Şirin Tekeli, "Harem ve Kuzenler" kitabının önsözünde Germaine Tillion'u bir tez çalışması sırasında keşfettiğini söylüyor ve "Haremler ve Kuzenler"in Türkçe'ye çevrilmesinin kazanım olduğuna işaret ediyor.
Gülnur Savran'ın kolaylaştırıcılığında, Karşı Sanat'ta gerçekleşen "Harem ve Kuzenler" paneline Şirin Tekeli, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Nükhet Sirman ve Ferhan Özenen katıldı.
Sirman: Akrabalığın hiyerarşisi
Nükhet Sirman, kitabın İngilizce adının "Kuzenler Cumhuriyeti" olduğunu söylüyor. Tillion'un akrabalık ilişkilerini irdelediği kitabında aşiret kavramını köylülükle birilikte kullandığına dikkat çeken Sirman, "Biz batı ülkelerinin literatürünü okuyarak feminist olduk. Türkiye'de kadın olmayı o hareket idinde öğrendik" diyor.
Sirman, Tillion'un üzerinde durduğu "akrabalık" ilişkisinin çok ince hiyerarşisi olduğuna dikkat çekiyor.
"Bugün kadın hareketinin en büyük handikaplarından biri namus ve töre cinayetlerinde görülüyor. Gerçekte aile dışına çıktık, namusu keşfettik. Aile içi şiddete batılı nasıl bakıyorsa öyle baktık. Evet aile içi şiddet evrensel ama, Türkiye'deki kodlarını çözmeye çalışırken karşımıza namus çıktı."
Namusla devlet iç içedir
Sirman, kadın hareketinin devletle namusun iç içe geçtiğini göremediğini söylüyor.
"Namus aileyi ilgilendiriyordu ama hangi aileyi. Modernist devletin aileyi unutturma politikası vardı. 1926'daki Türk Medeni Kanunu'ndan sonra, devlet aileyi; ana,baba ve çocuktan oluşan bir yapı olarak lanse etmeye başladı. Aile çok şizofrenik bir yapı. Akraba olmayanı da akraba yapıyor. Sokakta niye bana teyze diyorlar. Akrabalık ilişkisinde çok ince hiyerarşik bir ilişki vardır. "
Sirman, Erkeklerin, 1926'daki Medeni Kanun'la evlenme hakkı elde ettiklerini açıklayarak, "Osmanlı'da erkeklerin evlenebilmeleri için paşaların izni gerekiyordu. Her erkek koca olamazdı. Medeni Kanun erkeğe evlenme hakkıyla birlikte kocalık hakkını da verdi.
"Ve erkek koca olarak da reis olmayı garantiledi. Namus, işte bu Kocalar Cumhuriyeti'nde, kendi mülkleri üzerindeki haklarını başka kocalardan korumalarını sağladı."
Namusa alternatif, kadının insan hakkı
Sirman feminist hareketin namus karşısındaki alternatifinin ise "Kadının İnsan Hakları" olduğunu; en yakın tanımın bu olduğuna vurgu yapıyor:
2bu kavramla birlikte kadın aile ve akrabalık ilişkilerinin dışına çıktı ve birey olmayı öğrendi. Namus bir kimlikti. İnsan hakları da bir kimlik ama, namusun yerini tutmuyordu.
Ferhan Özenen ise, psikanalizde kadından bahsedilmemesini , kadında olanın tanımlanmamasından kaynaklandığını söylüyor.
"Psikanalizde erkeklerin ağırlığı, erkeklerin korkularının olmasından. Bir çok kavramı erkeklik organıyla ve hadım olma korkusuyla açıklandığından kadının cinsel dünyası anlaşılamamıştır." (AD)