Baküs Sahne, Antalya’nın belki de en ilgi çekici hikayesine sahip toplumsal mekanlarından biri.
Bir apartmanın giriş katında yeşermiş bu küçük sanat evi doktor, mühendis, sinemacı, öğrenci, fotoğrafçı gibi her biri farklı uzmanlık alanlarına sahip yaklaşık yirmi beş kişilik ekibiyle beş yılda ürettiği özgün içerikle Antalya’nın sanat hafızasına büyük katkılarda bulunmuş ve bulunmaya da devam eden etkileyici bir mekân.
2019 yılında beyin ve sinir cerrahı Ömür Okan Cinemre’nin üniversite yıllarından beri yaptığı tiyatro sanatı ve uzun zamandır çalıştığı şehir olan Antalya için bir şeyler yapma arzusuyla ilk adımları atılıyor Baküs’ün.
Aynı sıralarda uzun yıllar sonra İstanbul’dan büyüdüğü şehir olan Antalya’ya dönme kararı alan tiyatrocu ve sinemacı Osman Utku Atış ile ortak arkadaşları vesilesi ile tanışmaları da sanki koşullar onlar için doğru bir şekilde sıralanmak istiyormuş gibi denk geliyor.
“Okan hoca gibi birinin gerçek olabileceğine inanamadım” diyor Osman Utku Atış. Öyle ya, kim düşünür ki bir cerrahın ameliyattan çıktığı günün akşamı sahnede doğaçlama tiyatro yapacağını ya da sadece sahneye çıkarak tutkusunu giderebilecekken şehrin kültür-sanat hafızası için daha da büyük bir şey yapmak isteyeceğini.
Ama hem Ömür Okan Cinemre, hem de Osman Utku Atış oldukça gerçek ve 2019’da nihayet tanışıp sadece birkaç saat süren kısa bir sohbetten sonra birlikte Baküs’ü kurmaya karar veriyorlar.
Ama biraz hızlı giriş yapmış olacaklar ki, ibre bir süreliğine onlardan yana olmayı bırakıyor ve daha kurulalı dört ay olmuşken covid salgını ile uzun bir kapanma ve yasaklar dönemine giriliyor.
Bunun cesaret kırıcı olması ve tüm projenin çöpe gitmesi beklenmedik olmazdı ama genç Baküs’ün kararlı duruşu kolay kolay sarsılmıyor. Covid yasakları ve kapanma süreci boyunca Baküs ekibi küçük gruplar halinde buluşmaya ve kendi aralarında ufak gösteriler yapmaya devam ediyor.
Bu süreci de “Aslında pandeminin o olağanüstü koşulları bizim yaratıcı sürecimize katkıda bulundu” diye anıyor Atış. Ekibin, oluşan her boşluğu sanatla doldurma ihtiyacını ve hevesini de gösteriyor bu.
Kararlılıkları ve iyimserlikleriyle atlattıkları pandemi sürecinden gerçekten de dedikleri gibi daha da güçlenmiş olarak çıkıp yeni bir başlangıç yapıyor Baküs ve yerli ve yeni mottosuyla küçük çalışma odalarındaki ahşap masalarında hızlıca oyun üretmeye koyuluyorlar.
Kukla Atölyesi
2024 yılında beşinci yılına giren Baküs’te on iki yetişkin oyunu, kısa kısa festte gösterdikleri yirmişer dakikalık on iki kısa oyun, dört çocuk oyunu, bir gençlik oyunu olmak üzere neredeyse otuza yakın oyun yazıp sergilenmiş.
Bu kadarıyla yetinmeyip Baküs’te yetişkinler ve çocuklar için kukla atölyesi kurmuş, sinema laboratuvarı ile kısa film üretme projesini hayata geçirmiş, İşçi Filmleri Festivali’ne de iki kez ev sahipliği yapmış bu ufak mekân.
Bütün bunlar dışında resim ve fotoğraf sergisi, konserler, sempozyum ve seminerler, feminist, vegan, ekolojik ve sendikal çalışmalar gibi birçok etkinlik de yapılmaya devam ediliyor. Kısacası Baküs, aklında kolektif bir iş yapmak isteyen herkesin kendisine alan yaratabileceği ve bunun için destek bulabileceği oldukça kucaklayıcı bir sanat merkezi.
