Böylece Erdoğan, kendi değilse de, aklının diğer yarısını paylaşan Abdullah Gül'ün Çankaya'ya yakıştığına hükmetmiş oldu.
Bu meydan okuma, haliyle tüm düzeylerde bir gerilmeye neden olacak.
Siyasi düzeyde bu gerilim hemen Anayasa Mahkemesi'nin kapısının çalınmasını getirecek, CHP, 367 çoğunluk gerekliliğini ortaya sürerek Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenmesi ve erken seçimlerin yapılması planını gerçekleştirmeye çalışacak. Toplumda, ifadesini 29 Nisan mitinginde bulacak bir dalganın yeniden yükseltilmesi ve buna misillemelerin gündeme gelmesi pek muhtemel.
Piyasalarda bekle-gör süreci muhtemel
Meşhur piyasalara gelince... Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili, piyasaların bir bekle-gör sürecine girmesi pek muhtemel. Türban ve benzeri konular nedeniyle piyasalarda ilk reaksiyon negatif olabilir. Gözler, askerin tavrına dönecek, oradan nasıl bir reaksiyon geleceği de dikkate alınacaktır.
Abdullah Gül ismi demokratlık terazisine çıkarılıp "özde mi, sözde mi" ölçümü yapılacak. Kârlarda realizasyon zamanı gelmişse, özellikle yabancı yatırımcılar borsada bir satış sürecine girebilir ve arkasından TL'den dövize geçiş söz konusu olabilir. Özellikle, "çaylak avı" için iyi bir zamanlama olabilir bu durum
.
Uluslararası yatırımcılar açısından da yine bir bekle-gör süreci başlamıştır diyebiliriz. Herkes havayı koklayıp Anayasa Mahkemesi'nden nasıl bir karar çıkacağına, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin nasıl bir nabız vereceğine bakacaktır.
Büyük medya, Gül'ün Avrupa Birliği (AB) tecrübesinin iyi olmasının önemli olduğuna dikkat çekerek "kategorik olarak itiraz edilebilecek bir isim değildir" ifadesini kullanmaya başladı bile ve "Ali Babacan'la birlikte AB sürecini yöneten bir isimdir" yaklaşımıyla toplumu bu şoka alıştırmaya çalışır bir çaba hazırlığında.
Uzlaşma beklerken, meydan okumayla gerilmiş bir bahara girmiş durumdayız... (MS/TK)