Lice, Kızıltepe JİTEM, Cizre, Kuşkonar , Roboski gibi devlet tarafından işlenen katliamlara ilişkin davalarının avukatı, hak savunucusu Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare'nin önünde katledilişi sekizinci yılına girdi.
Sekiz yıl önce 14 Ekim 2015’te katıldığı televizyon yayınında gazeteci Ahmet Hakan’ın “PKK terör örgütü müdür?” sorusuna “PKK terör örgütü değildir. PKK silahlı siyasal bir harekettir" yanıtını verdi Elçi.
Söylediği bu sözlerin ardından hedef gösterildi, linç edildi, ölüm tehditler aldı. Çok geçmedi Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında jet hızıyla “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı ve yakalama kararı çıkardı.
19 Ekim’de gözaltına alındı ve İstanbul’a getirildi. 20 Ekim’de çıkarıldığı mahkemede ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Fakat söylediği sözlerin yankısı dinmedi.
Kürt illerinde çatışmaların şehirlere taşındığı süreçti, çatışmalarda insanlar ölüyor, tarihi yapılar zarar görüyordu.
“Silahlar sussun” demek için 28 Kasım 2015 sabahı Diyarbakır’ın Sur İlçesi’ndeki Dört Ayaklı Minare’nin önünde Baro olarak açıklama yapacaklardı.
Toplanmalarının üzerinden bir süre geçmişti ki, silah sesleri duyuldu.
Tahir Elçi başına aldığı kurşunla on dakika önce zarar gören ayaklarını işaret ettiği Dört Ayaklı Minare’nin önüne yüzüstü düştü.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi Öldürüldü
Erdoğan, 'terörle mücadele' demişti
Elçi'nin öldürüldüğü haberi Türkiye'nin tamamında tepkiye neden olurken; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aynı gün katıldığı törende, “Az önce Diyarbakır'da yaşanan bir çatışmada Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin öldüğünü, bir polisimizin de şehit olduğunu öğrendim. Sayın Elçi'ye ve şehit polisimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Bu olay Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlığının ne kadar doğru olduğunu göstermiştir" dedi.
Elçi'yi kimin, kimlerin hedef aldığına dair de birçok şey söylendi.
“Örgüt militanlarının kurşunuyla öldürüldü” denildi, “Kurşunun hangi silahtan çıktığının kesin olmadığı” ifade edildi. Olay yeri incelemesi 5 ay sonra yapıldı. Soruşturma sürüncemede bırakıldı, ölümü faili meçhule bırakılmak istendi...
Fakat avukatların mücadelesiyle öldürülmesinden 5 yıl sonra 20 Mart 2020’de iddianame hazırlandı ve 5 Ekim 2020’de yargılama başladı.
Meslektaşları, hak savunucuları dün (28 Kasım) Elçi’yi andı, bugün görülecek duruşmada ise faillerinin yargılanmasını isteyecekler.
Peki, üç yıldır süren davada ne oldu, neler yapıldı, ne kadar yol alındı?
Tahir Elçi davası 5 yıl sonra başladı, tüm talepler reddedildi
Eren: İlk andan itibaren hiçbir şey yapılmadı
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, bianet’e anlattı.
Eren, “Tahir Elçi katledildiği ilk andan itibaren bir ceza soruşturmasında yapılması gereken hiçbir şey yapılmadı” diyerek konuşmasına başladı.
“Olay yeri incelemesinin dahi sıcağı sıcağına yapılmadığını” belirten Eren, delillerin bile toplamamak için direnç gösterilediğini söyledi.
Yargılama aşamasında soruşturma sürecinin sağlıklı yürütülmemesinin sonuçlarıyla karşı karşıya olduklarını vurgulayan Eren, “Olay günü orada çekim yapan foto film şube, özel işletmeler veya kamu kurumlarının kamera kayıtları olması gerektiği şekilde muhafaza bile edilmemiş. Aslında soruşturma aşamasının etkisiz ve isteksiz yürütüldüğünü gösteren somut olgular bunlar, yani delillerin olmaması, gerektiği şekilde toplanmamış olması. Deliller toplanmayınca yargılama aşaması da biz avukatların talep ettiği şekilde ilerlemiyor" dedi.
“Neden Tahir Elçi’nin Vurulma Görüntüleri Araştırılmadı?”
"Üç buçuk yıl boyunca bir tek şüpheli yoktu"
"Tahir Elçi suikastının herhangi bir cinayet olmadığını” özellikle vurgulayan Eren, cinayetin öncesinin sürece dahil edilmeden dosyada yol alınamayacağını vurguladı:
Dosyada üç buçuk yıl boyunca bir tek şüpheli yoktu. Ta ki Diyarbakır Barosu olay yerini çeken onlarca kameradan elde ettiği görüntüleri Londra Üniversitesi'ne bağlı Adli Mimarlık’a (Forensic Architecture) gönderdi. Buradan gelen raporu dava dosyasına delil olarak sunduk.
