* Görseller: Diziden ekran görüntüleri.
Devlet kanalı TRT'nin dijital platformu "tabii"de yayınlanan ve iş insanı Osman Kavala'yı hedef alan "Metamorfoz" dizisi ulusal ve uluslararası kuruluşların tüm uyarılarına rağmen 13 Temmuz'da ikinci bölümüyle izleyiciyle buluştu.
Gezi Davasında ağırlaştırılmış müebbet verilen ve 2087 gündür tutuklu olan Kavala, "itibar suikastı" olarak nitelendirdiği diziyle ilgili yaptığı açıklamada, yapım karşısında şaşırmadığını; fakat böyle bir projede genç sanatçıların yer almasından üzüntü duyduğunu belirtti.
Metamorfoz'un konusu nedir, nasıl bir yapım, dünyada benzer örnekleri var mı? Sinema yazarı, senarist ve gazeteci Hasan Cömert ile konuştuk.
Kara propaganda
Ulusal-uluslararası nitelikteki kuruluşlardan yapılan uyarılara rağmen 13 Temmuz'da Osman Kavala'yı hedef alan Metamorfoz'un yeni bölümü yayınladı. Genel hatlarıyla incelemek gerekirse, dizi bize ne anlatıyor?
Metamorfoz aslında çok şey anlatıyor. AKP'nin kara propagandada geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bir örnek. Daha önce tarihi yeniden yazdıkları Diriliş: Ertuğrul, ya da beka, güvenlik, terör gibi bol keseden kullanılan kavramları sömürmeye doyamadıkları Teşkilat gibi örnekler görmüştük.
Ama burada yargı süreci devam eden Osman Kavala'yı suçlu göstermeye çalışmak gibi önümüzdeki dönem için çok tehlikeli olabilecek bir işe girişiyorlar. Bu planlı bir iş. Kirli bir iş. TRT'nin zaten işlevi bu, uzun süredir iktidarın propaganda aleti.
Kavala'nın bir ajan gibi resmedilmesi ve örneğin ilk bölümde Amerikalı ajana Türkiye'den koordinat vermesi gibi detayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dizinin baş karakteri Teoman Bayramlı eski devrimci, babası ölünce aile şirketlerinin başına geçiyor. Görünürde kapitalist olsa da gizliden devrimci eylemlere destek vermeye devam ediyor. Burada iki nokta var. Birincisi devrimcileri görme ve gösterme biçimi çok eski bir geleneğin devamı zaten. (Ve bunu çok ucuz şekilde yapıyorlar, buna belki sonra gireriz) Devlet devrimcileri hep vatan haini olarak gördü/gösterdi. Ya da büyük oyunlara alet olan "saf gençler".
İkincisi de dizide cehalet ve propaganda birbirine girdiği için hikâyeye her şey boca edilmiş. Bu sebeple Kavala'yla birlikte hem geçmişteki devrimcileri hem de belli ki önümüzdeki bölümlerde günümüzdeki toplumsal gelişmeleri, Gezi'yi, sokağa çıkma hakkını ve daha birçok şeyi aynı torbaya koyarak bir taşla birden fazla kuş vurmak istiyorlar.
İtibar suikastı
Asıl hedef Kavala tabii ki. İtibar suikastı ona karşı yapılıyor. Ama bununla birlikte iktidarın üzerine kurulduğu her şeyi de görmek mümkün. "Bizi bölmek istiyorlar, Türkiye'nin zayıflamasını istiyorlar, bizi kıskanıyorlar..." İşte 20 yıllık hikâye. Osman Kavala'ya ve herhangi birine iddianamede ajan yazmakla, bir dizide o sahneyi yazmak arasında hiçbir fark yok. İkisi de aynı yere bağlı çünkü. Ülke böyle yönetiliyor. A Haber diye bir şey var, kurmaca bir dizinin anlattıklarını –ve daha fazlasını tabii ki– her gün haberlerde binlerce insana gerçekmiş gibi duyuruyorlar. İstediklerine terörist, ajan, vatan haini diyorlar.