“Kitleler ilişkiyi doğru kurarak sanat yapabilir”
Bütün bunlar Osman Utku Atış’ın en başında söylediği “Baküs’ü bir toplumsal öğrenme mekânı olarak kurguladık. Hani Hababam Sınıfı’nda Mahmut Hoca diyordu ya, okul her yerdir; sırasında bir orman, sırasında dağ başı, öğrenimin bilginin olduğu her yer bir okuldur! işte Baküs’ü de aklımızda tam olarak bu tiradla kurduk” sözlerini fazlasıyla kanıtlar nitelikte.
Söylemleri değil belki ama dört buçuk yılda yaptıklarıyla toplum için sanat yapma misyonları olduğunu ve bu misyonu ne olursa olsun gerçekleştirme iradeleri olduğunu açıkça görebiliyoruz.
Başlangıçta her şeyin bu kadar iyi gitmediğini de sözlerine ekleyen Atış “Yaptığımız şeyin toplumda umduğumuz kadar karşılığı olmaması biraz da olsa cesaretimizi kırdı doğrusu. Ama sonra fark ettik ki biz sadece mızmızlanıp şikayet ediyorduk. Oysa burası bir şikayet mercii değil; burası talep olmasından bağımsız bir üretim merkezi. Oturup onların bize gelmesini beklememiz bir hataydı; halka ulaşmak, onları kazanmak, onlara yaptığımız şeyi sevdirmek ya da sevdikleri ve ihtiyaç duydukları şeyleri yapmak sanatçı olarak bizim görevimiz" diyor.
"Şikayet ederek, mükemmeliyetçiliğinde kaybolarak, muhteşem olduğuna inandığın eserler ortaya koyarak değil; insanlarla, toplumla, kitlelerle ilişkiyi doğru kurarak sanat yapabilir sanatçı. Sanatçı halkı, halkın hayatta kalma mücadelesini, tercihlerini küçümsediği anda, sanat yapmayı bırakmalı" diye devam eden Atış, şu noktalara değiniyor:
"Halkın içinde olup, halkın yaptığı hataları yaparak öğrenir ve ders çıkarırsın. Bilim, sanat ve medya ise sadece araçtır. Biz de bu enstrümanları doğru şekilde kullanarak sanatı bir eylem biçimine dönüştürme ve sokakta bu şekilde varlık göstererek toplumsal öğrenmeye katkıda bulunma niyetindeyiz. Biz, bu aydınlanmayı yaşadıktan sonra gerçek manada işe koyulabildik."
“Tiyatro sinemaya göre algıda geri ve küflü kalıyor biraz”
Çalışma alanları oldukça ufak olan bu sanat evinin yaptığı işlerin etkisi mekânın boyutlarını fazlaca aşıyor. Gösterilerini yaptıkları cep sahnesi elli beş kişilik ama çıkardıkları ses bundan daha yüksek. Atış’ın sinemacı kimliği de Baküs’ün çizginin dışında düşünmesine ve hareket etmesine çok yardımı oluyor.
“Tiyatro sinemaya göre algıda geri ve küflü kalıyor biraz. O yüzden tiyatroyu çağın gereklilikleri ve imkanlarıyla günümüze uyarlama gerekliliği doğdu. Bu amaç doğrultusunda burada sinetiyatro gösterileri yapmaya başladık. Bazı Detaylar adlı sinetiyatro oyunumuz yeni nesil tiyatro ödülü aldı hatta” diyor Atış.
Sinetiyatro, adı gibi sinema ve tiyatroyu birleştiren, kısmen önceden çekimi yapılmış videolar ve sahnede gerçek oyuncularla yapılan yeni bir gösteri türü.
Genellikle büyük ölçekli konserlerde kullanılan bu teknik son yıllarda Türkiye’de de birkaç kez denendi ve bunu yapanlardan biri de Baküs Sahne. Kendi deyimiyle küflü, seçkinci ve halkla arasında kopukluk bulunan tiyatronun imajını değiştirmek ve erişilebilir olduğunu, herkesin bağ kurabileceği birçok farklı biçimde icra edilebileceğini göstermesi açısından oldukça yenilikçi bir girişim bu.
Bunu Osman Utku Atış sözleriyle desteklemek gerekirse eğer:
“Sanat ve halk arasındaki bu kopukluk bugünden itibaren değişebilir, bir kez karşılaşmaları kâfi gelir. Çünkü birbirimize farklı şekillerde ihtiyacımız var. Hiçbir şey yalnız yapılamaz, hele tiyatro hiç yalnız yapılamaz.”
(ÖA/EMK)