Özdilek: Parlak bir kariyere takılan çelme
Sonra yılların Şifo Mehmet'i, eğitim gönüllülerinin sevgilisi Mehmet Özdilek önce kendi kariyerine sonra da İsviçreli bir futbolcuya çelme takınca sağlam bir tekme yedi. Çelmesiyle bütün olayların başlamasına sebep olan Özdilek en sonunda Milli Takım'daki yardımcı antrenörlük görevinden istifa etti.
Karşılaşma öncesinde milli marşlar okunurken "tekmeci" Alpay Özalan'ın yüz ifadesine dikkat ettiniz mi? Sanki bir futbol maçına değil, kinle bilendiği düşmana mavzer çevirmeye hazırlanıyormuş gibiydi. Bu kadar hırslı olunca daha karşılaşmanın 30'uncu saniyesinde penaltı yaptı.
Özalan'ın zaten bozuk olan ruh halinin o dakikadan sonra neye dönüştüğünü tahmin etmek hiç de zor değil. Geçen yıl Japonya'da yılın futbolcusu seçilen ve 1996'da UEFA tarafından "fair play" ödülüne layık görülen Alpay Özalan, maçın bitişiyle beraber hedeflediği İsviçreliler'den birinin kabasına pis burun tepince kavga daha da alevlendi. Sonrasını ise gazeteci arkadaşlarımız da stat görevlilerinin hışmından nasiplerini aldıkları için net olarak göremedik.
"Türkiye Futbolunun 11 eylül"ü
Ama şimdi anlatacaklarım maruz kaldıkları muameleyi bana bizzat aktaran gazetecilerin tanıklıklarıdır:
"Maç bitti. Biz iki kameraman, çıkış tünelini çekiyorduk. Kargaşa içerisinde tünelden soyunma odası koridorlarına doğru görüntü çekerek içeri girdik. Görevliler üstümüze saldırdı ve bizi engelledi. Kameramıza müdahale ederek kaseti zorla aldılar, o esnada boğazımıza sarıldılar. Sonra bütün kameramanları bir odaya soktular.
"Görüntü çekenlerin kim olduğunu tespit etmeye çalıştılar. Kimin çektiğini buldukları zaman da adının Yaşar Aydın ve Ali Kıratlı olduğunu sonradan öğrendiğimiz iki kişiye güvenlik görevlileri tarafından rapor edildik. Aydın bize 'siz vatan hainisiniz', 'vatanı satan piçlersiniz' diyerek hakaret etti. Dışarı çıkmamızı engelleyerek görüntüleri izlemek istediğini söyledi. Bir yandan da ailemize varıncaya kadar hakaretlerini sürdürdü. Daha vahimi 11 eylül saldırıları sonrasında Amerikan medyasında ceset görüntülerinin yer almamasını bize örnek gösterdiler"
Mafyadan dost olmaz
Netice itibarıyla stat içerisine aslında orada görevli olmaması gereken, Futbol Federasyonu'nda (TFF) herhangi resmi bir sıfatı bulunmayan iki kişi, Federasyon Milli Takımlar sorumlusu Davut Dişli tarafından akredite edildi. Bu kişiler "işadamı" oldukları belirtilen Yaşar Aydın ve Ali Kıratlı'ydı. Bu ikilinin göze çarpan özelliği ise tıpkı Davut Dişli gibi Sedat Peker ile "sıkı dost" olmaları.
Nitekim maçtan sonra "Kim bu Davut Dişli?" mealinde yayımlanan haberlerde, TFF Milli Takımlar sorumlusunun meşhur mafya babası ile yaptığı ve "Ben sana kurban olurum reis" türünden hitaplarla süslü diyaloglar da dikkat çekiyordu. Geçen haftaki yazıda Dişli'nin çok da aydınlık görünmeyen hayat hikayesini kısaca özetlemiş, dikkatli olunmadığı taktirde kendisinin o mafyatik tavırlarının hem takımı, hem de seyirciyi olumsuz etkileyeceği konusunda uyarılarda bulunmuştum. İşte o külhanbeyi halleri, Peker'e yakınlıklarla, devlet ihaleleri alarak gücünü perçinleyen müteahhitlerle yakın akrabalıklar dışında hiçbir özelliği olmayan Dişli, kendi meşrebince çok sevdiğini beyan ettiği Türkiye'nin başına ne işler açıyor görüyoruz.
"Peker'i severim ama kötü adam değilim"
Radikal gazetesinde Faik Gürses'e verdiği röportajda Yaşar Aydın TFF tarafından kendilerine tevcih edilen görevi "tribünleri organize etmek, yabancı madde atılmasını önlemek" olarak ifade ediyor, Peker ile dostluklarını meşru görüyordu: "Bir mafya lideri ile dost olmak kara adam olmak anlamına gelmez. Bu ülkenin başbakanı bile bu insanlarla görüşüp konuşuyor. Ben 30 yıldır tekstil camiasının içindeyim. Bu camiadan bir insan çıkıp hakkımda kötü bir şey söylerse bu söylentilere o zaman hak veririm."
Demesi o ki, insanlar ikiye ayrılır: Tekstilciler ve diğerleri... Yaşar Aydın için tekstilciler dışında şiddet uyguladıkları önemsizdi. Onlar için Sedat Peker, Davut Dişli, Milli Takım oyuncuları dışında kalanlar anlam taşımıyordu. Şiddet, hiddet, kin, nefret, aşırı milliyetçilik önem verdikleri tek şeydi. Sağduyu ise bu tekstilci için varlık sebebinin, hayattaki temel amaçlarının çok dışında bir anlamsızlığın ifadesiydi.
Spor yönetimi de Peker'e emanet
Milli takımı Sedat Peker'in adamlarına emanet eden zihniyetin uluslararası bir başarıya sahip olabilmesi mümkün mü? Kariyerinin üzerine kalın bir çizgi çekip isabetli bir kararla görevinden istifa eden Mehmet Özdilek'in kararı diğer sorumluları kurtarmamalıdır. Spordan sorumlu bakan Mehmet Ali Şahin'in istifa çağrısını birileri üstüne alınmalı, hatta spora sahip çıkmakla yükümlü siyasiler de üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Peker'e "reis" diyebilecek kadar mafyayla iç içe geçmiş yöneticiler ortada duruyorken, Fatih Terim'in, Davut Dişli'nin, bizzat TFF başkanının hala yerlerinde kalması ne büyük tezat...
Yönetilemeyen sporun başına gelenleri, şike, bahis, doping skandallarını bu satırlardan okudunuz. Eğer FİFA Disiplin Komitesi Türkiye'ye uluslararası müsabakalardan men cezası verirse, o vakit Türkiye'de Fatih Terim ve ekibinin ne gibi bir yolu tercih etmesi gerektiğini, TFF'nin başarısızlık nedenlerini önümüzdeki hafta tartışmaya devam edeceğiz.(BD/EK)