Geçen hafta Urfa'da bir kadın babası tarafından öldürüldü ve yine kadın örgütleri tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldü.
Bir buçuk aylık hamile Yasemin'i babası boş bir arazide tek kurşunla vurmuş.
Sebep: Yasemin K. ailesinin istediği kişiyle evlenmeyip sevgilisiyle kaçıyor; ardından tekrar ailesine dönmesi asla ve kat'a hafifletici sebep olmuyor ve hatta bu mantığa göre iki kat hata işliyor: Hem başka koca seçiyor, hem de onu bırakıyor!
Kızını öldürmek!
Nazizmin zulmüne yıllarca karşı çıkan Alman yazar Hermann Hesse öldürmek ile ilgili şunları söylemişti: "Öldürmek istediğiniz başkasının kılığına giren sizsiniz."
Aslında baba İbrahim Ç. de kendi kızını vurmakla, belki de kendi içindeki patriarkal değer ve sistemin çözülüşüne katlanamama durumunu vurdu. Pişman olmadığını söyleyen İbrahim Ç. "Kız gelinliğiyle gitti yerden, ancak kefeniyle çıkar. Yasemin'i öldürüp şerefimi kurtardım" demiş. Yani şeref ve namusunu bir katliamın imbiğinden geçirip yeniden temize çıkarıyor.
İbrahim Ç.'nin artık yeni kanunlarla müebbet hapis cezası alacağını düşünebiliriz. Bu arada aileden altı kişi de serbest bırakılmış. Daha önceki olaylarda ailelerin organize hareket ettiği de görülmüştü. Danimarka'da Pakistanlı bir kadının ailesinden biri tarafından öldürülmesi üzerine tüm aile de yargılanmıştı. Bunu hatırlamak gerek.
Birgül de kurtulamadı
Ailelerin tutumları derken kısa bir süre önce Radikal gazetesinde yer alan Ağrılı Birgül'ü hedef alan ve aylarca süren bir namus cinayeti maratonunun sarsıcılığını hatırladım. Kocasından Birgül'ü öldürmesini ailesince istenmesi o yapamayınca Birgül'ün ailesine "ya para verin ya siz öldürün denmesi"; bu da olmayınca -otoban kenarında- Birgül'ü öldürmesi. Bunu da kocanın üstlenmesi...
Kocası aslında görünüşe göre istemeden ve basiretsizce yine bu sisteme teslim oluyor ve yalnızca onun karşısında biraz debelenmiş gözüküyor. Öldürülme gerekçesi olarak sunulanı ise yazmak içimden gelmiyor.
"Namus"a gerekçe dayanmaz
Velhasıl, ailesinin eşleştirmek istediği biriyle evlenmek istemediği için evden kaçan, belki de kurtuluş olarak bir erkekle kaçan, bunların hiç biri olmadan akrabasına sığınan veya evde kalıp intihara zorlanan kadınlar... Hele "adı çıkmışsa" katliamdan kurtulamayanlar. Bunları geçelim cep telefonuyla bir erkeğe mesaj çekmek de kâfi! Bu gerekçeler "yeter de artar" mantığıyla infazı yapan erkekler tarafından çok rahatça sıralanıyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu dünyada her yıl beş bin kadının namus cinayetleriyle katledildiğini açıklamıştı. Bu sayının örtbas edilenler düşünüldüğünde çok daha fazla olduğu kesin.
Velhasıl Türkiye'de ve dünyanın her yerinde ataerkil iktidar namus veya benzer başka bir sistemi, kadının cinselliği, bedeniyle ilgili tahakkümünü dinsel ve cemaatsel dayanaklarla birleştirip yeniden üretiyor.*
"Töre" demek durumu normalleştiriyor
Öte yandan, bu cinayetlere medyada, siyaset alanında, her yerde yaygın bir söylem olarak töre cinayeti -hatta namus cinayeti demek bile- bazen buna gerekçe sayılan sistemin yerleşik olduğu ve değiştirelemezliğine ya da çok uzun zamanda değişebileceğine dair bir argümanı pekiştirmiyor mu?
Yapılan bazı akademik araştırmalar ve raporlar da bunu gösteriyor. Yani töre, aşiret düzeni hatta doğulu veya Kürt olmanın gerekçe olarak sunulması aslında dezenformasyon ve teslimiyet yaratıyor.
Onlarca kadını katliamdan kurtaran Ka-Mer'in 2005 raporundan: "Söz konusu bu toplumsal ölçüler kültür ve geleneklerin çeşitliliği kadar farklı olabilmektedir. Esas olan; kadının itaat etmesini, boyun eğmesini sağlamaktır. Dolayısıyla, her namus cinayetinin arkasında bir bekâret sorunu veya ailenin onayı olmadan yaşanmış 'yasak ilişki' tabir edilen bir cinsel ilişki aramak, sorunun gerçek sebepleriyle örtüşmemektedir."
Yersiz yurtsuz kadınlar
ATV'de perşembe akşamları "Yersiz Yurtsuz" diye bir dizi var(dı). Dizinin kahramanı Suna, kasabadaki mühendisle birlikte oluyor ve hatta hamile kalıyor ve törenle Fırat'a atacaklar, ama babası bir dalgıç tutarak kızını kurtarıyor, ama buluşamıyorlar babayla.
Abi ve amcalar onu öldürmek için peşinde. Baba ve abi kızı bulmak için yola çıkıyor baba onu kurtarmak, abi vurmak istiyor. Amcalar da kenardan çalışıyor. Suna en son onu seven iki erkekten de ailesinden de kaçıyor. Sezon finalinde baba (Ferdi Tayfur) onu yine kıstıran abi ve amcaya silah doğrulttu, ancak bu da kâr etmeyince silahı kendi kafasına doğrulttu.
Bu dizide Suna'nın kontrolü üzerinden yapılan "savaş" diğer dizilerdeki klişeleri aşar nitelikte anlatılıyor. Erkeklerin de patriarka altındaki esareti örneğin.... Bunları bırakalım dizide o çok iyi oynayan kızın gözlerine bakmak gerek: Yersiz, kimsesiz, kaygılı ve acılı...(ZA/EÜ)
* Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mithat Bağlı başkanlığındaki ekibin, "Töre ve Namus Adına Cinayeti İşleyen Suçlu ve Zanlıların Sahip Oldukları Toplumsal Değer Yargıları ve Bunların Sosyo Ekonomik Analizi Projesi"nin ilk verilerinde toplumsal baskı sonucu işlendiği için faillerin çoğunun bunu meşruiyet saydıklarını gösteriyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis bile göze alınabiliyor ve artık başka çözümlere ihtiyaç var. Bağlı ve ekibinin 25 cezaevinde 124 faille yaptığı görüşmelerin 200'ü aşması hedeflenmiş.