Bu yılki 74. Altın Küre Ödül Töreni’nde Oscar ödüllü oyuncu Meryl Streep’e Altın Küre Cecil B. DeMille adlı yaşam ödülü verildi.
Törendeki konuşmasında Streep, isim vermeden Donald Trump’ı kampanyasındaki tavırlarından ötürü eleştirdi.
Basın özgürlüğünün değerini vurguladı.
“Hollywood yabancı insanlarla kaynıyor”
Streep’in konuşması şöyleydi...
“Çok teşekkürler. Lütfen yerlerinize oturun. Hepinizi seviyorum. Lütfen beni bağışlayın. Bu hafta sonu bağırmaktan ve ağlamaktan sesim kısıldı. Bu yıl daha önceki olaylardan ötürü aklımı yitirmekteyim. Bundan dolayı okumak zorundayım.
“Teşekkürler, Hollywood yabancı basını. Hugh Laurie’nin sözlerini toparlamak adına söylüyorum. Bu odada bulunan herkes şu sıralar Amerikan toplumunun en çok karalanan kesimi. Hollywood, yabancılar ve basın. Peki biz kimiz? Hollywood ne peki? Sadece farklı yerlerden gelmiş bir grup insan.
“Ben New Jersey’de doğdum ve oranın devlet okullarında yetiştim. Viola (Davis) Güney Carolina’da bir çiftçi kulübesinde doğdu ve Central falls, Long Island’da büyüdü. Sarah Paulson, Broklyn’de yalnız bir anne tarafından yetiştirildi. Sarah Jessica Parker Ohio’da yedi veya sekiz çocuklu bir aileden. Amy Adams İtalya’da doğdu. Natalie Portman Kudüs’te doğdu. Onların doğum belgeleri nerede? Ve güzel Ruth Negga Etiyopya’da doğdu ve İrlanda’da büyüdü. Ve o şimdi burada Virginia’da yaşayan kasabalı bir kızı oynadığı için aday gösterildi. Ryan Gosling diğer birçok hoş insan gibi Kanadalı. Ve Dev Patel Kenya’da doğdu, Londra’da büyüdü ve Tazmanya’da yetişmiş bir Hindistanlı’yı canlandırdığı için burada.
“Hollywood dışlanmış ve yabancı insanlarla kaynıyor. Eğer hepsini kovarsanız, sanat denilemeyecek futbol ve dövüş sporları dışında izleyecek hiçbir şey bulamazsınız. Bana bunları söylemek için üç dakika verdiler. Bir oyuncunun görevi, bizden farklı insanların hayatlarına nüfuz etmek ve onun hislerini size hissettirmektir. Ve bu yıl çok güçlü performanslar vardı. Nefes kesici ve tutkulu işlerdi.
Trump’a...
“Bu yıl beni şaşırtan bir performans oldu. Kalbime kancalarını batırdı. Bununla ilgili iyi hiçbir şey yoktu, ama çok etkileyici ve işini iyi yapmıştı. Hedef kitleyi güldürüp dişlerini gösterdi. Ülkemizdeki en saygın koltuğa oturması istenen kişinin, özürlü bir muhabiri taklit ettiği andı bu. Ayrıcalık, güç ve mücadele kapasitesi açısından üstün biri. Bunu görmek bir bakıma kalbimi kırdı. Bunu bir türlü aklımdan çıkaramıyorum, çünkü bu bir film değildi. Bu gerçek hayattı.
“Bu insanları aşağılayan tavır, kamusal alanda güçlü biri tarafından gerçekleştirildiğinde herkesin hayatına yayılır, çünkü bu davranış bir bakıma başka insanların da aynı şekilde davranmasının iznini vermekte. Saygısızlık saygısızlığı çağırır. Şiddet şiddete sevk eder. Güçlü olan, pozisyonunu başkalarına zalimlik yapmak için kullandığında hepimiz kaybederiz.
“Basına gelecek olursak, bu kişilerin her kanuna aykırı hareketlerinde onları paylamaları için prensipli bir basına ihtiyacımız var. Bu nedenle kurucularımız, basını ve onun özgürlüğünü anayasamızda yücelttiler.
“Sonuç olarak, Hollywood Yabancı Basını’nın ve bu topluluktaki hepimizin gazetecileri koruyan komiteye destek olmaya katılmasını istiyorum. Çünkü ileri gidebilmek için onlara ihtiyacımız var ve onların da gerçeği korumak için bize ihtiyaçları var.
“Kırılmış kalbini al, sanata dönüştür”
“Bir şey daha. Bir gün sette bir şeyle ilgili sızlanırken, yemek sırasında çalışmaktan veya uzun saatler boyunca çalışmaktan, Tommy Lee Jones bana şöyle dedi. ‘Oyuncu olmak bir ayrıcalık değil mi, Meryl?’
“Evet öyle. Ve bu ayrıcalığı ve empatiyi eyleme geçirme sorumluluğumuzu birbirimize hatırlamak zorundayız. Hepimiz Hollywood’un onurlandırdığı bu işten gurur duymalıyız.
“Aramızdan ayrılan arkadaşım Prenses Leia’nın bana bir zamanlar söylediği gibi: kırılmış kalbini al ve onu sanata dönüştür. Teşekkürler.” (ŞP/YY)