Yıllar yılı "Ayıp yorgan altındadır" desturuyla, yatakla yorgan arasındaki dünyamızı üreme edinimine bağlayan sosyalleşme çabalarımız göstermiştir ki, üstümüze örttüğümüz yorgan, yamalı bohçadan ibarettir.
Sibel Kekilli olayı böylesine ikiyüzlülüğün, yatak odasından fırlamış haliydi. Bugünlerde konuşulan F.Y.Ö'nün başına gelenler de olduğu gibi.
Duvara Karşı mı devlete karşı mı?
Almanya'ya işçi olarak giden bir ailenin ikiz kızlarından biri olan Sibel Kekilli, eğer Fatih Akın'ın, "Duvara Karşı" filminde oynamasaydı, ayıp yorgan altında uyuyor olacaktı. Kekilliler'de, kızlarının, belediye işçiliğine kabul edilmiş ilk Türk kızı olmasından duydukları gururla, yaşamlarını sürdüreceklerdi.
Gurbette olmanın, yabancı ve dışlanmış olmanın getirdiği psikolojik rahatsızlığı bu küçük edinimle- kabullenişle- iyileştirmiş olacaklardı.
Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içimde...
İşler hiç de istedikleri gibi gelişmedi ve kızları birden bire medyada "pornocu" olarak ünlendi. Alman Bild Gazetesinin ortaya çıkardığı gerçek, Kekilli ailesinin yüzüne bir tokat gibi çarparken, ikinci ve üçüncü kuşak gurbetçilerin, kedi pisliğini örtercesine gizledikleri yozlaşma da, gözler önüne serildi.
Tabi kime ve neye göre yozlaşma?
Chat dünyasının menopoz ve andropozluları
F.Y.Ö'nün ise başına gelenler de yalnızlık ve iç sıkıntısı ile açıklanabilir. Seks işçiliği yapıp yapmadığı kendisinin bileceği iş ama, internette chat yaparak,yalnızlık kapılarını aralayanlarımız yok değil.
Kimimiz cariye, kimimiz kraliçe; bazılarımız jigolo ya da Adonis; internetle haşır neşir olan, menopoz ya da andropozlu, kadın ve erkekler olarak; suratlarımızda maskelerimiz; parmaklarımızın ucunda yalan portföylerimizle az zaman öldürmedik, öldürmüyoruz chat odalarında.
Bazılarımız için bir modaydı, geldi geçti. F.Y.Ö. için chat macerası, yeni başlamıştı ki, kurulu bir tuzağa düştü.
Yalnızlık ve iç sıkıntısı
Bugünlerde konuşulan ve gündeme oturan, TRT spikeri F.Y.Ö'nün başına gelenler de Kekilli'nin başına gelenlerden farklı değil. Sibel Kekilli, seçilmiş bir yaşantının uzantısında; F.Y.Ö. ise yalnızlığının uzamında, öküz altında buzağı arayanların oyuncağı oldu.
Öyle de kime ne?
Ne Sibel Kekilli'nin, ne de F.Y.Ö'nün, seks işçiliği yapıp yapmadığı; paralı mı parasız mı verdikleri, bu ülkenin öncelikli konuları arasına girer mi?
Girer. Hem de, F.Y.Ö.'ye giren çıkanın hiç kimseyi ilgilendirmemesi gerektiği, genelevleri yasal olan bir ülkede, bal gibi de girer.
Girmesi kadar doğal bir şey de yoktur. Yıllardır "Ennn vergi rekortmeni"nin Matild Manukyan yapıldığı bir ülkede, devletin, kayıtdışı ekonomiye izin vermesi beklenebilir mi?
Kayıtdışı ekonomi!
Oysa kadının, ne ahlak polisine, ne de ahlak bekçiliğine gereksinimi var. İster kayıtlı ister kayıtsız; ister chatli, ister postlu; istediğine, istediği şekilde verme hakkı var.
Kaba bir tabirle, "herkesin namusu kendine kardeşim. Mal benim sana ne?" deme hakkı olduğu gibi.
Kekilli bir kenara, F.Y.Ö'nün namus bekçisi kesilen TRT'nin; her gelen siyasi iktidarca har vurup harman savrularak namusu delik deşik TRT'nin; bir kadının namus arayıcılığına soyunması akıl alacak şey mi?
Bir savcı bir spiker: biri kadın biri erkek
Bir internet sitesinde, para karşılığı erkeklerle birlikte olduğu gerekçesiyle işten atılan F.Y.Ö.'de adeta bunu haykırır yüzlerine. TRT aleyhine açtığı dava dilekçesinde, "eski Ankara DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'in de bir kadınla ilişki kurduğu esnada çekilen video kayıtlarını" emsal gösterir ve işten atılmasının haksız bir uygulama olduğunu iddia eder.
Biri TRT spikeri ve kadın. Diğeri savcı ve erkek.
Biri para karşılığı erkeklerle birlikte olmakta suçlanıp işten atılıyor, diğeri para vererek bir kadınla birlikte olduğu için kınama cezasıyla yetiniliyor
Her ikisi de devlet memuru olmasına karşın, F.Y.Ö, çalıştığı devlet kurumu TRT'nin namusu oluverirken, diğeri mal, can ve ırzımızı teslim ettiğimiz adalet mekanizmasının bir temsilcisidir. Her hakkı kendine mahfuz.
İki yüzlü toplumsallığımızın yalanlar üzerine kurulu iktidar savaşı yıllardır sürüyor. Çözüm için daha çok filler tepişecek, mezralar ezilecek.
Hak'ı eril görürseniz, tapınmanın da dişil koşullarını yaratırsınız ister istemez. Hakkıdır hakka tapan adaletime kınama.(AD)