi benimsediği ileri sürülüyor" diyerek yazısını şöyle sürdürüyordu: "Genelkurmay Başkanı'nın ağabey kabul ettiği ve büyük saygı gösterdiği emekli orgeneral Turgut Sunalp'in açıklaması da bir nebze umut veriyor. 12 Eylül yanlısı Sunalp da Şahinkaya'yı iddiaların karşısına şahsen çıkmaya ve hesap vermeye davet etmiştir."
Aynı şekilde Mümtaz Soysal da Şahinkaya'nın olaydan söz ederken "biz" zamirini kullanmasını "ilginç" buluyor, Evren'in deyimiyle "cesur açık ve somut" davranarak iddiaları bir an önce cevaplaması gerektiğini söylüyordu. Aynı gün yeni bir yazı yayınlayan Nazlı Ilıcak'a göre de "Anavatan Partisi işi kapatmak eğilimindeydi". Ilıcak, geçici 15. maddenin görev sırasında yapılmış hataları, örneğin "siyasi partilerin kapatılması, Demirel'in yargılanmadan Zincirbozan'a hapsedilmesi, gazetelere sansür" gibi icraatları koruduğunu, ama şahsi uçları himaye etmediğini özenle hatırlatacaktı...
Öte yandan görüş belirtenlere eski siyasiler de katılmış, Demirel "Meclis'in işidir, ben karışmam" derken, Ecevit konunun "Anayasa sorunu olarak son derece önemli" olduğunu söylemişti. Ecevit, olayın örtbas edilmesi durumunda, yalnız kişilerin değil, rejimin de çok ağır gölge altında kalacağını öne sürüyordu.
"Şahinkaya Evren'e danışıyor..."
Bu arada Cumhuriyet, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk ile görüşmüştü. Savunma Bakanı, "dosyayı açarız" diyordu. Konu resmen bakanlığa intikal ettiği takdirde Yavuztürk ellerindeki bütün belgeleri göstermeye hazırdı. Basın, Çanakkale Seramik sahibi İbrahim Bodur'la da görüşmüş, Bodur olayın büyütülmesinden duyduğu üzüntüyü belirterek, "ben paşanın yerinde olsam bu araştırmaya tak tak cevap verir, ondan sonra istifa bile ederim"demişti... Bodur, ortağı Şahinkaya ile gurur duyuyordu. Bodur ayrıca Şahinkaya ailesinin kendisinin halka açık şirketlerindeki hisselerinin çok önceden edinilen küçük miktarlı hisseler olduğunu, Şahinkaya'nın dürüst bir insan olduğunu söylüyordu.
Milliyet'in bulup konuştuğu, generalin ağabeyi Rasim Şahinkaya ise, kardeşi için "Parayı severdi, çok da iyi kullanırdı. Yolsuzluk yapacak insan değildir" diyecekti. Komşusu Cahit Şarman da paşa için "Zengin olmayı istiyordu, ancak suistimal yaptığına inanmıyorum" demişti. Okul arkadaşı Dr. Ahmen Uman, parayı sevmekten öte, "zengin olmak hırsı ile yanıp tutuştuğunu" ileri sürüyordu Şahinkaya'nın.
Olayın ulaştığı noktayı, Şahinkaya ile yeniden görüşen Güneri Cıvaoğlu, Güneş'te özetliyordu: "Yorgun, üzgün ve gergindi... Kendisini yalnız bırakılmış hissediyor, tek başına kalmış olmanın tedirginliğini yaşıyordu... Ama hukuka ve Meclis'in kararına saygılıydı. "Cıvaoğlu'na göre Şahinkaya, son olarak Evren'e ve Konsey arkadaşlarına danışmayı, bundan sonra bir basın toplantısı düzenlemeyi düşünüyordu... Nokta baskıya girerken, gelişmelerin ulaştığı son nokta buydu.
TIME dergisi yılan hikayesi
Gazeteciler, Şahinkaya aleyhinde askeri yönetim döneminde çıkarılan söylentilerin kaynaklarını da araştırmışlardı. 1983 yılında yurt dışındaki sol örgütlerin bir iddiası da böylece hatırlanmıştı. Bütün Türk basını seferber olarak, sözde Tahsin Şahinkaya'nın "dünyanın en zengin generalleri arasında" bulunduğunu yazan TIME dergisi araştırılacak, sonunda bunun gerçekle ilgisi olmadığı anlaşılacaktı. Durumu Cıvaoğlu, Mumcu ve Zincirkıran açık seçik yazmışlar, önergenin bu fısıltılara son vermeye yönelik olduğunu da kabul etmişlerdi.(BB/NU)