Gazetelerde yer alan haberlere göre, listelerde adı geçen 277 kadın adaydan ancak 21'i Meclis'e girebilecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 22 olan kadın milletvekili sayısının da 3 Kasım Genel Seçimlerinden sonra 21'e düşmesi bekleniyor. Böylece, Meclis'teki kadın milletvekillerinin erkeklere oranı yüzde 4'ün altına düşecek.
Kadınlar ve parti imajı
Türkiye'de siyasette kadının yerini ve listelerdeki kadın adayların konumunu 1990-1997 yılları arasında Refah Partisi'nde (RP) İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı olarak görev yapan; Fazilet Partisi'nde (FP) ise Kadın Politikaları Grubu'nda yer alan Vakit gazetesi yazarı, avukat Sibel Erarslan'a sorduk.
Erarslan, Türkiye'de siyasi parti teşkilatlarında görev yapan kadınların listelerde yer almayışını, partilerin kadınları "vitrin ya da makyaj" olarak değerlendirmesine bağlıyor:
"Adalet ve Kalkınma Partisi'nde (AKP) teşkilat içinde çalışan onlarca kadın olmasına rağmen, bir tane başörtülü kadın aday yok. Saadet Partisi (SP) ve Büyük Birlik Partisi (BBP) listelerinde örtülü kadınlar yer alıyor ama, onlar da seçilemeyecek kadar alt sıralarda. Listelerde üst sıralarda yer alan kesim ise 'elit' kesimden. Ya akademik kariyeri var ya da medyatik bir yönü."
"Kulis yapmak için para gerekir"
Erarslan'ın bir başka değerlendirmesi ise, kadınların "ekonomik bağımsızlıklarını yeterince kazanamadıkları için" siyasete katılamadıkları yönünde:
"Türkiye şartlarında siyasette para konuşuyor. Kulis yapmak için uçakla Ankara'ya gitmeniz, Ankara'da otelde kalmanız, yemek ısmarlamanız, kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor."
Erarslan Bianet'in kadının siyasetteki yeriyle ilgili sorularını yanıtladı:
Milletvekili aday listeleri açıklandı. Kadın adaylar hem çok az hem de seçilmesi zor yerlerden aday gösterilmişler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Milletvekili aday listelerinde kadınların seçilebilecek yerlerde ve yeterince yerleştirilmemiş olması, demokrasileri anlamlandıran ana dinamik olan temsil kavramı için mühim bir darbe. Temsil demokrasilere anlam veren bir kavram. Kadınların, yani, çok önemli bir duyarlılığın sesi Meclis'te temsil edilmiyor ve bu toplumsal güvensizliğe neden oluyor.
Demokrasi karşıtı güçleri besliyor
Siyasetin en basit tanımı, "kamusal nemaların paylaşımı"dır. Hukuk, özgürlükler, adil gelir dağılımı gibi siyasi hedefler de bir manada kamusal nemadır. Bunlar, temsil eksikliği nedeniyle büyük darbeler alıyor. Toplumsal hedefler toplumsal ümit olmaktan çıkıyor.
Yani, hukuk, özgürlükler, adil gelir dağılımı birer toplumsal hedefse, temsili eksik bıraktığımızda bu kavramlar ümit olmaktan çıkıyor; vurdumduymazlığa, toplumsal çözülüşe ve giderek toplumsal anlamsızlığa dönüşüyor. Bu vurdumduymazlık, "ne yaparsak yapalım temsil edilmeyeceğiz" görüşü güvensizliği artırıyor ve son kertede demokrasi karşıtı güçleri besliyor.
Meclis'ten ümidim yok
Kendi adıma bir örnek vermek gerekirse, 2 Kasım 1999'da Merve Kavakçı'ya yapılan muameleden sonra, başörtülü bir kadın olarak Meclis'ten ümidim yok. Ama bir kadın duyarlılığının yeşermesini Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) için isterdim.
O dönemdeki FP sonuna kadar Merve Kavakçı'nın yanında yer aldı.Ben, FP'nin Kavakçı'ya çok saygın bir şekilde sahip çıktığını düşünüyorum. Kavakçı'yı ihraç edebilirlerdi, 'başını aç' diyebilirlerdi. Bu yapmadılar ve pahalı bir bedel ödediler. FP o nedenle kapatıldı.
