Yazının İngilizce aslı için tıklayın
Meksikalı yetkililer on yıldan uzun bir süredir uyuşturucu kartellerine karşı ölümcül bir savaş veriyor, fakat elde ettikleri başarı sınırlı.
Aralarında siyasetçiler, öğrenciler ve gazetecilerin de olduğu yüzbinlerce kişi her yıl çatışmalarda ölüyor. Hükümetin kartellere savaş açtığı 2006'dan bu yana ülke üç yüz binden fazla cinayete şahit oldu.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bu savaşta güney komşusuyla yakın işbirliği halinde: Güvenlik güçlerini modernleştirmesi, yargı sisteminde reform yapması ve diğer yatırımlar için Meksika'ya milyarlarca dolar sağlayan Washington yönetimi ABD'ye yasadışı uyuşturucu maddelerin akışını kesmek için sınırı boyunca güvenliği artırmanın yollarını arıyor.
Hangi uyuşturucuların kaçakçılığı yapılıyor?
Zaman zaman ulusaşırı suç örgütleri olarak da adlandırılan Meksikalı uyuşturucu kaçakçılığı grupları ABD'deki kokain, fentanil, eroin, esrar ve metamfetamin ithalatı ve dağıtımına hakim durumda.
Eroin ve metamfetamin üretiminin büyük bir kısmı Meksikalı tedarikçilerin sorumluluğundayken kokain daha çok Kolombiya'da üretilip Meksikalı suç örgütlerince ABD'ye taşınıyor. Meksika aynı zamanda – Çin ile birlikte – eroinden kat kat daha güçlü sentetik bir opioid olan fentanilin kaynağı olarak öne çıkıyor. Veriler Meksikalı yetkililerin el koyduğu fentanil miktarının 2019 ve 2020 yılları arasında neredeyse beş kat arttığını gösteriyor.
Esrar kullanımı ABD'nin bazı bölgelerinde yasallaşmış olsa da karteller büyük miktarlarda esrarı da ABD'ye sokuyor.
En büyük karteller hangileri?
Meksika'nın uyuşturucu kartelleri sürekli bir akış halinde: On yıllardır büyüyüp bölünüyor, yeni ittifaklar kurup bölge savaşlarına tutuşuyor. ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'ne (DEA) göre, ABD'ye uyuşturucu kaçakçılığı açısından en büyük tehdit oluşturan karteller şunlar:
Sinaloa Karteli: Eskiden Joaquin "El Chapo" Guzman'ın liderliğinde olan Sinaloa, Meksika'nın en eski ve etkili uyuşturucu kaçakçılığı gruplarından biri. Kuzeybatı ve Meksika'nın Pasifik kıyıları boyunca uzanan kaleleri ile Sinaloa diğer Meksikalı rakiplerinden çok daha geniş bir uluslararası mevcudiyete sahip. Meksikalı yetkililer 2017 yılında Guzman'ı uyuşturucu ile ilişkili pek çok suçtan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı ABD'ye iade etti.
Jalisco Yeni Nesil Karteli: CJNG kısaltmasıyla da bilinen Jalisco Yeni Nesil Karteli 2010 yılında Sinaloa'dan ayrıldı. Meksika'daki eyaletlerin üçte ikisinden fazlasında faaliyet gösteren CJNG Meksika'nın en hızlı büyüyen kartelleri arasında. DEA'ya göre, "uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerinin bu kadar hızlı büyümesinin ardında yetkililer ve diğer karteller ile şiddetli çatışmalara girme konusunda istekli olmaları" yatıyor. ABD'li yetkililer ülkedeki uyuşturucunun üçte birini Jalisco'ya bağlıyor.
Juarez Karteli: Sinaloa'nın uzun yıllardır rakibi olan Juarez'in kalesi, New Mexico ve Teksas ile sınırı olan kuzey-orta eyaleti Chihuahua'da bulunuyor.
Körfez (Gulf) Karteli: Güç merkezi başta Tamaulipas eyaleti olmak üzere ülkenin kuzeydoğusunda yer alan Körfez Karteli pek çok fraksiyona bölündü, bu durum ise Los Zetas ile bölge savaşlarında zayıflamasına sebep oldu.
