Gökçe, depremde zarar görme riski taşıyan mevcut binaların güçlendirilmesi için yetkinin kişilere bırakılmaması, devletin bu konuda ağırlığını koyması ve konunun uzmanı mühendislerce yapıların denetiminin yapılması gerektiğini belirtiyor.
Öncelik kamu binalarına
Gökçe, bianet'in İstanbul'un depreme hazırlığı, mühendislerin bu konudaki görev ve yetkileriyle ilgili sorularına şu yanıtları verdi:
* İstanbul Deprem Master Planı çeşitli kurum ve kuruluş ve kişilerin bilimsel öngörülerinin toplu hale getirmesi açısından çok önemli. Planın açıklanmasından bu yana bir yıl, Körfez depreminin üzerinden beş yıl geçti.
* Bu süre içinde okul, hastane gibi kamu binalarında ya hiç güçlendirme çalışması yapılmadığını ya da yapılanların çok yetersiz olduğunu gördük. Geçtiğimiz günlerde, Eskişehir'deki bir ilköğretim okulunda, güçlendirme yapıldığı söylenen kolonun sıvayla kapatıldığına tanık olduk. Güçlendirme çalışmalarının doğru yapılıp yapılmadığı da denetlenmiyor.
* İstanbul'da bulunan bir çok okulun da aynı durumda olduğunu düşünebiliriz. 650 civarında hastane binası var, yaklaşık 100 binanın güçlendirilmesi için bir çalışma yapıldı ama yeterli mi değil mi denetlenmiyor. Deprem sonrasında ilk gündeme gelecek yerler, okullar ve hastanelerdir.
* Kamu binaları güçlendirilmeden, özel binalara hiç sıra gelmez. Çünkü burada ciddi bir siyasi iradenin ortaya konması lazım. Siyasi iradenin öncelikli olarak bir kaynak oluşturması gerekiyor.
* Bugün güçlendirmenin önünde üç temel problem var: hukuki altyapının oluşturulması, mühendislik çalışmasının yapılması ve kaynak sorunun giderilmesi.
* Tabii sadece güçlendirme değil yıkım çalışması da yapılacak. 10 milyar dolar civarında bir kaynağa ihtiyaç olduğu tahmin ediliyor. Ama zamana dayalı olarak bu parayı bulmaya çalışır, planınızı ona göre yapar ve mal sahiplerinden de geri ödemeli bir bedel alırsanız kaynak sorunu çözülebilir.
Binaları güçlendirmede sorumluluk kimin?
* İstanbul ve Marmara'da yaşanacak bir depremin, 70 ila 100 milyar dolarlık ekonomik kayıp yaratcağını biliyoruz.
* Marmara ve çevresindeki son depremlerde mevcut yapı stokunun, yaklaşık olarak yüzde 5'inin ağır hasar gördüğü tespit edildi. Buradan hareketle. İstanbul'daki binaların yüzde 5-8'inin yerle bir olacağını kabul ediyoruz. Bir milyon bina olduğunu düşünürsek, beş bin bina yıkılacak. Her bir binada 10 konut olacağını ve her konuttan en az bir ölü çıktığını düşünürsek 50 bin kişinin ölebileceğini tahmin edebiliriz.
* Güçlendirilmeyi bekleyen binalarda, kat maliklerinden biri istemediği takdirde, ki dairesini kiralayanların bunu istememe şansları yüksektir, o yapının güçlendirilme şansı yoktur. Hukuki altyapının buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Öte yandan insanları depremin öldürücülüğü ve bunun önlenebileceği konusunda bilinçlendirmek gerekiyor.
* Ancak burada temel bakış açısı şu olmalıdır: mühendislik kurallarına uygun yapılmamış, deprem güvenliği olmayan yapıların güçlendirilmesi ya da yıkılmasının, o binada yaşayanların kendi iradelerine bırakılmayacak çerçevede yasal güvenceye alınması lazım.
13 imar affı çıkarıldı
* Bu ülkede deprem olmadan da binalar yıkılıyor. Ağrı'da 5.2 büyüklüğündeki depremde 18 kişi öldü. Mühendislik anlamında gereğini yapmazsanız depremi suçlu olarak ilan edersiniz. İstanbul'da bulunan binaların yüzde 70'i kaçaktır. Hiçbir yasal prosedüre uyulmaksınız önce gecekondu olarak yapılan, sonra betonarme bir sisteme dönüştürülen kaçak yapılar, af çıkarılarak yasallaştırılmıştır.