Bugün baktığımızda AKP'nin aday listelerinde bir tane örtülü aday yok. Teşkilat içinde çalışan örtülü hanımlar olduğu halde aday gösterilmedi. BBP ve SP listelerinde örtülü adaylar var ama onların da çok korkarak hareket ettikleri görülüyor. Çünkü, seçilebilir yerlere koymamışlar örtülü kadın adayları. Ben yine de BBP ve SP'yi başörtülü kadın aday gösterdikleri için çok önemsiyorum.
Kadın siyasetçi değil, vitrin olarak görülüyor
Siyasetin yapısı çok erkek egemen bir tarzda belirleniyor. Bu teoriyi yürüten siyasal araçlar da kadın yaşantısının çok dışında dizayn edilmiş. İkinci sırada geleneksel alışkanlıklar var. Üçüncü sırada da kadınların kendilerine yeterince güvenmeyişi var. Ancak hepsini kapsayan, bağlayan çok önemli bir nokta, kadınların ekonomik bağımsızlığına yeterince ulaşamamış olması var. Çünkü, Türkiye şartlarında siyasette para konuşuyor.
Bu şartlarda kadın siyasi mücadeleye zaten güçsüz giriyor ve kendisine yer bulabildiği yerlerde ancak vitrin oluşturuyor. Milletvekili aday listelerinde de bu durum var. Kadınlar seçilemeyecekleri yerlerde aday gösterildiler, seçilebilir yerlerde aday gösterilen kadınlar da makyaj mahiyetinde kadınlardı. Parti teşkilatlarında alnının teriyle, emeğiyle çalışan kadınlara yer açılmıyor, "elit" kesimden kadınlar seçiliyor. Seçilebilir yerlerdeki kadınlara baktığımızda, ya akademisyen, ya medyatik bir görüntüsü var... Bunların dışında siyasetin içinden gelen kadının çok şansı yok.
Kadın milletvekili adaylarının hemen hepsi, listelerden duydukları memnuniyeti dile getiriyor hatta bu durumu "büyük bir onur" olarak nitelendirenler de var. Kadınlar bu duruma neden tepki göstermiyor? Nedir bir "memnuniyetin" sırrı?
Siyaset kadınları bu hale getiriyor. Siyasetin içinde kadın duyarlılığınızla varolabilmeniz çok zor. Ben, "erkekleşmiş kadınlar" diyorum o zihniyete. Bir dönem ben de böyle bir zihniyet içinde yer aldım.
Türkiye'de siyasetin söylem geleneği böyle. Türkiye'de "liderlerin ağzından" siyaset yapılıyor. Parti teşkilatı içinde bile siyasete doğrudan katılım yok. Lidere kendini beğendirme ve listeye girme zarureti yaşandığı için böyle konuşmak zorunda hissediyor insanlar kendilerini... Ancak çok önemli bir noktayı unutuyorlar: Türkiye'de liderlerin de siyasetin de hafızası yok ve güçlü bir kimlikle varolmadığınız sürece unutuluyorsunuz.
Burada dikkat çekilmesi gereken nokta şu ki; bu erkek egemen siyasal düzeyi bir kadının ağzından onaylatmak onu çok daha tehlikeli hale getiriyor. Kadınlar açısından çok tehlikeli. O zihniyete kendinizi kaptırıyorsunuz, söyleme kendinizi inandırıyorsunuz. Fakat, tecrübeleriniz size gösteriyor ki, içinde bulunduğunuz ortam sizin varoluş nedenlerinizle çelişiyor.
Karşı çıktıkları Anadolu kadını, sıradan kadın
Bir de, kadınlarda yüzyıllardır ezilen cins olmanın getirdiği aşağılık kompleksiyle bağlantısı var bu tutumun. Siyasi mücadele içinde yer almak, kadınların ender bulunduğu bir ortamda bulunmak, "başarı" kazanmak... Erkekler içinde çok az sayıda var olan kadınlardan birisi olmak bile bizi iyi şeyler hissettirebiliyor. Sonuçta, varolan durumdan memnuniyet duymak, ancak cinsler arasındaki dengesizliği kabul etmek, yüceltmek anlamına gelebilir.