Bu raporun sunulmasının ardından savcılık, üç polis memurunun şüpheli sıfatıyla ifadesini almaya başladı ve bunun üzerine iddianame hazırlandı ama hâlâ ilk günden farklı bir konumda değiliz; hâlâ soruşturma sürecinden farklı bir noktada değiliz. Cinayetin aydınlatılması için bir mesafe kat edemedik. Soruşturma aşamasında savcılık makamı taleplerimizi reddediyordu.
Şimdi ise mahkeme heyeti tarafından ret ile karşı karşıyayız. Vasat bir iddianameyle davayı sonuçlandırma niyetleri var ancak biz o dönemin bütün yönlerini öncesi ve sonrasının ele alınmasını istiyoruz, arkasındaki bütün odakların çıkarılmasını her celse yeniliyoruz."
Forensic Architecture Tahir Elçi Cinayetiyle İlgili Raporunu Açıkladı
"Davaya dışsal müdahale var"
Eren, Elçi’nin ölümüne sebep olan silahın mermi çekirdeğinin bulunmamasını hatırlattı. Mermi çekirdeğinin en önemli somut delil olduğunu belirtti:
“Olay yeri incelemesi sağlıklı yapılmadığı ve yarım bırakıldığı için o mermi çekirdeğine ulaşılamadı. Mermi çekirdeği yoksa diğer deliller değerlendirilir. Olay yerini gören kamera kayıtları, ihbar dilekçeleri ya da istihbarat raporlarını ele alırsınız. Ama bu deliller dahi toplanmadı.
O gün olay yerinde çekim yapan emniyet birimlerinin foto film şubesinin tam cinayet anına denk gelen 12 saniyelik görüntüsü neden yok diye sorduk. İfadesine başvurulan polis memuru, o an için kayıttan çıktığını söylüyor. Biz o kaydın orijinaline bir türlü ulaşamadık. Ama tam cinayet anını gösteren kayıt yoksa dışsal bir müdahale vardır.
Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokaktaki Mardin Kebap Evi’nin dört kamerası var, neden sadece olay yerini gören kamerası bozuk? Dosyaya sunulan raporda Tahir Elçi’nin vurulduğu yeri gören kameranın bozuk olduğunu söylüyor. Bütün bunlar soru işareti, bunlar giderilmediği sürece biz bu cinayeti aydınlatamayız.
TAHİR ELÇİ CİNAYETİ
Diyarbakır Barosu: Soruşturmada Fiili Gizlilik Var
"Cinayeti aydınlatmamak için direniyorlar"
Diğer önemli bir durum da tanıkların dinlenmemesi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Tahir Elçi’nin öldürülmesini ‘siyasi bir suikast’ olarak ifade etti. Suikast planlı bir cinayettir. Siyasi demek ise buna bağlanan farklı siyasi ve toplumsal gelişmeler var demektir. Ülkenin başbakanı bunu siyasi suikast olarak tanımlıyorsa tabi ki tanık olarak dinlenmeli.
Ancak Mahkeme önce bu talebi kabul etti fakat duruşmadan birkaç gün önce aldıkları bu karardan vazgeçtiler. Neden vazgeçildi, kimin talebi üzerine vazgeçildi?
Mesela o gün orada yaşananları ihbar mektuplarıyla savcılığa bildirenler var. Mahkeme bunların dinlenmesini de reddetti. Yani mahkeme cinayetin aydınlanmaması için bir direnç gösteriyor. Bütün bunlar mahkeme heyetinin dışsal bir etki altında olduğunu gösteriyor.”
Davutoğlu’nun “Elçi cinayeti siyasi suikasttır” sözünün önemi yok mu?
"Birileri Davutoğlu'nun dinlenmesini istemedi"
Davutoğlu’nun neden dinlenmesi gerektiğini de anlatan Eren, “Tahir Elçi öldürüldükten sonra bölge karanlığa büründü” dedi ve devam etti:
“Tahir Elçi katledildikten sonra çatışmalar yoğunlaştı, hak ihlalleri arttı. Şayet cinayetten sonra bunlar artıyorsa birbirinden bağımsız düşünmeyiz ve zaten bağımsız değil.
Davutoğlu, o dönem Diyarbakır Baromuzu ziyaret ettiğinde ‘bu cinayetin karanlık siyasi bir suikast olduğunu’ söyledi. Siyasi suikast tanımının ne olduğunu sorduğumuzda bize ‘90’lı yıllarda yaşananları kendisinden daha iyi bildiğimizi, neyi kastettiğini bilmemiz gerektiğini’ söyledi.
Yani Tahir Elçi cinayetini planlayan organize eden aktörlerin olduğunu açıkça beyan etti. Bu nedenle o dönemi en iyi bilen Davutoğlu’nun mahkemede dinlenmesi davanın seyrini değiştirebilirdi ama birileri bunu istemedi.”
Eren, son olarak Tahir Elçi Davasının cezasızlıkla sonuçlanmasına izin vermeyeceklerini vurguladı ve davanın aydınlatılması için ısrarlı mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
(RT)