Los Zetas: ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi aslen Körfez Karteli'nin paramiliter kolu olan Los Zetas'ı Körfez'den ayrı tutarak 2007 yılında şu değerlendirmeyi yaptı: Ülkede benzerleri arasında "teknolojik olarak en gelişmiş, en sofistike ve şiddete başvuran" grup. Los Zetas 2010 yılında Körfez'den ayrıldı ve Meksika'nın doğu, orta ve güney bölgelerine hakim oldu. Son yıllarda güç kaybeden kartel düşman fraksiyonlara bölündü.
Beltran-Leyva Örgütü: Bu grup Beltran-Leyva kardeşler 2008 yılında Sinaloa'dan ayrılınca kuruldu. O zamandan bu yana dört kardeşin dördü de ya tutuklandı ya da öldürüldü, fakat örgüt üyeleri Meksika çapında faaliyet göstermeye devam etti. Örgütten ayrılan gruplar daha özerk ve güçlü bir hale geldi, bir yandan da Jalisco, Juarez ve Los Zetas ile bağlarını korudu.
Kartellerin büyümesine sebep olan neydi?
Uzmanlar hem yerel hem uluslararası güçlere işaret ediyor. Meksika'daki karteller elde ettikleri devasa kârın bir kısmını sus payı olarak hakim, polis ve siyasetçilere veriyor. Yetkilileri işbirliği yapmaya da zorluyorlar: Kamu görevlilerinin suikasta uğraması nispeten yaygın bir durum.
Karteller Meksika'da tek bir partinin, Kurumsal Devrimci Parti'nin (PRI) yönetimde olduğu on yıllarda büyüdü. Uyuşturucu kaçakçılığı grupları bu merkezileşmiş siyasi yapı içinde geniş bir rüşvetçi yetkililer ağını kullanarak dağıtım hakları, piyasaya erişim ve koruma elde edebildi.
Ulusal Hareket Partisi'nden (PAN) Vicente Fox'un Devlet Başkanı seçilmesiyle PRI'nın kesintisiz hükümranlığı da 2000 yılında sona erdi. Karteller yeni siyasetçilerin iktidara gelmesi üzerine devlet üzerindeki kontrollerini yeniden sağlayabilmek için hükümete yönelik şiddetini artırdı.
Uluslararası düzeyde bakıldığında ise Meksikalı karteller 1980'lerin sonlarında, yani ABD devlet kurumlarının Kolombiyalı kartellerin kokain kaçakçılığı yapmak için kullandığı Karayip ağlarını dağıtmasının ardından daha büyük bir rol oynamaya başladı. Meksikalı çeteler sonunda Kolombiyalı suç örgütleri için kuryelik yapmaktan toptancılığa evrildi.
ABD hükümeti de yasadışı uyuşturuculara olan talebi azaltma konusunda çok az ilerleme kaydetti.
ABD'liler 2016'da kokain, eroin, esrar ve metamfetamine yaklaşık 150 milyar dolar harcadı. Bu, 2010'daki rakamın yüzde 50'sinden fazlaydı. Aynı zamanda fentanil de dahil olmak üzere sentetik opioidlerin gittikçe daha fazla kullanılması bir halk sağlığı krizini beraberinde getirdi.
Uyuşturucu ABD'ye nasıl sokuluyor?
ABD'ye girerken yetkililerce yakalanan yasadışı uyuşturucuların büyük bir kısmı sayıları üç yüzden fazla olan resmi giriş limanlarında bulundu.
Kaçakçılar sınırdaki ABD'li yetkililerin denetiminden kaçmak için çeşitli taktiklere başvuruyor. Uyuşturucu maddeleri araçlarda saklamak veya gizlemek, yeraltı tünelleri ile ABD'ye sokmak, drone ve benzeri araçlarla sınır bariylerinin üzerinden geçirmek bu taktiklerden bazıları.
Meksikalı kaçakçılar büyük miktarlarda uyuşturucuyu toplu olarak ABD'ye soktuktan sonra yerel gruplar ve sokak çeteleri perakende düzeyinde dağıtım yaparak bu maddelerin tüm şehirlere yayılmasını sağlıyor.
Meksika ne tür önlemler alıyor?
