-Araştırmanızda "Kadınların istihdam içindeki oranları 1950'lerden bu yana hızlı bir biçimde düşüyor," deniyordu. Bu tespitiniz hala geçerli mi? Çalışan kadın sayısı azalıyor mu?
Hala geçerli, hatta daha da azaldı. Bu dünyada da böyle. Uluslararası krizle birlikte kadınların durumu etkilendi. Bizde henüz 5 Nisan kararlarının etkileri sürerken uluslarası bir kriz yaşanıyordu ve bu yıllarda dünyada da çalışan kadın nüfusunda bir azalma söz konusuydu. Bizde, özellikle yaşadığımız bu son krizle, çalışan kadın sayısında önemli bir azalma oldu. Bir rakam veremem ama finans gibi, halkla ilişkiler gibi daha çok kadınların çalıştığı sektörler, önemli sayıda eleman azalttılar. Tabii kadınlar da işsiz kaldılar.
-Sözünü ettiğim araştırmada köyden kente göçün kadınların istihdamını azalttığı söyleniyordu.
Kadınların büyük bir çoğunluğu ücretsiz tarım işçisi. Kente ilk göç edildiğinde ev kadını oluyorlar. Bir süre sonra çalışmaya başlasalar da enformel sektörde çalışıyorlar. Temizlik işi gibi, evde üretim gibi. Bunlar kayıtlara geçmediği için istihdamı tespit etmek zor. Pek çok kadın para kazanıyor ama işgücü piyasasına girmiyor. Evde reçel yapıyor, dantel yapıyor. Büyük işyerleri evlere fason veriyor. Bu işler istatistiklerde yer almıyor. Hatta kadın da kendisini çalışıyor görmüyor. O yaptığımız araştırmada evde çalışan kadınlar, "Çalışıyor musun?" sorusuna "Hayır," diye yanıt verdiler. Ya çalışmayı kendine yakıştıramıyor ya da yaptığı işi işten saymıyor.
-Bu tür işler kadınların örgütsüzlüğüne de bir çare olamıyor.
Kadınlar ağırlıklı olarak tarım, tekstil gibi işkollarında ya da temizlik gibi işlerde çalışıyorlar. Sosyal güvencesi yok. Evde çalışmayı avantaj gibi görüyor ama avantaj değil, işyerleri için avantaj.
-Siz Türkiye'yi ve benzeri ülkeleri Üçüncü Dünya ülkeleri olarak tanımlıyorsunuz. Bütün Üçüncü Dünya ülkelerinde de durum aynı mı?
Aynı. Kadınlar çok örgütsüz. Örneğin Afrika ülkeleri. Dünya Bankası'nın desteklediği kadın örgütlenmeleri var. Bunlar sendikal örgütlenme değil, lokal birliktelikler. Desteğe rağmen çok cüzi bir örgütlülük söz konusu. Hiçbir kazanım yok.
-Neden böyle?
Kadınlar uzun süreli çalışmıyorlar. Örneğin evlenme, çocuk gibi gibi nedenler kadınların çalışmalarını kesintiye uğratıyor. Sözünü ettiğimiz kayıt dışı ekonomide örgütlenme bir fabrikaya göre çok çok zor. Evde çalışmak ona daha güvenceli geliyor, dört duvarı güvenli hissediyor. Bir de kadınlar örgütlü yaşama zor adapte oluyor. Binlerce yıllık ezilmişlik söz konusu, toplumun ağır baskısı var. Daha çocuklukta arkadaş edinmek yasak. Ailesi örgütlenmesine karşı çıkıyor. Sendikaya üye olacak, toplantıya gidecek, çok zor. Zaten böyle şeylere zamanı da yok.
-Peki yine krizi dönelim. Araştırmanızda işsizliğin, en eğitimsiz kadınlarla, en eğitimli kadınlarda daha az görüldüğünü belirtmişsiniz. Ama bu krizde kalifiye elemanlar da işsiz kaldı değil mi?
Bu krizde, hiçbir krizde olmadığı kadar genç ve nitelikli işsiz kaldı. Kadın, erkek, her ücretli daha çok çalışmak zorunda kaldı. Mevcut ücretler düştü. İşini kaybetmemek için ücretsiz izinli gözükerek çalışıyor. Pek çok sektör bu uygulamaya geçti. Elemanına ücretsiz izin verip çalıştırdı. Eleman çıkattı, iki kişinin işini bir kişi yapar oldu.
Bütün bu yaşananların yapısal uyum politikalarıyla bir ilgisi var mı?
Kesinlikle. En çok darbeyi kadınlar yiyorlar. Kadınlar ailenin bilgisi olmadan kendi statüsü dışında işler yapıyorlar. Hasta bakmaya gidiyorum diye evden çıkıyor, fahişelik yapıyor. Rakam veremem ama böyle olduğunu biliyorum.
-Ne zaman düzeleceğini tahmin ediyorsunuz?
2003 sonuna kadar önemli bir değişim beklemiyorum.
-Hiç mi umut yok?
Kadınlar bilincinde olursa belki ama hiç sanmıyorum. Kriz dönemlerinin, savaş dönemlerinin özgürleştirici bir yanı da vardır. Boşluklardan yararlanıp durumu değiştirebilirsin. Ama ufukta olumlu bir değişim gözükmüyor.