Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Sempozyumları'nın on üçüncüsüne 122 kurumu temsilen 199 kişi katıldı.
Sempozyumun ana konuşmasını İonna Kuçuradi yaptı; Ali Yaşar Sarıbay, Faruk Akyol, Tüten Anğ, Sanem Yazıcıoğlu Öğe, Orhan Silier, Tanay Sıdkı Uyar, Hayrettin Ökçesiz, Zeynep Davran, İsmail Erten sempozyuma konuşmacı olarak katıldı.
Yurttaş, sivil, toplum, kamu...
Sonuç Bildirgesi'ne göre, sempozyuma katılan konuşmacılar, konu başlıkları ve görüşleri özetle şöyle:
Sempozyumun ana konuşmasını yapan İoanna Kuçuradi, kavramları açık kılmanın önemli olduğunu, Türkiye'de STK kavramından devlet kurumu olmayan kurumların anlaşıldığını, bu anlamıyla devlet ve yurttaş kavramlarının karşıt taraf gibi algılandığını belirtti.
Devleti; kişileri, yurttaşları birbirine karşı koruyan organlar bütünü olarak tanımlayan Kuçuradi, demokratikleşmenin ise yurttaşların insan haklarına dayalı olarak yetiştirilmesiyle ancak mümkün olabileceğini ileri sürdü.
Kuçuradi sivil toplum kuruluşlarını, insan haklarına dayalı olarak kamu hizmeti veren; hukuksal bağlamda kurulan ve çalışan; herkesi ilgilendiren konularda bilgiye dayalı bir biçimde kamu hizmeti veren kuruluşlar olarak tanımladı.
Devletten "özgür", "özerk"
Oturuma tartışmacı olarak katılan Ali Yaşar Sarıbay ise, Türkiye'de sivil toplumun devletten "özgür", "özerk" bir şey olarak algılandığını söyledi.
Türkiye toplumunda "devlet her şeyin üstündedir" anlayışının egemen olduğunu belirten Sarıbay, özel alan ve kamusal alan sınırlarının belirsizliğine dikkat çekti.
Sivil toplumu düz, çizgisel bir kavramsallaştırmaya tabi tutamayacağımızı belirten Sarıbay, STK'yı demokrasinin temeli olarak görmenin eksik bir bakış açısı olduğunu dile getirdi.
"'Ben olmak', dünyaya ilişkin bir tavırdır"
Oturumun diğer tartışmacısı olan Faruk Akyol, "sivil" terimi üzerine durdu ve "sivil"i kent içinde yaşayanların birbirini anlamaları için uygun becerileri geliştirmesi eylemi olarak tanımladı.
Aydınlanmanın yurttaşlık kavramıyla ilişkisini ortaya koyan Akyol "ben olmak" eyleminin dünyaya ilişkin bir tavır almak olduğuna dikkati çekti.
Birey, sivil toplum, stk'lar
Sempozyumun birinci oturumunda "Birey, Sivil Toplum ve Sivil Toplum Kuruluşları" konusu tartışıldı. Oturumun ilk konuşmacısı Tüten Anğ, sivil toplum kuruluşu ile birey arasındaki ilişkiyi insan felsefesi açısından ele aldı.
Oturumun ikinci konuşmacısı Sanem Yazıcıoğlu Öğe, "birey", "edim", "söz" kavramları üzerinde durdu ve ayrıca "çoğulluk" kavramına değindi. İnsanların tavır almalarını, birey olmalarının nedeni olarak gören Öğe, sivil toplum içinde önemli olanın "ortaklık" kuracak şekilde tavır takınmak olduğunu ileri sürdü.
Bilgi, sivil toplum, stk'lar
Sempozyumun ikinci oturumunda "Bilgi, Sivil Toplum ve Sivil Toplum Kuruluşları" konusu tartışıldı. Oturumun ilk konuşmacısı Orhan Silier, STK'ları bilgi kümesine dayanan ve toplumla ilişkisi bilgi üzerinden gelişen kuruluşlar olarak belirledi.
STK'ların belli türden bilgilerin yaygınlaştırılmasına dayandığını vurgulayan Silier, bilgiyi duyularla elde edilen, bir bölümü böylece kalan, öteki bölümü sembolleştirilen, kodlanan, yapılar olarak tanımladı.
Bilginin sistemli bir biçimde değerlendirilmesi...
Oturumun üçüncü konuşmacısı Tanay Sıdkı Uyar bilgiyi, karar verme süreçlerinin temel girdisi ve öğesi olarak tanımladı. Uyar, bilginin çoğalmasıyla birlikte sistemli bir biçimde değerlendirilmesinin de önemli olduğunu dile getirdi.
Sivil toplumu, mevcut tüm insanların ilişki ve etkileşimi içinde oluşan bir yapı olarak tanımlayan Uyar, bu kişiler arasında zamanla "birlikte" değerlendirme ve karar verme gereksinimi doğduğunu belirtti. Uyar, sivil toplum örgütlenmesinin değil, sivil toplumun farkına varılmasının, toplum sorunlarının anlaşılmasında son derece önemli olduğunu vurguladı.
Hangi topluluklar sivildir, stk'dır?
Sempozyumun son oturumunda Hayrettin Ökçesiz hangi toplulukların STK olduğunun üzerinde durulmasının önemli olduğunu söyledi; ancak asıl sorunu, "bir toplum ne zaman 'sivil'dir sorununa/sorusuna ilişkin" şeklinde özetledi. Ökçesiz, STK'ların ne olursa olsun egemenliğe ortak olmak istediklerini ileri sürdü.
Zeynep Davran, sivil toplum kavramının Türkçe'de devlet kavramının bağlaşığı durumunda olduğunu belirterek STK'lar dendiğinde devlete ait olmayanı anlamak gerektiğini belirtti. STK'ya "gönüllü organizasyon" da denebileceğini belirten Davran, devletin anayasada güvence altına aldığı hakların yine devletçe engellenmesinden kaçınmak amacıyla, farklı yapılanmalar, örneğin "platformlar" kurulduğunu ileri sürdü.
Oturumun son konuşmacısı İsmail Erten, pratiğin içinden gelen biri olarak, Çanakkale'de gerçekleştirdikleri "sivil inisiyatif" deneyimini anlattı. Yasal statüsü olmayan, üyelik sistemi ve yönetim kurulu olamayan inisiyatifi oluşturmanın amacının temsili demokrasinin zayıf yönlerinden kaçınmak olduğunu dile getiren Erten, tek bir konuyla ilgilenmediklerini inisiyatif içinde herkesin kendi ilgi alanına göre ulusal ya da uluslararası düzlemde proje oluşturabildiğini belirtti.
Asıl amacın katılımcı demokrasiyi geliştirmek olduğuna işaret eden konuşmacı, diğer bir amacın da risk alabilen yurttaşlar yaratmak olduğunu söyledi. İnisiyatifin özerklik, muhalefet etmek ve sorun çözümünde etkin olmak, yapıcı olmak gibi üç ilkesinin olduğunu belirten konuşmacı; kentli, aidiyet ve kimlik kavramlarını geliştirmeye çalıştıklarını da belirtti. (BB/NK)