MİT'in devlet kurumları ile ilişkilerinin "Devletin İstihbarat Hizmetleri ve MİT Hakkındaki Kanun"da açıklandığını anımsatan Avukat Cinmen, asıl olarak MİT'e ilişkin yönetmeliklerin ve bu yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanmayacağına dair özelliğin tartışılması gerektiğini savundu.
Cinmen : "Kurumlar MİT'e bilgi vermek zorunda"
Basında işlenen yorumlara katıldığını açıklayan Avukat Cinmen, ancak söz konusu "MİT Kanunu"nun da pek tartışılmadığını ifade etti.
Cinmen, bu kanun gereği, MİT müsteşar ve üyelerinin her türlü bakanlık, kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi toplayabildikleri gibi aynı bakanlık, kamu kurum ve kuruluşlarının bu kanunun amacı doğrultusunda herhangi bir bilgi edindiklerinde bunu MİT müsteşarlığına bildirmek durumunda olduklarını belirtti.
Cinmen, "Yargıtay Başkanlığı eğer bir kamu kurum ve kuruluşuysa, Yargıtay 1. Başkanıyla bu MİT görevlisinin görüşmesi yasaya uygundur" dedi.
Kanundaki MİT müsteşarının yetkisine de değinen Cinmen, MİT müsteşarının hiçbir kurum ve kuruluşa karşı sorumlu olmadığı, hatta Cumhurbaşkanı'ndan daha az hukuki sorumluluğa tabi olduğunu bildirdi.
MİT müsteşarının idari olarak sorumlu olduğu tek merciin Başbakanlık olduğunu ifade eden Cinmen, MİT mensuplarının yargılanabilmeleri için Başbakanın izni olması gerektiğini açıkladı.
Cinmen şunları belirtti :
* Bunun dışında MİT'in kendi üyelerinin dışında başkaca sözleşmeli elemanları olabilir. Örneğin, yeşil pasaport verilen Abdullah Çatlı, Mehmet Ağar imzalı kimlik taşıyanlar, 2 kez üzerinde kimlikler çıkan Alaattin Çakıcı, anlaşıldığı kadarıyla dolaylı olarak MİT mensubudurlar.
* Kaldı ki, MİT müsteşarının "Çakıcı ile 10 yıldır irtibatımız yoktur" demesi en azından Çakıcı'nın MİT bünyesinde çalıştığını gösteren en önemli açıklamasıdır.
"MİT ödenekleri tartışılmalıdır"
Tartışılması gereken diğer bir önemli noktanın MİT ödeneklerinin örtülü ödenekten karşılanması olduğunu vurgulayan Avukat Cinmen, "Mevzuatta bu ödeneğin ne şekilde harcanacağı, nasıl denetleneceği belli değil" dedikten sonra tespitine şöyle devam etti :
* MİT Kanunu'nda 12 adet yönetmeliğe atıfta bulunulmaktadır. Ve ilginçtir ki, 30. maddesinde bu yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanamayacağı hükmü yer almaktadır.
* Yani yönetmelikler gizli değildir; ancak Resmi Gazete'de yayımlanamaz. Bir düzenleyici işlemi Resmi Gazete'de yayımlanmamasının hiç bir hukuki gerekçesi bulunmamaktadır.
* Tahmin ediyorum, bu yönetmelikler açıklığa kavuşturulduğunda Çakıcı'nın MİT bünyesi içindeki yönetmeliksel konumu, Çatlı ve arkadaşlarının üzerindeki yeşil ve kırmızı pasaportlar, Ağır imzalı kimliklerin mahiyetleri iyice anlaşılabilir.
* MİT'in içinde bulunduğu olumsuzlukların asıl nedeni, yukarıda açıklamış olduğumuz gizli mevzuattır.
"Susurluk bu yüzden tam aydınlanamadı"
* Bu olayların ortadan kaldırılması için bu yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanmaları gerekir. Tabi ki, MİT'in gizli görevleri olacaktır. Ancak bu gizlilik, uyuşturucu kaçakçılarına, katliam zanlı ve hükümlülerine, devlet görevi verilmesine gerekçe oluşturamaz.
* Devletin hukuka uygun gizli faaliyetleri açıklanacak yönetmeliklere uygun genelgelerle halledilebilir. Bu yasal değişiklikler yapılmadan yaşadığımız olumsuzlukları halledilemeyeceğini düşünüyorum.
* Susurluk kod adlı suç ilişkilerinin tam olarak açıklığa kavuşturulmamasının nedeni, MGK Genel Sekreterliği dahil, ilgili mercilerin bu yönetmeliklerle ilgilenmemelerindendir.
* Bu, adaletsiz bir düzen oluşturmaktadır. Adaletsiz düzenlerin adı da Cumhuriyet olamaz. (EÖ/YS)