Son dönemdeki Meksika yönetimleri kartellere karşı öncelikle güvenlik güçlerini kullanma yoluna gitti. Bu ise çoğu zaman daha çok şiddeti beraberinde getirdi:
Felipe Calderón (2006–2012): Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderón göreve geldikten kısa bir süre sonra kartellere savaş açtı. Altı yıllık görev süresi boyunca rüşvetçi olarak gördüğü yerel polis memurlarına ek olarak, bazı durumlarda ise bu polis memurlarının yerine on binlerce askeri personel görevlendirdi. Meksika ordusu ABD'nin yardımıyla uyuşturucu konusunda 37 kilit isimden 25'ini ya yakaladı ya da öldürdü. Militarize baskı Felipe Calderón döneminin en önemli parçasıydı.
Öte yandan, Calderón'un bu 'kafa kesme' stratejisi daha küçük, fakat daha şiddet yanlısı uyuşturucu çeteleri yarattığı için eleştirildi. Pek çok kişi ise Meksika ordusunun polis işlevlerini yerine getirmeye hazır olmadığını ifade etti. Calderón'un görevde kaldığı süre boyunca ülkede 120 binden fazla cinayet hükümet kayıtlarına geçti. Bu rakam, selefinin dönemindeki sayının neredeyse iki katıydı. (Uzmanlar Meksika'daki cinayetlerin üçte biri ile yarısı arasında değişen oranlarda kartellerle bağlantılı olduğunu tahmin ediyor.)
Enrique Peña Nieto (2012–2018): Calderón'un halefi Enrique Peña Nieto kartel liderlerini bertaraf etmekten çok sivillere ve işyerlerine yönelik şiddeti azaltmaya odaklanacağını söyledi. Fakat Devlet Başkanı Peña Nieto da kartellerle mücadele konusunda federal polis ile birlikte büyük ölçüde askeri güce sırtını dayadı. Ayrıca binlerce memurdan oluşan yeni bir ulusal polis – ya da jandarma – gücü yarattı.
Peña Nieto'nun devlet başkanlığının ilk yıllarında cinayetlerde düşüş yaşandı. Fakat 2015'te bir artış oldu. Devlet başkanlığının son dönemine gelindiğinde cinayet sayıları modern Meksika tarihindeki en yüksek rakama ulaşmıştı. Uzmanlar bu durumu elebaşlarına yönelik stratejiden gittikçe uzaklaşılmasına ve çeteler arasındaki bölgesel çekişmelere bağlıyor.
Andrés Manuel López Obrador (2018–): Devlet Başkanı Andrés López Obrador göreve geldikten kısa bir süre sonra hükümetinin kartel liderlerini ele geçirme girişimlerinden uzaklaşarak bunun yerine güvenliği geliştirmeye ve cinayet oranlarını düşürmeye odaklanacağını açıkladı. Örgütlü suçlara karşı takındığı "kurşunlama değil kucaklaşma" yaklaşımı sorunun sosyoekonomik etmenlerini ele almayı hedefliyor.
İdaresindeki yönetim yolsuzluk karşıtı bir hareket başlatarak kartellerin finansmanını sekteye uğrattı. Ayrıca uyuşturucuları suç olmaktan çıkarmayı ve alt kademe kartel üyelerine af çıkarmayı önerdi.
López Obrador her ne kadar stratejisini yeni bir yaklaşım olarak lanse etse de bazı uzmanlar güvenliği artırmak için yeni bir ulusal muhafız gücünü devreye sokmak gibi adımların seleflerinin taktiklerinin tekrarı niteliğinde olduğunu söylüyor. Tüm bunlar olurken Meksika'daki cinayet oranları da rekor seviyelerde gezinmeye devam ediyor.
Peki ya insan hakları bilançosu?
İnsan hakları örgütleri, gazeteciler ve diğer pek çok kişi ve kurum Meksika hükümetinin kartellerle savaşını yıllardır eleştiriyor, ordu, polis ve kartelleri işkence, yargısız infaz ve zorla kaybetme de dahil insan hakları ihlalleri ile suçluyor. 2006 yılından bu yana ülkede 66 binden fazla insan başta karteller olmak üzere suç örgütlerince kaybedildi, hükümet güçleri de bu noktada rol oynadı. Kayıpları bulma ve sorumluları yargı önüne çıkarma çabaları ise çoğu zaman kartel bağlantılı şiddet, hükümetlerin beceriksizliği, yolsuzluk ve diğer faktörlerce engellendi.