* Konutlara, mühendislik kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığı dikkate alınarak ruhsat verilmiyor. Zaten bugüne kadar çıkarılan 13 imar affına karşı çıkış noktalarımızdan biri, bu binaların sadece arsalarının yasallaştırılmasıdır. Binaların projelerine uygun yapılıp, yapılmadığı kontrol edilmemiştir.
* Türkiye'deki mühendislik bilimi ve bilgisi, yaşamış olduğumuz depremler sonrası yapılan incelemelerle arttı.
* Deprem bölgelerinde acil olarak, mevcut yapıların envanter çalışması yapılmalıdır. İstanbul'daki yapıların büyük çoğunluğunun kaçak olduğun göz önüne aldığımızda durumun aciliyeti anlaşılır.
Yetkin mühendisler yetişmeli
* Doğru bir projede, zemin ve malzeme standartlarının bilimin ve tekniğin ölçütlerinde olduğu takdirde o yapının depremde hasar görme şansı yok.
* Öncelikli risk gruplarından başlayarak, 10 yıl içinde İstanbul'daki tüm yapılar elden geçirilebilir. İMO İstanbul Şubesi'nin 15 bin 800 üyesi var. Türkiye'de odamıza kayıtlı 60 bin inşaat mühendisi var. Yani bunu yapacak yeterli sayıda mühendis bulunabilir.
* Ancak yapıların proje kontrolleri, o projeyi yapandan daha yetkin bir mühendis tarafından yapılmalıdır. Yapı denetimleri de meslek içi eğitimden geçmiş, Avrupa ülkeleri ve ABD'deki gibi en az üç yıl deneyimli bir mühendisin yanında staj yapmış mühendislerce sürdürülmelidir.
* Yapı denetiminde uzman mühendis olabilmeniz için dünya standartları, hayat boyu bu konuda eğitim ve uzman bir kurulca denetim yapabilme yetkisi almanız gerekir. Biz burada Avrupa müktesebatına uymaya çalışıyoruz. Ekonomik, siyasi, hukuk anlamında, uyum yasaları çıkarılıyor ama her nedense her geçen gün yeni depremlerin yaşandığı ülkemizde mühendislerin eğitimiyle ilgili bir yasaya sıra gelmiyor.
* Kamu kuruluşlarındaki mühendis ve mimarların meslek odalarına üye olma zorunluluğu olmaması düşünülemez. Ne yazık ki 12 Eylül'den sonra durum böyle oldu. Üye mühendislerin de odanın sürdürdüğü meslek içi eğitim seminerlerine zorunlu olarak katılımı sağlanmalıdır.
* Bu mühendisler, belli zaman süreleri içinde, daha önce kontrol ettikleri binaları tekrar kontrol ederler, özellikle alt katlarda değişiklik olup olmadığına bakarlar. Yani o binalardan sorumludurlar.
Kamu adına denetim
* Şu anda İstanbul'un da dahil olduğu 27 ilde proje denetimleri yapı denetim şirketlerince yapılıyor. Biz buradaki mühendislerin, demin dediğim şekilde, belli bir kurulun onayını almış mesleğinde yetkin mühendisler olması gerektiğini söylüyoruz.
* Öte yandan müşteri, yani projeyi yaptıran mal sahibi ile, denetleyen mühendis yüz yüze gelmemelidir. Bakanlığın önerdiği fiyattan indirim yapan yapı denetim şirketleri olduğunu öğreniyoruz. Bu şirketlerin o fiyatlara uygun denetim yapması mümkün değildir.
* İmar ve yapı denetim yasalarında bu doğrultuda bir değişiklik yapılmalıdır. Sadece mühendis, mimar ve müteahhitlerin cezalandırıldığı bir sistem değil, öncelikle insanın ölmemesi üzerine yapılabilecekler üzerine düzenlemeler yapılmalıdır.
* Belediyelerden verilen ruhsatlardan sonra, projelerin yapım aşaması ve sonrası yeteri kadar denetlenmiyor. Denetim, mal sahibinden ve belediyelerden bağımsız olmalı. Kurul tarafından ahlaki ve mesleki yeterliliği denetlenmiş mühendisler olmalı. Kamu adına iş yapan mühendislik büroları olacaktır bunlar. (ÖG/EÜ)