Kanıt mı, gerek yok. Hukuk mu, lazım değil. Bir platformdaki kurmaca bir hikâyeyi tamamen bunun üzerine kurmak ise bambaşka bir seviye. Yalanı kurmaca içine yerleştirerek gerçekmiş algısı yaratmak ve bunu devam eden bir yargı sürecinin parçası haline getirmek. Önümüzdeki dönemde bunları daha sık göreceğiz büyük ihtimalle.
Dizinin senaristi Mustafa Burak Doğu. İzleyici, Doğu'yu hangi işlerinden tanıyabilir?
İzleyici Doğugilleri bütün AKP işlerinden tanıyabilir. Bu isimler hayatlarını propaganda üretiminden kazanıyor. Savaş çığırtkanlığı, hamaset, milliyetçilik, ırkçılık, düşman yaratma, yalan tarih yazımı, kof kahramanlık hikâyeleri... Oyun oynar gibi dizi yazmak diyebiliriz buna. Atalarımız kahraman, askerlerimiz kahraman, liderimiz kahraman... Ülkede despotluk ve yoksulluk artarken Doğugiller gibi senaristlere, trollere, yazarlara daha çok üretim için ihtiyaç da artıyor.
"Devleti mağdur göstermek"
Dizide Kavala bir açıdan da "devrime hevesli burjuva" olarak gösteriliyor. Sizce burada Kavala'ya verilen toplumsal desteği kırmaya yönelik bir çaba da var mı?
Öncelikle toplumsal destek ne demek, bu artık kafamda net bir şekilde belirmiyor. Sokağa çıkmak, protesto etmek, hak aramak, hakkını hukukla aramak, bunlar muhalefetin de katkısıyla yıllar içinde etkisizleştirildi, yok edildi. O yüzden Osman Kavala'ya ve haksız yere hapse atılan AKP hedefindeki herkese gerçek anlamda bir toplumsal destek nasıl olmalı, asıl meselelerden biri bu.
Soruya dönersek, devrim, komünizm, anarşizm zaten yüzyıllık devlet geleneğinde suçla özdeşleştirilmiş, kriminalleştirilmiş, üstüne darbelerle yok edilmeye çalışılmış, sıradan demokrat vatandaşın zihnine "zararlı" olarak kazınmışken, –AKP Türkiye'sinde her ne kadar AKP'li olmayan herkes potansiyel suçlu olduğu için solculuk eskisi kadar marjinal olmasa da– bu gelenek sayesinde Osman Kavala'yı buralara bağlamak iktidar için hem kolay ve hem de işlevsel bir karar.
Mağdur olmasına rağmen kişiyi kendi kimliğinden ve geçmişinden uzaklaştırarak toplumsal desteği kırmak ve devleti mağdur göstermek ikidarın en iyi bildiği ve ülke kodları sağ olsun çok kolay yapabildiği bir şey.
Böyle bir dizinin devlet kanalı TRT'nin dijital platformunda yayınlanması bize ne anlatıyor?
Vergilerimizle AKP propagandasına destek olmaya uzun yıllardır mahkûmuz zaten. Devlet kanalı TRT diye bir şey kalmadı. Propaganda bakanlığının yüzü TRT. Ülkenin yarısına küfür ediliyor, ülkenin tamamına yalanlar anlatılıyor bu kanalda. TRT2'deki festival filmleriyle ilgilenen o küçük mutlu topluluğun huzuru kaçmasın ama TRT'nin dijital platformu bu propagandayı daha da genişletmek, ileri götürmek için kuruldu zaten. tabii'ye girdiğinizde "bizi birleştiren hikâyeler" yazıyor. AKP tam olarak bu. Gerçeğin hiç önemi yok. İstediğini söyleyip, istediğini yapabiliyorlar. Öyle bir dünya yarattılar kendilerine.
Yalana karşı gerçek
Hukuki boyutunu düşünürsek, bu tür dizilerin yurt dışında benzer örnekleri var mı?
Sinema ve televizyon, ideolojisi olan araçlar zaten. Her yapım bize bir şey söyler. Söylemek istemese de söyler. Bunun ötesinde direkt propaganda aracı olarak da etkin bir şekilde kullanılıyor sinema ve televizyon ve artık online platformlar. Çünkü hâlâ çok etkili araçlar. Amerikan sinemasına bu konuda sürekli referans verilir. Geçmişteki kirli savaşlarını meşrulaştırmak için hâlâ kahramanlık hikâyeleri anlatıyorlar, her dönem yeni bir düşman yaratıp Pentagon'un ısmarladığı filmler, diziler çekiyorlar.