Bu hak ihlallerinin en tüyler ürperticilerinden biri 2014 yılında güneydeki Guerrero eyaletinde yaşandı. Söz konusu olayda 40'tan fazla protestocu öğrenci kaçırıldı ve tahminen öldürüldü; fakat şu ana kadar yalnızca iki öğrenciden geriye kalanlar kesin olarak teşhis edildi.
Olay geniş çaplı protesto gösterilerini beraberinde getirirken kaçırılmalar ile ilgili bir açıklama talep eden protestocular Meksika'daki kronik yolsuzluk, şiddet ve diğer suçlardan ne kadar yorulduklarını ifade etti.
Söylenene bakılırsa, öğrencilerin kaybedilmesine ilişkin yürütülen soruşturmalarda aralarında polis ve askerler de olmak üzere yetkililerin kartel üyeleri ile işbirliği yaptığını gösteren kanıtlara ulaşıldı. Öğrencilerin aileleri, insan hakları örgütleri ve diğer bağımsız uzmanlar yürütülen bir önceki soruşturmayı eleştirince hükümet yeni bir soruşturma başlattı.
Son yıllarda "autodefensas" olarak bilinen yasadışı kanun infazcısı gruplar da güvenlik güçlerinin toplumu suç örgütlerinden koruyamadığı durumlarda devreye girmeye çalışıyor. Söz konusu gruplar her ne kadar Guerrero ve Michoacan da dahil farklı eyaletlerde kartellere karşı zorlu bir güç olarak ortaya çıksa da bazılarının çocukları silah altına almak da dahil hak ihlallerinde bulunduğu, karteller ile bağlarını devam ettirdiği, hatta kendilerinin de suç örgütü haline geldiği iddia ediliyor.
ABD'nin rolü
ABD on yıllardır narkotikle mücadele ve güvenlik konusunda Meksika ile işbirliği yapıyor. Son dönemdeki çabalar daha çok Merida İnisiyatifi'ne odaklanıyor. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush ve Meksika Devlet Başkanı Calderón 2007 yılında söz konusu ortaklığa imza attığından bu yana, ABD bunun için 3 milyar dolardan fazla bir meblağ tahsis etti.
Merida İnisiyatifi liderlerin önceliklerini yansıtacak şekilde gelişti. Bush yönetimi daha çok narkotik ve terör ile mücadele de dahil Meksika'ya güvenlik ile ilgili yardım sağlamaya odaklandı. Başkan Barack Obama ise bu yardımların kapsamını diğer pek çok çalışmanın yanı sıra Meksika'nın yargı sisteminde yapılacak köklü reformları ve toplum düzeyinde hayata geçirilecek suç önleme programlarını kapsayacak şekilde genişletti.
Başkan Donald J. Trump ise ABD'nin Merida bağlamındaki önceliklerinin yönünü uyuşturucu üretimi ve kara para aklama ile mücadele ve sınır güvenliği gibi konulara çevirdi. 2019 yılında hayli tartışmalı bir adım atan Trump, ülkeye giren yasadışı uyuşturucu maddeler, suçlular ve göçmenlere atıfta bulunarak ABD-Meksika sınırında ulusal acil durum ilan etti ve aktif görevdeki binlerce askeri birliğin burada konuşlanması emri verdi.
Meksika da sonrasında 25 bin ulusal muhafızı sınırlarını korumakla görevlendirdi. Bazı uzmanlara göre bu adım Meksika'da şiddeti artırmış, karteller ile mücadele kapasitesinin azalmasına sebep olmuştu.
ABD'li yetkililer Meksika'nın eski savunma bakanlarından General Salvador Cienfuegos Zepeda'yı Ekim 2020'de uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama suçlamaları ile gözaltına aldığında ABD-Meksika ilişkileri de büyük bir darbe aldı. ABD her ne kadar General Zepeda'yı serbest bırakmış olsa da Meksika buna ülkede faaliyet yürüten yabancı ajanların gücünü kısıtlayıp bakanı aklayarak yanıt verdi. Uzmanlar bu adımların bir süreliğine karşılıklı güvenlik işbirliğini zayıflatabileceğini söylüyor.
(CFR/SD)