İstifama neden olan olay, iki aydır maaş alamayan arkadaşlarımın şikayet mektuplarına işverenin tensikatla tepki vermek istemesi oldu. Nokta'nın sahibi Nida Ergenç'in bu proje ile ilgili attığı yanlış adımlar ve içine girdiği ekonomik darboğazı aşmada gerek zihniyet gerekse pratik olarak başarısız kalmasının, bu sonucu doğurması kaçınılmazdı.
Geride kalan bu 4,5 aylık deneyim, hem medya alanındaki bazı gerçeklerle yüzleşmeme, hem de bazı potansiyelleri fark etmeme yaradı diyebilirim. Bunları, başından beri bana destek veren, işbirliğine giren, yardımlarını esirgemeyen sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yaşadığım Nokta pratiği, uzun bir süre(1990'dan beri) dışında kalmaya özen gösterdiğim medya sektörünün, tam da gözlemlediğim gibi, önemli bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
1990'larda hızlanan medyanın holdingleşmesi, holdinglerin medyalaşması süreci, "bağımsız medya" olgusunun yaşam alanını da son derece daraltmış durumda.
Her grup, gazetesi, dergisi, TV'si ile gerçekleştirdiği yatay konsantrasyonu, ticari işletmelerle dikeyine tamamlamış ve gazetecilik, tamamen grup çıkarları ile uyumlu bir çizgide yapılıyor. Habercilik aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya gerçekleştiriliyor.
Siyasi partilere, iktidar pratiğine yaklaşımı, medya sahibinin çıkar ilişkileri belirliyor. İki cephede toplanan medya grupları, daha çok birbirlerinin hamlelerini kollayıp ona göre, ülke ve dünya sorunlarına tavır alıyorlar. Böylesi bir güdümlü medyanın çoğu okuyucu, izleyici tabi ki farkında. Bundan dolayı da gazete ve dergi tirajları, artan gelir ve nüfusa rağmen pek artmıyor.
Böylesi bir medya ortamında Nokta, örnekleri tek tük görülen bağımsız medya kuruluşlarından biri olma potansiyeline baştan sahipti.
Hem bir "marka" olarak, daha baştan okuyucunun "kredi açtığı" bir dergi idi hem de Nokta'nın yeni yayımcısının "bağımsız" durumu bir avantajdı.
Ancak, Nisan 2004'te pek dergicilik deneyimi olmayan bir ekiple yeni bir başlangıç yapan Nokta, hem gazetecilik anlamında varlık gösteremeyip, hem de izlediği ulusalcı-Kemalist çizgi ile daha çıkışta bir hayal kırıklığına yol açmış görünümdeydi.
İlk sayısını 30 bin basıp ancak 10 bin satabilmiş, ardından da hızla kan kaybına uğrayıp 3-4 binlik tirajlara ve yüksek iade oranlarına gerilemiş. Bu 5 aylık pratik, Nokta'nın yeni sahibine önemli kaynak kaybına mal olmuş.
Bizim Nokta'yı devraldığımız Ağustos ayında şirket zaten önemli maddi sıkıntılar içindeydi ancak, bunları aşması alınacak önlemlerle mümkündü.
Bu önlemler;
1- Dergiyi hızla bir haber dergisi yapıp daha çağdaş bir çizgiye çekmek,
2- Bu değişimi okura ve kamuoyuna duyurmak
3- Şirket ölçeğinin ekonomik kullanımı açısından yeni dergiler çıkarmak, birim maliyetleri düşürmek olabilirdi.
Bu önlemlerden ilki editoryal kadronun, diğer ikisi yönetim-işletme kadrosunun performansına bağlı görünüyordu. İlkinde, yani "Dergiyi hızla bir haber dergisi yapıp daha çağdaş bir çizgiye çekme" hedefi doğrultusunda daha ilk haftadan itibaren hızla yol alındı.
Özellikle ikinci haftada yapılan Sarıgül kapağı ile, Türkiye medya tarihinde kilometretaşı sayılacak bir gazetecilik becerisi gösterildi. Sadece bu başarı, Nokta için önemli bir sıçrama tahtası olabilirdi.
Ancak, medyanın nasıl bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğu , Sarıgül örneğinde görüldü. Medya (Cumhuriyet ve Birgün dahil olmak üzere) konuyu görmezden gelip hatta, bağımsız bir duruş yerine, sorunu Sarıgül-Baykal çekişmesi sorunsalına sıkıştırınca ve hatta Sarıgül'e yakınlaşınca, haberin takibinden, yansıtılmasından uzak durdular.
Derginin izleyen haftalardaki editoryal başarısı, tanıtımla, duyuru ile desteklenmeliydi. Bu kaynak sorunu ve vizyonsuzluk nedeniyle yapılamadı. Rakip haftalık dergilerin poşetin içinde bazı kitapçıklar, CD vererek okuyucu çekmelerine doğru reflekslerle cevap vermek, hazırlıklar yapmak gerekiyordu. Bu da yapılamadı.
Şirketin ekonomik zaafları derinleşerek sürerken, bu, izleyen haftalarda, Nokta'da ödenmeyen ücretlerin birikmesini, üretilen derginin daha az sayıda basılmasını, tanıtım yapılmamasını getirdi ve bunların hepsi ciddi bir motivasyon düşüşünü getirirken editoryal ve idari kadroda kopuşlara, giderek gerilimlere ve işverenle restleşmelere yol açtı.
Mevcut borç yükü, şirketin mali yapısı, kan kaybı dikkate alındığında Nokta'nın tekrar yükselişe geçmesi pek olası görünmüyor. Nokta'yı satma ya da ortak bulma konusuna da yaklaşmayan Nida Ergenç'in elinde, Nokta'nın yeniden 2004 öncesi yıllarda olduğu gibi bitkisel hayata gireceğini söyleyebiliriz. Bağımsız medya imkanları açısından şanssız bir durum!..
Bununla beraber, yaşadığımız 4,5 aylık pratikten şunu anlamak mümkün. Hala haftalık haber dergiciliğinde bir hayat alanı var. Hala haftalık bir haber dergisi okumak isteyen 5 ila 10 bin arasında değişecek bir okuyucu kitlesi mevcut.
Bu kesime doğru, bağımsız haber ve doyurucu yorumlarla giden, enformatif bilgi sunan güvenilir bir derginin yeniden üretilmesi mümkün.
Editoryal kadroda ekonomik davranan, tanıtımı ihmal etmeyen, satış ve reklam halkalarını sağlam tutan bir yaklaşımla, Noktavari bir dergiyi, daha çok profesyonel bir yayıncı çatısı altında üretmek mümkün .
Yaşadığımız pratikten, yayın sürecinin en önemli unsuru olan anlaşmış, takım olmuş bir editoryal kadro ile çıktığımıza inanıyorum.
Bu önemli aktifi dikkate alarak, yeni bir haber dergisi yaratma çabalarımın süreceğini, sizin de bu konudaki görüş ve önerilerinizi benimle paylaşmanızı, elbirliği yapmanızı bekliyorum. (MS/BA)