Ama şöyle bir fark var: Orada iktidarın inşa ettiği, yalanlar üzerine kurduğu yapımların karşısında özgürce filmler, diziler de yapılıyor. Devlet propaganda filmleri, dizileri çekerken karşısında devasa bir üretim de var. Her şeyden önemlisi basın özgürlüğü var. Türkiye'de sansür ve baskı nedeniyle neredeyse hiçbir şey anlatılamıyor. Yalana karşı gerçeği yurttaşlara anlatamıyorsunuz çünkü televizyonlar, gazeteler, sosyal medya, sokak, iş yerleri, kahveler, kafeler, yatak odasına kadar her yer, her şey baskı altında. Çünkü, gerçeğin yayılma olasılığı varsa gerçeğin kendisi suç haline geliyor.
Metamorfoz örneğine gelirsek benzeri örnekler eğer varsa bizim gibi basın özgürlüğünün olmadığı, yargının iktidar eliyle dizayn edildiği ülkelerde vardır. Tarihten benzer örnekler var. Çünkü yalan üzerine inşa edilen dünyalarda her zaman boşluk olur ve o boşlukları kapatmak için kurmaca işe yarayan bir araç. Günümüzde Metamorfoz kadar aleni bir örnek var mıdır, emin değilim. Ama post-truth çağı için bile iddialı bir örnek.
Kültür iktidarı
Tüm hak ihlallerine rağmen, diziyi yapım açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Oyunculuklar, kurgu, vs. Benim dikkatimi çeken detaylardan biri dizideki flashback'lerdi örneğin.
Değerlendiremiyorum (gülüyor) Göz kanatan, kulak tırmalayan, sinemanın temel unsurlarını bile yerine getiremeyen fecaat bir şey. Teknik konulara girmiyorum çünkü gerçekten amatör bile denmeyecek bir beceriksizlik söz konusu. Böylesi şuursuz bir ideolojinin böyle bir beceriksizlikle birleşmesi ise işkence.
Diyalogları, oyunculukları müsamere düzeyinde. Kültür iktidarını ele geçiremeyen AKP yıllar içerisinde işin kendisinden – teknik anlamda bir iş olarak söylüyorum – vazgeçti. Kamerayı açıp kapatmak yeterli onlar için. Semih Kaplanoğlu ve Derviş Zaim transferleri bari bu işe yarasaydı. "Ustalar" AKP propagandası için genç yetenekler keşfetseydi. Ama o da olmadı.
Bir yandan da aşina olduğumuz bir yöntem değil mi bu? Özellikle STV'de gündemi belirlemeye yönelik dizi ve filmler sıkça yer alıyordu. Metamorfoz, bu işlerin bir devamı mı?
Yöntem evet. STV'deki diziler bazen olmamış operasyonların habercisi oluyor, bazen büyük davaların detaylarını paylaşıyordu. Günümüz Türkiye'sinin yavaş yavaş inşa edildiği günlerdi. Şöyle bir fark var, STV devlet kanalı değildi ve bu kadar ciddiye alınmıyordu. Kanal olarak ciddiye alınmıyordu yani, yoksa yapılanlar korkutucuydu yine. AKP'nin yarattığı simülasyonda nefes almak, mücadele etmek artık çok daha zor. Bu da gücün kullanımına dair bir şey söylüyor. Yöntem ödünç alınmış olsa da etki alanı çok daha büyük artık.
Hasan Cömert hakkında
Sinema yazarı, senarist ve gazeteci. 2009-2013 arasında NTVMSNBC'de Kültür-Sanat editörlüğü yaptı. Birçok gazete, dergide söyleşi ve yazıları yer aldı. Hâlâ Altyazı, Arka Pencere, Ekşi Sinema gibi yayınlarda film eleştirileri yazıyor.
Aynı zamanda sinema, televizyon ve eğlence kültürü üzerine bir YouTube kanalı olan "Kutsal Motor" ekibinin üyesi.
(TY)