Fransa'nın Menton kentinden Akdeniz Bölgesinde Fransızca habercilik yapanların katıldığı "Akdeniz'de Habercilik" etkinliklerinde özellikle kadınların ağırlık göstermesi, açık söylemek gerekirse, benim için şaşırtıcı oldu.
Şaşırtıcı çünkü, her ne kadar kendimizi küresel medyanın yerellikten kopmasıyla ağırlık kazanan genel geçer kanaatlerden sıyırmaya çalışsak da, açıkçası otoriter rejimlerin ağır baskılarına tanıklık edilmesinde, Kuzey Afrika'nın Mağrip ülkelerinden bu kadar çok kadının katkısını beklemiyordum.
Mağrip'te baskının tanıklığı kadınlardan...
Fransa dışında yaklaşık 35 kişinin katıldığı atölye ve diğer etkinliklerde en az 25 kadın vardı. Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Lübnan, Suriye'den katılan 11 kişiden 10'u kadındı. Düşünün...
"Akdeniz'de habercilik, "Gazetecilik ve Kadın", "Gazetecilik ve Yeni Teknolojiler" gibi atölyelerdeki görüşme ve tartışmalar insan haklarının genel durumu kadar basın özgürlüğünde de Fas ve Cezayir'de belirgin iyileşmeler olduğu kanaatini bende uyandırdı.
Oysa Tunus'tan Amel Bejaoui'nin aktardığı durum, ülkesinde Ben Ali rejiminin muhaliflere nefes aldırmadığı, hak mücadelesinin önünün "pasaporta el koyma", "İnternet'in kesilmesi", "haber kaynaklarına baskı yapılması" gibi birçok keyfi yolla kesildiğini ortaya koydu.
Menton'da ikinci çalışma gününün akşamında kadınların ağırlığı Menton Akdeniz Medya Kulübü 06'nın (MMM) gazetecileri ödüllendirdiğinde de kendisini gösterdi.
Randa ve Caroline'e "Akdeniz" ödülü
MMM, 10 yıldır Mısır'da Fransızca çıkan haftalık El Ahram gazetesi ve El Pais gibi birçok yayının muhabirliğini yapan gazeteci-yazar Randa Achmawi'ye 2009 Akdeniz Gazeteci Ödülü'nü verdi. "Nasıl bu kadar işi yaptığımı bilmiyorum. Sadece kalbimin götürdüğü yerlere gittim ve çalıştım" diyordu Achmawi, ödülünü alırken...
Kulübün ödüllendirdiği bir başka kişi var ki, o 2004-2006 arasında Türkiye'de kadın katli üzerinde çalışma yapmış ve "Namus Cinayetleri"ni fotoğraf karelerine taşımıştı: Caroline Poiron.
"Yeter'i hiç unutmadım..."
Caroline ile konuştuğumuzda, eşinin pencereden iterek öldürmek istediği ancak ağır yaralandıktan sonra sessizliğe boğulmayı reddeden "Yeter"i hiç unutamadığını ve cesaretine hayran kaldığını bana söylüyor.
"Peki Türkiye seçimin nereden?" diye sorduğumda, Türkiye'de kadın örgütlerinin çok etkili çalıştıklarını ve "Yeter" gibi konuşmayı kabul edenleri başka ülkelerde bulamadığını anlatıyor. Caroline fotoğraflarından oluşan sergisini İstanbul'daki Fransa Sarayı'nda da sergilemiş.
Fotoğrafçımızın, Türkiye'den sonra çalışması, Hizbullah'ın yok edilmesi adına binlerce bomba atılan Güney Lübnan'ın Ainata Köyü'nde, yaşadığı kabus ve travma nedeniyle artık okula gitmeyeceğini açıklayan 16 yaşındaki bir genç kızla görüşmek olmuş. Halen de bağımsız çalışmalara imkan veren Fedephoto.com için çalışıyor.
Selamım, Akdeniz'de toplumları adına onurlu bir yaşam için didinen yürekli kadın meslektaşlarıma. (EÖ)