2 Kasım 1999'da Merve Kavakçı yemin için kürsüye çağrıldığında bir grup CHP'li milletvekili kadın, ilkokul çocukları gibi el ele tutuşarak kürsüyü kapatmaya çalışmıştı. Kürsüye çıkmasını engellemeye çalıştıkları, Merve Kavakçı ya da başörtüsü değil sıradan Anadolu kadınıydı.
Bu bir kadın adayın listelerle ilgili durumu sadece kendi yeriyle tartmasına çok benzer bir tutum. "Ben on altıncı sırada değil, onuncu sırada olmalıydım. Listelerden memnun değilim" zihniyetine sahip kadınlar, "Meclis'e belli koşulları olan şanslı kadınlar girsin ama, daha az şansı olan daha farklı kadınlar girmesin" anlayışında. Bu da, doğrudan kadın cinsine yönelik bir aleyhte duruş zaten.
Kadın olabilme, farklı duyarlılıkları, barış duyarlılığını ortaya koyabilme sanatıdır. Baskı ve dayatma korosunun içinde yaşamaya başladığınızda, bu duyarlılığı ortaya koyamadığınızda, kadın gücünün dışındasınızdır zaten.
Siyasetteki erkek egemen tutum karşısında kadınlar ne yapmalı?
Kadınların ciddi bir muhalefet göstermesi gerekiyor. Herhangi bir partiye üye olanların, bu tenkitlerini parti teşkilatlarına ulaştırması önemli. Herhangi bir parti içinde örgütlü olmayan kadınların da bu konuda duyarlılığı olan sivil toplum kuruluşları çevresinde birleşmesi gerekir. Bu tür örgütler çoğalmalı, varolan örgütler içinde kuvvetli bir ses çıkmalı. Kadın yazarlar ve sanatçılar da bu konuda daha çok konuşmalı.
Bir de siyaseten, oy vermeme, oyunu verirken dikkatli davranma ve kadın duyarlılığını önemseme gibi bir noktaya çağırıyorum. Çok önemli bir silahtır oy. Siyasal gerilimin çok önemli bir parçasıdır. İnsanlar kafaları kızdığı zaman "bana politika yapma" diyorlar. Yani, politika yapmanın halk dilindeki karşılığı "yalan söylemeye" eşdeğer bir yerde.
Kadınlar kendilerini nerede ifade edebilecek?
Her yaştan, her ekonomik düzeyden ve her eğitim düzeyinden kadınlar sivil toplum örgütlerinde örgütlenebiliyor, temsil edilebiliyor. Sivil duyarlılıkların kadınlar arasında siyasal duyarlılıklardan daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Sanatta ve edebiyatta güçlü bir kadın sesi var. Sivil itaatsizlik eylemlerinde de kadınlar daha güçlü. Türkiye'deki çok önemli toplumsal inisiyatifleri kadınlar oluşturuyor. Bugün en kalabalık sivil toplum direnişleri olarak başörtülü kızların ve cumartesi annelerinin eylemlerini sayabiliriz. Bergamalı kadınların direnişini de unutmamak gerekiyor tabii. Bunların hepsini de gerek siyasal, gerek çevresel etkinlikler çerçevesinde kadınlar götürüyor. Ama siyaset sahnesinde yine de yoklar, çünkü paraları yok.
Temel insani özellikler, yetenekler, lobicilik, kulis yapmak için gereken yetenekler kadınlarda mevcut hatta kadınlarda daha çok. Ama kulis yapmak için uçağa binip Ankara'ya gitmeniz, Ankara'ya gittiğinizde otelde kalmanız, yemek ısmarlamanız, kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor. Bunların hepsi de para demek.
Kulis yapmak için uçağa binip Ankara'ya gitmeniz, orada otelde kalmanız, yemek ısmarlamanız, kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor. Bunların hepsi para demek ve temel insani özellikler kadınlarda çok daha fazla ama politik kulis için paraya ihtiyaç var. (BB)