"Çevre haberciliğinin asıl işlevi, insanın içinde yaşadığı çevrenin yöneticiler, iktidardakiler tarafından nasıl yaşanılmaz hale getirildiğini göstermek ve bu bilinci yaymak demek. Türkiye'deyse şu an, medya müşteri olarak daha fazla okur kazanmak için toplumsal ilginin olduğu ölçüde çevre haberlerine yer veriyor."
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nurcan Törenli, yaygın medyanın bugün yapılan nükleer santral ihalesini haberleştirirken de benzer bir kaygıyla hareket ettiğini söyledi.
Mersin, Akkuyu'ya yapılması planlanan ve gerçekleşirse Türkiye'de ilk olacak nükleer enerji santrali için bugün ihaleye çıkıldı. İhaleye katılanlar arasında medya grupları Doğan, Doğuş ve Ciner de vardı.
Yaygın medyada çevre ilgisi
Son dönemde yaygın medyada çevre haberleri artmaya başladı. Örneğin Doğuş Holding'e bağlı NTV televizyonu yaz başından bu yana "Yeşil Ekran" adlı bir program kuşağı yayınlıyor.
Doğan Grubu'na bağlı Radikal ve Milliyet gazeteler ve CNNTürk televizyonu da düzenli çevre haberleri yayınlıyor.
Öte yandan, bu haberler çoğu zaman eleştirel olmaktan uzak. Çevre ve ekoloji alanında çalışan aktivistlerin, örgütlerin ve uzmanların görüşleri kendine yaygın medyada yer bulamıyor.
Aktivistlerin nükleer santrallerin taşıdığı sağlık ve çevre riskleri, verimsiz, güvenliksiz ve yüksek maliyetli oluşu; ekolojik açıdan çok daha anlamlı rüzgar, güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının bulunduğu eleştirileri de büyük ölçüde yaygın medyanın dışında kaldı.
Örneğin, ihalenin yapıldığı saatlerde yayınlanan "Yeşil Ekran" programında ele alınan konu başlığı "bayramda hava durumu"ydu.
Editoryal bağımsızlık
Törenli, çevre haberciliğinin Türkiye'de Batı'daki örneklerinin yaşadığı gelişimi yaşamadığını belirtti.
Bunun nedeni, medyada uzmanlık alanlarının medyanın ticarileşme süreciyle eş zamanlı gitmesi. Toplumdaki ilgi alanları çeşitlendikçe ve geniş bir okur kitlesine ulaşmayı hedefleyen "halk gazeteleri"nin çıkmasıyla farklı uzmanlık alanları da medyada kendine yer buldu.
Törenli, ticarileşmeyle gelen uzmanlığınsa medya bağımsızlığı açısından sorunlu olduğunu söyledi.
"Bağımsızlık esas olarak sermayeden ve iktidardan bağımsızlık olarak algılanır ama en az bir o kadar önemli olan da editoryal bağımsızlık. Uzmanlaşma bunu görünmez kılıyor; öz yönetim yerine uzmanların yönetimini koyarak eleştiriden muaf, kapalı bir alan yaratıyor."
Çatışmacı habercilik
Türkiye'deyse, çevre konusunda böyle bir yapılanma yok.
"Köşe yazarlarından tutun, her alandan gazeteci gündeme geldikçe çevre konusunda yazıyor. Fakat bunu bir polemik konusu olarak, çatışmacı bir şekilde yapıyorlar ve toplumu bilinçlendirme işlevi kadük kalıyor."
Nükleer enerji konusunda da yaşanan bu. "Geçmişten beri yapılan haberlere bakınca iktidarı tutan uzmanların karar verdiği, ülkenin gelişmesini istemeyen bir takım çevrecilerin de takoz olmak için anlamsız eleştirilerde bulunduğu bir bakış yansıtılıyor."(EÜ)